Virüsle mücadelede antikor testi aşamasına geçiliyor

Bu araştırmaya göre, New York eyaletinde yaşayan insanların yüzde 13.9’u COVID-19’a yakalanmıştı.

Eyaletin toplam nüfusunun 19.4 milyon olduğu hesaba katıldığında, Vali Coumo’ya göre tahminen 2.7 milyon insan COVID-19 virüsünden enfekte olmuştu. Bu açıklamanın yapıldığı 23 Nisan günü itibarıyla New York eyaletinde teşhis konmuş olan teyitli vaka sayısı 269 bindi. Bu durumda virüsü almış olan insanların sayısı mevcut vaka sayısından tahminen 10 kat fazlaydı.

Rakamın büyüklüğü ürkütücü görünse de meseleye olumlu tarafından bakabiliriz. İyi haber, bu durumdaki insanların virüse yakalansalar da bunu fark etmeden atlatmış bulunmalarıdır. Kayda değer bir bölümünde virüs muhtemelen hiçbir belirti göstermemiş, kalan bölümünde ise hafif belirtiler ortaya çıkmıştır. Ancak en önemlisi, hepsinde bünyelerinin COVID-19’la mücadele etmek için gerekli antikorları üretmiş olmasıdır. Artık virüse karşı bağışıklığa sahiptirler.

Söz konusu araştırma eyaletin 40 ayrı noktasındaki alışveriş merkezlerinde rastgele kendilerinden örnek alınan 3 bin insan üzerinden yürütülmüş. Tahmin edilebileceği gibi sonuçlar eyalet içinde bölgelere göre ciddi farklılıklar gösterebiliyor. Örneğin, COVID-19 antikoru taşıyanların oranı Long Island’da 16.7’ye çıkarken, Westchester/Rockland’de 11.7 olmuş. Oranın en yüksek çıktığı yer ise yüzde 21.2 ile New York şehri. İlginç olan, eyaletin bu üç merkez dışındaki bölgelerinde oranın yüzde 3.6’ya düşmesi.

Özellikle New York City’deki yüzde 21.2 oranı, bu şehirde yaşayan her beş kişiden birinin bu virüsle enfekte olduğuna işaret ediyor.

ANTİKOR TESTLERİ ÖN PLANA ÇIKIYOR

Kuşkusuz, New York ABD’de salgının en sert yaşandığı eyalet olduğu için bu oranları ABD’deki başka eyaletlere, başka ülkelere teşmil etmek doğru olmaz. Ancak yine de bu araştırma, farkında olmadan bu virüsle enfekte olup ona karşı antikor üreterek bağışıklık kazanmış olan insanların sayısının toplum içinde tahmin edilenden çok daha yüksek olabileceğini gösteriyor.

Son dönemde birçok ülke bir taraftan aktif vakalarla tıbbi düzeyde mücadele ederken, diğer taraftan salgının toplum içindeki yaygınlığını anlayabilmek amacıyla birbiri ardına antikor testleri üzerinden saha araştırmaları yürütüyor.

Örneğin Almanya, bir süredir bu konuda sistematik bir şekilde çalışıyor. Berlin, Münih gibi birçok şehirde bölgesel ölçekte çalışmalar yürütülüyor. Ülkenin kuzeybatısında virüsten sert bir şekilde etkilenen 12 bin nüfuslu Gangelt kasabasında yapılan bir araştırmada nüfusun yüzde 14’ünün COVID-19’a karşı antikor ürettiği saptanmış. Son olarak İtalya, geçen pazartesi günü ülkenin 20 ayrı bölgesinde 150 bin kişilik bir örneklem üzerinden iddialı bir antikor testi projesi başlatmış bulunuyor.

NORMALLEŞMEYE GEÇİŞ İÇİN STRATEJİK ÖNEMDE

Yaygınlığın ve kazanılmış bağışıklığın boyutlarının, bu çerçevede virüsün yoğunlaşma noktalarının bilinmesinin sağlayacağı pek çok yarar var. Özellikle salgınla mücadelede bundan sonraki aşamalara ilişkin önlemlerin belirlenmesi, normalleşmeye geçiş döneminin yönetilmesiyle ilgili isabetli kararların alınabilmesi açısından antikor araştırmalarının sağlayacağı veriler yol gösterici olacak.

Bu bilgiler Türkiye’nin önümüzdeki dönemde izleyeceği COVID-19 stratejisi açısından da büyük önem taşıyor.

Türkiye’de de bu virüse yakalanmış, farkında olmadan bunu belirtisiz ya da hafif belirtili bir şekilde atlatmış olan çok sayıda insan var. Bağışıklık kazandıkları için bu insanların artık endişe etmelerini gerektiren bir durum yok.

Aramızdaki bu insanların sayısını bilmiyoruz. Kendimiz de pekâlâ bu grup içinde olabiliriz.

TÜRKİYE 150 BİN KİŞİ HEDEFLİ PROJE BAŞLATIYOR

Türkiye’nin önümüzdeki günlerde bu konuda başlatacağı kapsamlı bir test projesi işte bize bu soruların yanıtlarını verecek.

Bu aşamada Türkiye İstatistik Kurumu ile Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Bilim Kurulu projenin örneklemi üzerinde çalışıyorlar. Araştırmada hangi bölgelere, hangi şehirlere, hangi risk gruplarına hangi ağırlıklar içinde yer verileceği belli olduktan sonra sahaya çıkılacak.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın önceki günkü açıklamasına göre, toplam 150 bin kişiye test yapılacak. Bu 150 bin kişi, rahatsızlık üzerine hastaneye başvurup kendisine test yapılan ve her akşam duyurulan test rakamlarının dışında kalan insanlar olacak.

Araştırmanın bir ekseninde vaka tespiti için kullanılan PCR testleriyle aktif bir şekilde enfekte olanlar bulunmaya çalışılacak. Ama projenin asıl ilginç boyutu, sayıca önemli büyüklükte antikor testini de içerecek olması. Böylelikle, virüsün Türk toplumuna ne ölçüde nüfuz etmiş olduğunun ölçülmesi hedefleniyor.

Koca, önceki gün düzenlediği basın toplantısında “Temelde hem PCR hem de antikor testi yaparak, hem taşıyıcılığı, koruyuculuğu hem de hastalık durumunu ortaya koyan geniş, belki de bu anlamda dünyada benzeri az bulunan bir çalışma olacak. Bölgesel olmayacak, Türkiye’yi kapsayan bir çalışma olacak” diye konuştu.

YENİ TEST KİTLERİ GELİYOR

Burada hemen dikkat çekmemiz gereken bir konu var. PCR testlerinde yaşanan güvenilirlik sorunuyla aslında antikor testlerinde de karşılaşılıyor. Bazı testlerde özellikle virüsün vücuda girdiği ilk dönemde güvenilirlik yüzde 50’lere kadar düşebiliyor. Bu sakıncayı gidermek amacıyla ABD ve Avrupa’da ilgili kurulların yakın zamanda onayladıkları yüksek güvenilirlik taşıyan yeni test kitleri için Sağlık Bakanlığı’nca sipariş verildiği anlaşılıyor.

Bu çalışma sonuçlandığında, virüsün toplum içindeki yaygınlığı ve ne kadar bağışıklık kazandığımız konusunda fikir sahibi olacağız. Yaygınlık tahminleri yapılırken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) genellikle test kapasitesi güçlü ülkelerde yaygınlığın toplam vaka sayısının beş katı olduğunu varsayıyor. Türkiye için dün akşam açıklanan toplam 133 bin 721 vaka rakamını esas aldığımızda, bu yöntem bizi 668 bin gibi bir yaygınlık tahminine götürüyor.

Ancak en iyisi, tahmini bırakıp araştırmanın sonuçlanmasını bekleyelim.