Paylaş
Bu tablonun önemi, sürmekte olan dördüncü dalganın insan kayıpları açısından geçen ilkbaharda yaşadığımız üçüncü dalgayı geride bıraktığını ortaya koymasıdır.
Ancak bu tablonun değerlendirmesine geçmeden önce bir noktaya değinmem gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın vefatlarla ilgili verilerini kullandığımda, her seferinde görüşlerini önemsediğim tıp çevrelerinden bu rakamların sorunlu olduğu yolunda itirazlarla karşılaşıyorum. Önce bu konuya açıklık getireyim...
RAKAMLARA ÇEKİNCEYLE YAKLAŞIYORUM, ÇÜNKÜ...
Aslında bu verilere belli bir ihtiyat payı ile yaklaştığımı bundan önce bazı yazılarımda kayda geçirmiştim. Özellikle bazı tabip odalarımızın zaman zaman sahadan kendilerine gelen bilgilerle açıklanan resmi rakamlar arasındaki çelişkilere dikkat çekmeleri, tabii ki denkleme katılması gereken ciddi bir durumdur.
Ayrıca, Sağlık Bakanlığı’nın geçen yıl bir noktada kamuoyuna eksik vaka açıkladığını kabul edip eksikleri daha sonra resmi istatistiklerdeki toplama dahil etmiş olması da bakanlığın verilerine şüphe ile bakılmasına yol açan bir davranıştır.
Bu konuyu tahlil ederken hesaba kattığım kayda değer bir durum daha var. Türkiye’nin vaka toplamında bugün dünyada altıncı sırada durmasına karşılık, vefat toplamında 19’uncu çıkması bana biraz düşündürücü geliyor.
Şu örneklerle izah etmeye çalışayım. Koronavirüs salgınında başvurulan en önemli veri tabanlarından biri olarak kabul edilen Worldometers’a dün öğle saatlerinde baktığımızda, “vefat toplamı” sıralamasında İspanya 87 bin 775 rakamı ile 16’‘ncı, Polonya (79 bin 994) 17’nci, Ukrayna (79 bin 506) 18’inci geliyordu. Türkiye ise 74 bin 202 vefatla 19’uncu sırada yer alıyor. Türkiye’yi hemen 20’nci sırada Romanya (54 bin 340) izliyordu.
Kuşkusuz her biri farklı salgın öyküleri olan ülkeleri kıyaslamak yanıltıcı sonuçlar verebilir, bunu kabul ediyorum. Gelgelelim salgında daha çok insan kaybeden Ukrayna’nın 41.3 milyonluk nüfusunun, Türkiye’nin 83.6 milyon dolayındaki nüfusunun yarısına ancak yaklaştığını, keza Polonya’nın nüfusunun daha da düşük (37.7 milyon) olduğunu dikkate aldığımda, yine de izaha muhtaç bir durum buluyorum karşımda.
Üstelik bu iki ülkenin birbirine yakın 3.2 milyon dolayındaki toplam vaka sayıları, Türkiye’nin 8.5 milyona yaklaşan toplam vaka sayısının bir hayli altında. Yani, nüfusları ve vaka sayıları Türkiye’nin çok altında olan ülkelerin bizden daha çok insan kaybı var.
EN ÇOK VEFAT GEÇEN NİSAN AYINDA
Bu şekilde muhalefet şerhimi kayda geçirdikten sonra ben yine de Sağlık Bakanlığı verilerini esas alarak yola devam edeceğim. Çünkü belli bir çekinceyle yaklaştığım rakamlar bile aslında durumun ciddiyetini yeteri kadar çarpıcı bir şekilde ortaya koymaya yetiyor. Şimdi bu verilere odaklanalım.
Bakanlık verilerini esas alan, bugünkü yazımızı tamamlayan tablodaki verilerle ilgili şu genel gözlemleri yapabilmek mümkün:
Hem dünyanın hem de Türkiye’nin koronavirüs ile ilk temasını gösteren birinci dalgada 2020 Mart-Mayıs dönemindeki 4 bin 540 vefat toplamı, sonraki ikinci ve üçüncü dalgaların gerisinde kalıyor.
2020 Kasım ayında tırmanışa geçen, Aralık ayının ilk haftasında zirveyi gördükten sonra 2021 Ocak ayıyla birlikte sönümlenen ikinci dalgada, resmi rakamlara göre 15 bin 741 vatandaşımız vefat etmiş. Buna karşılık, mart ayında başlayıp nisanda zirveyi görüp mayısta sönümlenen üçüncü dalgada kayıpların toplamı daha yüksek bir çizgiye geliyor: 18 bin 958.
Burada üçüncü dalgada geçen nisan ayı, toplam 8 bin 594 ölümle bir ay içinde açıklanan en yüksek insan kaybını gösteriyor.
ÜÇÜNCÜ DALGAYI ÇOKTAN GERİDE BIRAKTIK
Şimdi meselenin daha da kaygılandırıcı kısmına geçiyoruz. Geçen temmuz ayı sonunda başlayan ve halen içinde yol aldığımız dördüncü dalgada yalnızca ağustos-eylül-ekim toplamı olarak üç aylık dönemi esas aldığımızda, beliren 19 bin 279 sayısı üçüncü dalganın toplamının üstüne çıkıyor.
Üçüncü haftasında bulunduğumuz kasım ayının seyri de maalesef hiç cesaretlendirici değil. Geçen haftanın günlük vefat ortalaması 201’di. Kayıp sayıları bu hafta pazartesi 215, salı 227, önceki gün 229 ve dün akşam 226 olarak açıklandı.
Rakamların gidişatı vefatlarda 200’ün üzerindeki bu çizginin devam edebileceğine işaret ediyor. Korkarız ki bu durumda kasım ayı sonunda vefatlar ekim ayı toplamına yakın çıkabilir.
Buradan nereye gelmek istiyorum? Üzerine projektör tutmaya çalıştığım olgu, vakalardan ayrı olarak yalnızca resmi vefat sayıları üzerinden hareket ettiğimiz takdirde, içinde bulunduğumuz dördüncü dalganın üçüncü dalgayı çoktan geride bırakmış olduğudur.
Bir başka anlatımla, yalnızca kaybettiğimiz insanlarımız açısından baktığımızda, üçüncü dalgadan daha ağır bir durum yaşıyoruz salgın felaketinde.
BU DALGA ÖNCEKİ ŞABLONLARA UYMUYOR
Ülkenin sahne olduğu bu ağır tablonun kamuoyunda yeterince tartışılmamasında bir tuhaflık yok mu? Bunun bir dizi nedeni var. Meselenin bu yönünü daha sonra ayrıca değerlendireceğim. Ancak bu noktada çektiğimiz fotoğrafla ilgili şu tespiti de yapmamız gerekiyor.
Salgının bundan önceki dalgaları çok sert iniş ve çıkışlar şeklinde yaşandı. Vakaların, vefatların birden tırmandığına, ardından alınan sert önlemlerle salgının baskılanarak düşüşe geçtiğine ve bir noktada sönümlendiğine tanıklık ettik.
Bu kez yükseldikten sonra aynı eşikte süreklilik içinde sabit bir çizgide giden, düşüş eğilimine girmeyen, önceki şablonlara uymayan inatçı bir dalga kalıbı söz konusu. Her gün düzenli bir şekilde tekrarlanan vefat sayılarını yan yana getirip eklediğinizde, toplamda pekâlâ önceki dalgaların üzerine çıkılıyor.
AMA HAYAT ETKİLENMEDEN SÜRÜYOR
Burada düşündürücü şu nokta da var. Bundan önceki dalgalarda, bugün karşılaştığımıza yakın vaka ve vefat sayıları açıklandığında, ülkeyi boydan boya bir tedirginlik dalgası kaplar, devlet yöneticileri toplumla iletişime geçer, kapanma önlemleri ilan edilir, herkes kontrollü bir hayata geçerdi.
Oysa şimdi somut verilerle de gösterdiğimiz gibi aslında daha ağır bir durum yaşanırken, hayat büyük ölçüde normal akışında devam ediyor. Üstelik aşı kampanyası da ciddi bir şekilde hızını kaybediyor, bunun sonucunda salgında toplumsal bağışıklık hedefine yaklaşmak her gün daha da zora giriyor.
Son açıklamaları esas alırsak her saat zarfında 8-9 vatandaşımız COVID-19 nedeniyle ölüyor. Siz şimdi bu yazıyı okurken ya da çok kısa bir süre sonra muhtemelen ülkemizin bir köşesindeki hastanede, yoğun bakım servisinde bir insan daha hayata gözlerini kapatmış olacak.(*)
Paylaş