Paylaş
Bu girişi kuvvetli bir Türkiye’ye övgüsü izledi: “Türk ortaklarımıza teşekkür etmek istiyorum. Bunun üzerinde çalıştıklarını görüyoruz. Bu kolay değil, tam aksine her şey karmaşık. Ama taahhütlerini yerine getiriyorlar. Üzerinde mutabakata vardığımız üzere İdlib’de bir silahsızlandırma bölgesi oluşturuluyor. Bütün ağır silahlar henüz çekilmiş değil. Terör örgütleri IŞİD ile El Nusra’nın bütün unsurları da bu bölgeyi terk etmiş değil. Ancak Türk ortaklarımız yükümlülüklerini yerine getirmek için ellerinden gelen azami gayreti gösteriyorlar.”
“Tekrar ediyorum” dedi Putin: “Bu kolay değil, gözün gördüğünden çok daha fazlası var. (Türkler) bu bölgede askeri bir hastane bile kurdular. Çok sıkı hareket ediyorlar ve bu terörist gruplarla mücadelelerinde çok etkililer.”
*
Soçi’de 17 Eylül’de varılan Türkiye-Rusya mutabakatının temel noktası, İdlib’de muhalefet ile rejim bölgelerini ayıran sınır hattı boyunca 15-20 kilometre derinliğinde bir ‘silahsızlandırma bölgesi’nin oluşturulması.
Mutabakata göre, birinci aşamada 10 Ekim’e kadar hem rejim hem de muhalefete ait ağır silahlar silahsızlandırma bölgesinden çekilecekti. İkinci aşamada ise 15 Ekim’e kadar bu kez tüm radikal terörist gruplar bu bölgeden çıkarılacaktı.
Birinci hedefin üzerinden yaklaşık 15, ikincisinin üzerinden 10 gün geçmiş bulunuyor. Bu hedefler sahada ne kadar hayata geçirilebildi?
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar önceki gün AA’ya yaptığı açıklamada, mutabakatın ağır silahlar kısmı için “10 Ekim’e kadar ağır silahların çekilmesi büyük ölçüde tamamlandı. Tamamına yakını tamamlandı diyebiliriz” dedi. Bu başlıkta kayda değer bir sonuç elde edildiği anlaşılıyor.
Radikal terörist gruplara gelince... Akar, “Radikallerin büyük bölümü çekildi ve ateşkes ihlalleri şu anda yüzde 90 oranında azaldı” şeklinde konuştu.
*
Akar’ın bu sözleri, radikaller arasında henüz bu hattan çekilmemiş unsurların bulunduğuna işaret ediyor.
Gelgelelim, böyle de olsa, tarafların bu durumu bir mesele olarak görmedikleri anlaşılıyor. Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un geçenlerde mutabakatın uygulamasıyla ilgili “Süre 15 Ekim’de dolmuş olsa da, iki ya da üç gün o kadar önemli değil... Yapılan işin kalitesi daha önemli” şeklindeki sözleri bunun kanıtı.
Hedeflere tam olarak ulaşılamasa da, sahada somut bir ilerleme sağlanmasından, aynı zamanda çatışmasızlığın yerleşmekte oluşundan tarafların hoşnut olduğunu ve kendilerini bir takvim baskısıyla sınırlamak istemediklerini söylemek mümkün. Bu yönüyle, anlaşmadaki zaman takvimi en azından kısa vade için ‘buharlaşmış’ görünüyor.
Soçi mutabakatı sonrasındaki beş haftayı aşan süreye baktığımızda, İdlib’de genel hatlarıyla sakin bir dönem geride bırakılmıştır. Geçen çarşamba akşamından itibaren İdlib’in güneyi ve doğusunda sınır hattındaki iki bölgede muhalefet ile rejim güçleri arasında yaşanan karşılıklı ateşkes ihlalleri bu durumun tek ciddi istisnasıdır.
*
Ankara’nın desteklediği Ulusal Kurtuluş Cephesi’nde (UKP) mutabakatın uygulanması konusunda zaten bir sıkıntı söz konusu değil. Sıkıntı, bu cephenin dışında kalan Heyet Tahrir Üş Şam (HTŞ) ve diğer radikal gruplar cephesinde yaşanıyor. HTŞ içinden UKP’ye geçiş yapan gruplar olduğu gibi, muhalefetini sürdürenler de var. HTŞ liderliği, resmi söyleminde Soçi sürecine destek vermemekle birlikte, aslında sahada süreci sabote edecek bir tutum da almadı, en azından şu ana kadar.
Bu arada, Hurras Ed Din gibi Soçi mutabakatına kuvvetle muhalefet eden El Kaide çizgisinde gruplar da var. Ayrıca Uygurlu cihatçılar, Cişr El Şugr kasabasının hemen altında silahsızlandırma bölgesi içindeki cepten çekilmiş değiller.
Bu açıdan bakıldığında sahada tamamlanması gereken daha çok iş var. MİT’in de sahada HTŞ ve diğer gruplar üzerinde bu hattan çekilmeleri yönündeki ikna faaliyetini sürdürdüğü anlaşılıyor.
*
İdlib’de son dönemdeki göreceli sükûnet ortamının ardından yarın İstanbul’da Suriye ile ilgili önemli bir zirve toplanıyor. Rusya lideri Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde Suriye’nin geleceğini görüşmek üzere masaya oturuyorlar.
ABD’nin bulunmadığı bu dörtlü format Suriye’nin geleceğinde Türkiye, Rusya ve Avrupa’nın ön plana çıkmakta olduklarını göstermesi bakımından önem taşıyor.
Paylaş