Paylaş
AK Parti, yeniden tek başına iktidar imkânını elde ettiği 1 Kasım 2015 seçiminde sandıkta toplam 23 milyon 681 bin oy (yüzde 49.4) almış, MHP’nin aldığı oy ise 5 milyon 694 bine düşmüştü (yüzde 11.9). Önceki gün ‘evet’ cephesinde buluşan bu iki partinin 1 Kasım’daki toplam oyu 29 milyon 375’i buluyor ve seçmenin yüzde 61.3’üne tekabül ediyordu.
Ancak siyasette iki artı ikinin dört etmediği bir kez daha görüldü. Referandumda ‘evet’ oylarının toplamının 25 milyon 157 bin dolayında kaldığı dikkate alındığında, bu iki partinin 1 Kasım’da aldıkları oyla kıyaslandığında 4 milyon 218 bin dolayında bir kayıpları söz konusudur. Ayrıca, seçmen sayısının da 56 milyon 949 binden 58 milyon 366 bine çıktığını hesaba katmayı unutmayalım. Kullanılan oy sayısı yaklaşık 1.2 milyon artmıştır 1 Kasım’a kıyasla.
Buradaki 4.2 milyonun önemli bir bölümü ‘hayır’ cephesine katılmıştır. Burada herkesin zihnini meşgul eden kaybın ne kadarının AK Parti, ne kadarının MHP’den kaynaklandığı sorusudur. Muhtemelen önümüzdeki günlerde yapılacak araştırmalarla sorunun yanıtı alınacaktır ama bu aşamada her iki partinin azımsanmayacak miktarda fire verdiğini belirtmek hata olmaz.
Şimdi CHP’ye bakalım. CHP’nin 1 Kasım 2105’teki oyu 12 milyon 111 bindi. (Yüzde 25.3) HDP de toplam 5 milyon 148 bin oy almıştı. (Yüzde 10.7) İkisinin toplamı 17 milyon 259 bine ulaşıyor. Oysa önceki gün ‘hayır’ oyları 23 milyon 777 bine çıkmıştır. Yani ikisinin toplamının üstüne çıkan 6.5 milyon dolayında bir artış söz konusu. Bu sayı AKP-MHP ikilisinin 4.2 milyonluk oy kaybının yaklaşık 2.3 milyon üstündedir. Artışın bir bölümü yeni seçmen faktöründen kaynaklanmış olabilir. Bunun yanı sıra Saadet Partisi ve diğer irili ufaklı partilerin ve grupların oylarının da önemli ölçüde ‘hayır’ cephesinde konsolide olduğu tahmin edilebilir.
* * *
Ülke genelindeki bu durum aslında tek tek incelendiğinde il bazında da karşımıza çıkıyor. Pek çok ilde sandıktan çıkan ‘evet’ oyları bir önceki seçimde AKP ile MHP’nin o ilde aldıkları toplam oyun anlamlı bir şekilde gerisinde kalmaktadır. Bunu Kayseri örneğinde incelemeye çalışalım.
1 Kasım seçiminde bu ilimizde AK Parti 528 bin, MHP ise 148 bin oy almıştı. İkisinin toplamı 676 bine çıkmıştı. Gel gelelim önceki gün Kayseri’de ‘evet’ oyları 557 binde kalmıştır. Burada 1 Kasım’da AK Parti ya da MHP’ye oy kullanan seçmenlerden 119 bin kişinin büyük ölçüde ‘hayır’ oyuna yöneldiğini anlıyoruz. Kaldı ki CHP, 1 Kasım 2015’te Kayseri’de 98 binin üstünde, HDP de 10 binin yine biraz üzerinde oy almıştı. İkisinin toplamı 109 bine ulaşıyordu. Önceki gün Kayseri’de ‘hayır’ oyları bu toplamın da üstüne çıkarak 265 bine yükselmiştir. Buradaki 159 binlik artışta yeni seçmen faktörünün yanı sıra AK Parti ve MHP oylarından ciddi bir kaymanın rol oynadığı aşikârdır.
* * *
Neresinden bakılırsa bakılsın ‘hayır’ oylarında kendiliğinden şekillenen kümeleşme Türkiye tarihinde siyasetteki belki de en ilginç ittifaklardan birini meydana getirmiştir: Bu ittifakta CHP, HDP, MHP’de parti liderliğinin ‘evet’ yönlendirmesine karşı duran bir kitle, ayrıca partisinin doğrultusundan ayrılan AK Partili seçmenler ile bunun dışındaki muhtelif siyasi yönelişlere sahip kesimleri koyabiliriz. Cumhuriyetçiler, milliyetçiler, muhafazakârlar, Kürt siyasi hareketinin destekçileri ve daha birçok grup yan yana dizilerek kritik yoğunlukta bir siyasi etki yaratabilmiştir.
Burada her grup farklı saiklerle ‘hayır’ demiş olabilir. Bir CHP’linin Cumhuriyet’in geleceği konusundaki kaygılarının bir AKP’lide yerini başkanlık sisteminin taşıdığı soru işaretlerine bırakmış olması muhtemeldir. Ancak başkanlık sistemine ve ona atfedilen otoriterleşmeye karşı duruşun ve demokrasi kaygılarının bütün gruplarda önemli bir ortak payda oluşturduğunu söyleyebiliriz.
* * *
Aslında bu yönüyle bakıldığında Türkiye’deki demokrasi geleneğinin olgunluğunu ortaya koyması bakımından önemli bir eşik geride bırakılmıştır.
Nitekim sosyolog Prof. Sencer Ayata dün Birgün gazetesinde yayımlanan mülakatında bu oluşuma dikkat çekerek şu tahlili yapıyor: “Bu referandumun Türkiye’de demokratik sivil toplumun gelişmesi doğrultusunda atılmış belki de en büyük adım olduğunu düşünüyorum. Hayır hareketi yaşanılan en önemli demokratik deneyim olmuştur. Türkiye’de ilk defa özgürlüğü savunan farklı kesimler bu kadar geniş bir yelpaze oluşturdular.”
Kuşkusuz bu demokratik oluşumun değeri önceki gün sandıkta ‘evet’ cephesinin kazandığı gerçeğini değiştirmiyor. Buradaki kritik mesele, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın referandumla elde ettiği siyasi gücü kendisiyle mutabık olmayan ülkenin diğer yarısı karşısında ne şekilde kullanacağı sorusunda düğümleniyor. Erdoğan ‘hayır’ın verdiği mesajı dikkate alarak uzlaşıya yönelen birleştirici bir dile mi yönelecek, yoksa ‘Kazanan her şeyi alır’ anlayışıyla bu kesimi tümden yok mu sayacaktır. Bu sorunun yanıtı Türkiye’de toplumsal barışın ve siyasi istikrarın geleceği bakımından da büyük önem taşıyor.
Paylaş