Paylaş
Hafta başından bu yana Türkiye’nin ne gibi adımlar atabileceği yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı.
Kanaatimizce sahadaki gelişmeleri değerlendirebilmek için Tel Rifat civarında meydana gelen son hadiselerle bir süredir İdlib’deki ortaya çıkmış olan yüksek basınca bir bütünlük içinde bakmak yararlı olabilir. Böyle bir bakışla karşımızdaki kafa karıştırıcı tabloyu çözmeye çalışalım.
HMEYMİM ÜSSÜ’NDEN KALKAN RUS UÇAKLARININ ROTALARI
Önce geçen perşembe günü Suriye’nin batısında Lazkiye şehrinin yanı başında Rusya Hava Kuvvetleri’nin envanterindeki Hmeymim üssünden kalkan savaş uçaklarının düzenlediği iki operasyonu büyüteç altına yatırmak gerekiyor.
Birinci harekât, İdlib çatışmasızlık bölgesinde M-4 karayolu boyunca kuzey ve güneye doğru altı kilometre derinlikteki güvenlik koridoru içinde, yola hemen bitişik Basenkul köyünün civarındaki bir noktayı hedef aldı. Burası, Türkiye’nin Rusya ile yaptığı mutabakatlar çerçevesinde radikal gruplardan arındırma taahhüdünü üslendiği güvenli koridor. Sahadan gelen haberlere göre, Rusların bu koridorda gerçekleşen saldırısında, Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) örgütüne bağlı 7 militan öldürüldü.
Aynı gün ilerleyen saatlerde yine Hmeymim’den havalanan bir Rus savaş uçağı, bu kez doğuda daha uzak bir noktaya yöneldi. TSK’nın denetimindeki Fırat Kalkanı bölgesinin başlangıcında, Mare kasabasına yakın Tuways’da bulunan TSK üssünün civarındaki bir sahaya iki atış yaptı. Burası Rusların kontrolündeki Tel Rifat bölgesinin hemen karşısında bulunuyor.
Bu harekâtın öncesindeki saatlerde Mare-Tel Rifat ekseninde büyük bir gerilim yaşanmıştı. Önce Tel Rifat çıkışlı olduğu anlaşılan bir PKK-YPG saldırısında, tanksavar silahıyla Tuways’taki TSK üssüne yakın noktada bir Türk askeri şehit edilmişti. Bunun üzerine buradaki TSK mevzilerinden Tel Rifat’taki PKK/YPG hedeflerine doğru kuvvetli bir topçu ve roket ateşiyle karşılık verildi. Rus savaş uçağı işte tam bu sırada devreye girdi.
Görüleceği gibi, TSK Rusya’nın nüfuz alanındaki Tel Rifat’ta PKK/YPG unsurlarını vurunca, durdurma amaçlı olduğu anlaşılan yanıt Rus hava kuvvetlerinden geldi.
SALDIRILAR KADEME KADEME YAYILINCA
Birinci olayda da Rus tarafı, İdlib’deki nokta atışında, Türkiye’nin M-4 üzerindeki güvenli koridoru radikal gruplardan arındırma ve trafiğe açma taahhüdü çerçevesinde, muhtemelen Ankara’ya koridorda hala terör gruplarının üslenmiş olduğu mesajını veriyordu.
Her halükârda Rus savaş uçaklarının bu şekilde sahneye çıkması, Fırat’ın batısındaki geniş bir coğrafyada Suriye hava sahasının kontrolünü elinde tutmasının Rusya’ya sağladığı büyük stratejik avantajı gösteriyor.
Bu arada, gelişmeler geçen perşembe günü yaşanan aktardığımız hadiselerle son bulmadı. Geçen pazar günü Tel Rifat’ın hemen karşısında Mare kasabasının girişindeki yol kontrol noktasına yakın bir yerde intikal halindeki iki Türk özel harekât polisi PKK/YPG’nin yine tanksavar füzesiyle düzenlediği saldırıda şehit edildi.
Pazartesi sabahı da doğuda Fırat nehrinin Suriye’ye girdiği yerin hemen bitişiğinde sınırın Türkiye tarafındaki Karkamış ilçesi bir roket saldırısının hedefi oldu. Bu kez doğrudan Türkiye toprakları hedef alınmıştı. Can kaybı ya da yaralanan olmadı. Çok namlulu roketatar bataryalarıyla yapılan bu saldırı Fırat’ın doğusundaki Cubb el Farc’dan kaynaklanmıştı. Bu yerleşim Karkamış’ın 10 kilometre kadar güneydoğusuna düşüyor. Bu bölge de Rusların kontrolünde.
Aynı gün Tel Rifat’ın batısında TSK’nın denetimindeki Zeytin Dalı Harekat Bölgesi’ndeki Afrin’de pazar yerinde de bir patlama meydana geldi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ölü sayısını 6 olarak duyurdu.
Ve gelişmeler bu şekilde tırmanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan pazartesi akşamı “Polislerimize yönelik son saldırı ve topraklarımızı hedef alan tacizler artık bardağı taşırmıştır” açıklaması geldi.
HER İKİ BÖLGE DE RUSYA’NIN DENETİMİNDE
Ağırlıklı olarak Tel Rifat çıkışlı olmak üzere birbiri ardına gelen bu saldırıların sistematik bir kalıbı izlediği aşikâr.
YPG’nin Suriye’nin batısında eskiden beri kendisine bir yaşam alanı bulduğu Tel Rifat, aynı zamanda Rusya, Esad rejimi ve İran’a yakın Şii milislerin de bulunduğu küçük bir bölge. YPG, buradan hem batıda TSK’nın denetimindeki Afrin, hem de kuzey ve doğuda yine TSK denetimindeki Fırat Kalkanı bölgelerini vurabileceği bir operasyonel kabiliyet sergileyebiliyor.
Keza Tel Rifat’ın doğusundaki Münbiç bölgesi de yine benzer bir operasyonel üs merkezi durumunda YPG açısından. Daha önce ABD’nin denetiminde olan Münbiç, TSK’nın 2019 Ekim ayında Fırat’ın doğusundaki Barış Pınarı harekâtından sonra Amerikan askerlerinin buradan çekilmesi sonucu yine Rusya ve rejim ikilisine geçmişti.
RUSYA TEL RİFAT’I BOŞALTACAĞI SÖZÜNÜ VERMİŞTİ
Sonuçta YPG, hem Tel Rifat hem de Münbiç’ten, yani Rusların denetimi altındaki bölgelerden, ayrıca Fırat’ın doğusunda yine Rusların denetimindeki sınıra yakın alanlardan (Karkamış saldırısı) Türkiye’yi ve sahadaki güvenlik birimlerini hedef alan saldırılar düzenleyebiliyor. Örgüt, bunu önemli ölçüde Rusya’nın sağladığı himayeye borçlu. Kritik anlarda Rusya, hava sahasını kontrol edebilme imkânını kullanarak devreye girebiliyor.
Burada vurgulanması gerekli bir nokta, TSK’nın Fırat’ın doğusunda düzenlediği Barış Pınarı Harekatı’nın hemen sonrasında 22 Ekim 2019 tarihinde Soçi’de düzenlenen Türkiye-Rusya Cumhurbaşkanları Zirvesi’nde, hem Tel Rifat hem de Münbiç’in durumuna açıklık getirilmiş olmasıdır.
Bu konu Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin’in görüş birliğine vardıkları bu mutabakatın altıncı maddesinde düzenleniyor. Tek cümlelik bu maddede “Münbiç ve Tel Rifat’tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır” deniliyor.
Rusya, bu madde ile YPG’yi her iki bölgeden de silahlarıyla birlikte çıkarma taahhüdünü üstlenmiş olmasına karşılık, bugüne dek bu taahhüdünü yerine getirmiş değildir.
RUSYA’NIN HESAPLARI NE?
Bu tutumunun gerisinde Rusya’nın Suriye sorunun çözümüne dönük genel politikası çerçevesinde, ülkedeki Kürt grupları karşısına almayarak “Kürt Kartı”nı elinde tutma çabasının önemli bir faktör olduğunu düşünebiliriz.
Bununla birlikte, Rusya’nın aynı zamanda silahlı muhalefetin denetimi altında bulunan ve TSK’nın da sahada kuvvetli bir askeri varlık gösterdiği İdlib’de Türkiye’yi geriletebilmek amacıyla YPG faktöründen yararlanma hesabını yapması muhtemeldir. Rusya, bu çerçevede Türkiye’yi İdlib’de HTŞ gibi radikal unsurların üzerine gitmeye zorlamak için, YPG’ye Tel Rifat ve Münbiç’te belli bir hareket serbestisi tanıyabiliyor. Bunu yaparken Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki nüfuzunun daha fazla genişlemesini de bir şekilde frenlemiş oluyor.
Bu açıdan bakıldığında bir ucunda İdlib (HTŞ), diğer ucunda Tel Rifat ve Münbiç’in (PKK/YPG) yer aldıkları bir denklem karşımıza çıkıyor. Geldiğimiz noktada Türkiye ile Rusya arasında bu denklem üzerinden ciddi bir bilek güreşinin yaşanmakta olduğunu söyleyebiliriz.
Gelin görün ki, Türkiye ile Rusya arasındaki bu çekişme, eş zamanlı olarak iki ülke arasında S-400’lerin ikinci partisi ve yeni silah sistemleri için görüşmelerin yapıldığı, uzaya roket fırlatma platformları ve yeni nükleer santrallere dönük işbirliği projelerinin gündeme girdiği bir yakınlaşma dönemiyle de iç içe geçmektedir.
Paylaş