Suudi Kralı’nın en zor seçimi

TÜRKİYE’nin, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda işlenen cinayet sonrasında özellikle yabancı basın üzerinden yürüttüğü bilgilendirme-sızdırma stratejisi ile uluslararası camianın olaya bakışını gerçeğe odaklanan bir çizgide şekillendirdiği hususunda -içeride ve dışarıda- büyük ölçüde bir konsensus yerleşti denebilir.

Haberin Devamı

Bu stratejinin önemli bir sonucu, büyük yatırım yaptığı Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı bir şekilde yerinde tutma arayışı içinde olan Trump yönetiminin manevra sahasının ciddi derecede daralmasıdır. ABD Başkanı Donald Trump, Prens Bin Selman’la yola devam etmek istese bile, ABD Kongresi ve kamuoyunun kuvvetli itirazı ile karşılaşacaktır.

İkinci sonuç, Suudi rejiminin gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı başkonsoloslukta resmi görevlilerin öldürdüğünü, bu yönüyle bir ‘devlet cinayeti’ işlendiğini bütün dünyanın önünde itiraf etme noktasına çekilmiş olmasıdır.

Petrol zenginliğine, parasının gücüne dayanarak bugüne dek burnundan kıl aldırmayan, kibriyle bütün dünya karşısında kendisini yukarıdan konumlandıran Suudi kraliyet rejimi, başta hadiseyi inkâr ederek aslında yalan söylediğini dolaylı bir şekilde itiraf etmek zorunda kalmıştır.

*

Haberin Devamı

Ankara’nın stratejisinin önemli bir ayağı, Kral Selman bin Abdülaziz ile oğlu Prens Bin Selman karşısında ayrım gözeten bir tutum izlemesidir. İşin içinde olmadığı anlaşılan Kral Abdülaziz’e saygıda kusur edilmez ve kendisiyle yakın bir diyalog yürütülürken, cinayet projesiyle birinci derecede ilişkili görünen oğlu Prens Bin Selman Ankara cephesinde aynı muameleyi görmüyor.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü açıklamasının en çarpıcı bölümlerinden biri “Böyle bir meseleyi birkaç güvenlik ve istihbarat mensubunun üzerine yıkmak ne Türkiye’yi ne de uluslararası toplumu tatmin edecektir” şeklindeki sözleridir.

Erdoğan’ın bu ifadesi, Riyad’da cinayet itirafından sonra ülkenin ‘istihbarat başkan yardımcısı’nın görevden alınması tasarrufunu sorgulayan bir nitelik taşıyor. Bu sözlerinin altyazısını, Erdoğan’ın Bin Selman’ı kastettiği şeklinde yorumlamakta bir sakınca yoktur. Cumhurbaşkanı’nın “uygulayanlar”ın yanı sıra “emri verenden de hesap sorulması gerektiğini” vurgulaması, projektörleri konunun özünü oluşturan “Emri veren kim” sorusuna çeviriyor.

*

Suudi Arabistan Kralı’nın dün “Kaşıkçı’nın ölümünden sorumlu olanlar kim olursa olsun hesap verecek” şeklindeki çıkışı Erdoğan’ın grup konuşmasının hemen ardından gelmiştir. Buradaki mesele, Kral’ın oğlunu görevden almaya kadar gidip gitmeyeceği sorusunda düğümleniyor. Bu yönde bir adımın kraliyet sisteminin bütün dengelerini altüst edeceği aşikârdır.

Haberin Devamı

Gelişmelerin seyrine bakıldığında Kral’ın ülkesinin içine düştüğü itibar kaybını telafi edebilmesi için fazla bir seçeneğinin kalmadığı söylenebilir. Her şeye rağmen oğlunu korumak istemesi, Suudi Arabistan’ı uluslararası camiayla ciddi bir çatışmaya sokacaktır.

*

Bu noktada dikkat çekici bir yöneliş, Amerikan basınında ve kanaat önderleri arasında veliaht prensin yerine kimin gelebileceği konusunda şimdiden isim arayışının başlamış olmasıdır. Suudi Arabistan üzerine önemli bir kitabı bulunan prestijli gazeteci Karen Elliott House’ın dün Wall Street Journal’da çıkan “Suudi Arabistan Veliaht Prensinin Kaderi Belirsizlik İçinde” başlıklı yazısı bu yöndeki en çarpıcı metinlerden biridir.

Haberin Devamı

House, iki senaryo ortaya koyuyor. Bunlardan birincisi, veliaht prensin babası Kral tarafından nazik bir şekilde görevden alınmasıdır. İkincisi ise Caligula senaryosudur. Milattan sonra birinci yüzyılda yaşayan, keyfi yönetimi ve zorbalığıyla nam salmış Roma İmparatoru Caligula ile kendisi arasında benzerlik kurulması, Bin Selman’ın imajının yerlerde süründüğünün açık bir kanıtıdır. Caligula yakın çevresindeki saray muhafızlarının düzenlediği bir suikastta öldürülmüştür. Roma kralının akıbetini hatırlatan Amerikalı gazeteci, bir iç karışıklık senaryosunu ihtimal dışı görmemekle birlikte, birinci senaryonun tercihe şayan olduğunu söylüyor.

*

Kral, izleyeceği hareket tarzında önce cinayete karışan üst ve orta kademe aktörleri gözden çıkararak oğlunu kurtarıp kurtaramayacağını görmek isteyebilir. Ancak önümüzdeki günlerde İstanbul cephesinde cinayetle ilgili gün ışığına çıkacak yeni bilgilerin Suudi Arabistan’ı dünya kamuoyunun gözünde daha da zora sokması, Kral’ın hareket alanını ciddi bir şekilde daraltacaktır. Bu takdirde Kral Abdülaziz, ABD de dahil olmak üzere uluslararası camianın veliaht prensi gözden çıkarması yönündeki baskılarına daha da açık hale gelecektir.

 

Yazarın Tüm Yazıları