Suriye’de kimin eli kimin cebinde

SURİYE’deki Beşar Esad rejimine bağlı milisler, geçen perşembe akşamı Fırat Nehri’nin güneyde Irak sınırına yaklaştığı noktada Deyrizor’da SDG’ye (Suriye Demokratik Güçleri) ait bir askeri üsse tanklarla saldırdı.

Haberin Devamı

SDG deyince, bu gücün ağırlıklı olarak PKK uzantısı YPG unsurlarından oluştuğunu kabul etmeliyiz. İran ve Hizbullah desteği ile yetiştirilmiş olan Suriyeli milislerin taarruzuna yanıt ABD’den geldi. ABD, F-15 uçakları, Apache helikopterleri ile çok sert bir karşılık verdi bu saldırıya. Amerikan kaynaklarına göre, milislerinden yaklaşık 100 kişi hayatını kaybetti bu karşı saldırıda.

Deyrizor, Suriye’deki büyük petrol sahalarından birinin hemen bitişiğindeki bir yerleşim. Rusya da yaptığı açıklamada hava saldırısından dolayı ABD’yi kınarken, bu ülkenin Suriye’de IŞİD ile mücadele etmek değil, Suriyelilerin petrolüne el koymak için bulunduğunu ileri sürdü.

Esad rejiminin saldırıya kalkışırken, ABD himayesindeki SDG’yi o bölgeden atarak, egemenliğini yeniden Fırat’ın doğusuna taşımak istediği anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Afrin’de YPG’ye yardımcı olmayan ABD, hedef Deyrizor olunca, kuvvetli bir destek sergileyerek rejimin karşısında Suriyeli Kürtlerin yanında yer aldı. ABD, böylelikle Fırat üzerinden çizdiği sınırın doğusuna geçilmesine izin vermeyeceğini etkili bir şekilde göstermiş oldu.

***

Şimdi geçen hafta yaşanan bu hadisenin Türkiye’yi nasıl ilgilendirdiğine kısaca göz atalım. Türkiye’nin Esad rejimi ile ilişkileri kötü bir durumda seyrediyor. Türkiye, aynı zamanda YPG’ye verdiği destek nedeniyle ABD’ye de çok tepkili ve bu ülkenin Suriyeli Kürtler için Fırat’ın doğusunda bir özerk bölge oluşturma planlarını ulusal çıkarları açısından tehlikeli görüyor.

Şimdi çok yanıtlı sorularla Deyrizor’da yaşanan çatışmada Türkiye’nin çıkarlarının aslında hangi tarafta yattığı sorusu üzerinde bir fikir egzersizi yapabiliriz.

Bazılarınızın hemen “Tabii ki Suriye rejimi” dediğini duyuyor gibiyim. Ama bakın, madalyonun bir de öbür yüzü var. Deyrizor’da YPG’ye saldıran Esad rejimi, diğer yandan bazı alanlarda YPG ile Türkiye’ye karşı işbirliği içinde hareket etmekte de hiçbir beis görmüyor. Şimdi şu soru-yanıta geçebiliriz.

Soru: ‘Zeytin Dalı’ harekâtına karşı koymak için Afrin’e Fırat’ın doğusundan gelen takviye YPG birlikleri, Suriyenin kuzeyindeki diğer özerk Kürt kantonları ile bağlantısı olmayan bu bölgeye nasıl geçebiliyor?

Haberin Devamı

Yanıt: Esad rejiminin gözünü kapatması sonucu rejimin kontrolündeki bölgeden geçerek geçebiliyor.

Bakın ittifak dengeleri birden değişmiş oldu. Rejim ile YPG, Deyrizor’da karşı karşıya gelirken, Afrin bölgesi ve Türkiye söz konusu olduğunda birden işbirliğine girdiler.

***

Şimdi meseleyi bir de ABD açısından tahlil edelim. ABD yönetimi, Afrin’deki YPG unsurlarıyla işbirliği içinde olmadığını, YPG ile işbirliğinin yalnızca IŞİD’i hedef aldığını ve Fırat’ın doğusunda SDG çatısı altında gerçekleştiğini belirtiyor.

Özetle, ABD, “Ben Afrin’deki hadisenin dışındayım” diyor. Gelgelelim sahadan gelen bütün haberler, Fırat’ın doğusunda SDG çatısından ayrılan çok sayıda YPG militanının gruplar halinde Afrin’e geçtiğini gösteriyor. Daha geçen haftaya kadar Fırat’ın doğusunda SDG çatısı altında ABD ile IŞİD’e karşı müttefik durumunda olan YPG militanları, bu koalisyondan kopup Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı mevzi almak üzere Afrin’e takviye giderse, bu gelişme ABD açısından hiç mi sonuç doğurmaz?

Haberin Devamı

Düne kadar ABD’li askerlerle saf tutmuş, onların eğitiminden geçmiş ve yine büyük bir ihtimalle onların temin ettiği silah ve cephaneyi kullanmakta olan YPG’lilerin bu kez TSK’ya karşı siperlere girmesi ne anlama geliyor? YPG unsurlarının Fırat’ın batısına geçmiş olması ABD’nin ortaklığını ve sorumluluğunu ortadan kaldırıyor mu?

***

Buraya kadar yalnızca Türkiye-Suriye rejimi-ABD- YPG dörtgeni içinde ortaya çıkan paradokslardan söz ettim. Tabii, işin içine Rusya, İran, İsrail, IŞİD ve diğer cihatçı grupları da dahil ederek, yer değiştiren ittifak dengeleriyle ilgili başka birçok çelişkili denklem sıralayabilmek mümkün.

Örneğin şöyle bir bilmeceye ne dersiniz? (Türkiye’nin elini bile sıkmadığı) Suriye, hava sahasına giren bir İsrail uçağını düşürürse, (Türkiye’nin çok kızdığı) İsrail de misilleme olarak rejim hedeflerini yoğun bir şekilde bombalarsa, İsrail’in bombardımanı İdlib bölgesinde sahaya hâkim olan (Türkiye’nin sempati beslediği) İslamcı muhalefet gruplarının durumunu kolaylaştırırsa, bu tablo nasıl anlamlandırılmalıdır?

Haberin Devamı

Yoksa hiç anlamlandırmasak mı dersiniz?

Yazarın Tüm Yazıları