Paylaş
ABD’nin ilk haberlere göre 12 mevkide kurmayı tasarladığı bu gözlem istasyonları beraberinde “Kimi kimden koruyacak” sorusunu gündeme getirdi, bir kez daha ABD’nin niyetlerinin sorgulanmasına yol açtı.
İlk bakışta yeni bir fikir gibi görünmekle birlikte, gözlem noktaları, bazı açılardan ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) bu yılın başında ortaya attığı ‘Sınır Güvenlik Gücü’ önerisinin başkalaştırılmış bir şekli gibi görünüyor.
*
Hatırlanacaktır, geçen ocak ayında ABD’nin Ortadoğu bölgesinden de sorumlu olan Merkezi Komutanlığı (Central Command) bir açıklama yaparak, Suriye sınırı boyunca faaliyet göstermek üzere bir Sınır Güvenlik Gücü (Border Security Force/BCF) kurulacağını duyurmuştu.
Bu birliklerde görev yapacak askerleri ABD ordusu eğitecekti. Bu gücün kurulup eğitilmesi amacıyla Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile çalışma yürütülmekteydi. Açıklamaya göre, “Gücün etnik kompozisyonu görev yaptığı yerle bağlantılı olacak, SDG bünyesindeki Kürtler daha çok Kuzey Suriye’de görev üstlenecekti.”
ABD’nin Suriye’de başlangıçta DEAŞ’la mücadele gerekçesiyle kurduğu SDG’nin ana omurgasını PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD/YPG oluşturuyor. Bu düşünce, Sınır Güvenlik Gücü kurulduğunda, ABD’nin Suriye’nin kuzey sınırının sorumluluğunu büyük ölçüde PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’ye devretmeyi tasarladığı anlamına geliyordu.
*
Ankara’nın bu plana tepkisi çok sert oldu. Bunun üzerine dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson devreye girerek, “Durumun yanlış aktarıldığını, yanlış ifade edildiğini” belirtip, “Bir güvenlik gücü yaratmıyoruz. Türkiye’ye bu konuda bir açıklama borcumuz var” diye konuştu.
Vurgulamak gerekir ki, Savunma Bakanı James Mattis’in geçen hafta duyurduğu proje ile ocak ayında açıklanan ancak sonradan askıya alınan planın ortak bir paydası var. Her ikisinde de, stratejik payda, ABD’nin Türkiye-Suriye sınırı boyunca bayrak gösterip kuvvetli bir şekilde bu coğrafyaya yerleşmeyi tasarlamasıdır.
*
Mattis’in bu gözlem noktalarını “Türkiye’nin terör tehdidinden kaynaklanan meşru kaygılarına” karşılık vermek üzere kurdukları yolundaki ifadesi kimseye inandırıcı gelmemiştir. Mattis, askeri önlemin nedenini, “Türkiye’ye doğru uzanan herhangi bir tehdit gördükleri takdirde Türk tarafını uyarmak” şeklinde izah etmiştir.
Gelgelelim, Türkiye’nin bu bölgede algıladığı öncelikli tehdit PKK/YPG’dir. Bu durumda Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’ye doğru bir YPG/PKK hareketi olursa Amerikalı askerlerin görev yaptığı kontrol kulesi bunu Türk tarafına bildirecektir. Yani ABD, Türkiye’yi YPG/PKK’dan korumuş olacaktır. Oysa ABD, PKK’nın oradaki uzantısı YPG ile zaten ittifak içindedir.
*
ABD’nin buradaki gerçek niyetini okumak hiç de güç değildir. Bu fikir, TSK’nın geçen bir aydır Suriye sınırı boyunca Kobani, Tel Abyad gibi yerleşimlerin civarındaki YPG mevzilerine karşı yaptığı topçu atışlarının ertesinde ortaya çıkmıştır. TSK’nın topçu ateşi ABD’yi ciddi derecede rahatsız etmiştir.
Bu askeri hareketler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemde “Türkiye’nin Fırat’ın doğusunu terör tehdidinden temizleyeceği” yolundaki beyanlarıyla birlikte düşünülmelidir. Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Afrin bölgelerinde olduğu gibi, Fırat’ın doğusunda da ABD’nin himaye ettiği YPG kontrolündeki coğrafyada belli bir alanı kontrolüne alabileceği, bu yönde hamleler yapabileceği ciddi bir ihtimal olarak gündeme yerleşmiştir.
Bu açıdan bakıldığında, gözlem noktalarının, hem Türkiye’nin topçu atışını kesmek, hem de Fırat’ın doğusuna dönük bir askeri harekât niyetini caydırmak amaçlı olduğu düşünülebilir. ABD böylelikle Türkiye ile YPG arasına set çekerek müttefiki YPG’yi TSK’dan korumayı hedefliyor. Bu durumda ABD dikkatini daha çok DEAŞ’a çevirebilecektir.
*
Hangi niyet geçerli olursa olsun, Türkiye ile Suriye’yi ayıran sınır önümüzdeki dönemde Türk ve ABD bayraklarının karşılıklı birbirlerine baktığı bir koridor olacaktır. Bir anlamda, Türkiye ile ABD Suriye üzerinden iki komşu haline gelecektir.
Sınırda gözlem kuleleri kurma projesi, ABD’nin gözle görülebilir bir gelecekte Suriye’de kalıcı olduğunu, YPG ile el ele yürümeye devam edeceğini ve Ankara ile Washington’ı yeni bir türbülansın beklediğini haber veriyor.
Paylaş