Paylaş
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sandıkta sağladığı başarı ile başkanlık sistemini tam anlamıyla hayata geçirerek, 2023 yılına uzanan bir perspektif içinde Türkiye’yi geniş yetkilerle yönetebilme imkânını ele geçirmiştir.
Cumhurbaşkanı yüzde 52 dolayında bir oya ulaşırken, AK Parti’nin oyundaki düşüşe dikkat çekmek gerekiyor. İktidar partisi, 1 Kasım 2015 seçiminde oyunu yüzde 49.5 oranına çıkarmışken, bu kez yüzde 42.4 dolayında oy almıştır. Oran olarak baktığımızda, bu sonuç 7 Haziran 2015 seçiminde aldığı yüzde 40.87’lik oyun biraz üzerindedir. Böylelikle, AK Parti TBMM’deki çoğunluk konumunu kaybetmiş olmaktadır. AK Parti, artık TBMM’deki yasama faaliyetlerinde muhakkak MHP’nin desteğini yanına almak zorundadır.
Bu durum, Türkiye’de MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin etkisinin her bakımdan daha fazla hissedileceği bir dönemi başlatmaktadır. Aslında 2017 yılında referanduma giden süreçte MHP ile tesis edilen ittifakın Erdoğan açısından ne kadar stratejik bir değer taşıdığı dünkü seçimde anlaşılmış olmalıdır. MHP, ‘cumhur ittifakı’ çerçevesinde verdiği destek taahhüdünün arkasında durduğunu, dün Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesine yaptığı değerli katkıyla ortaya koymuştur.
Kabul edelim ki, bu seçimin en önemli sürprizi, yakın zamanda içinden ciddi bir muhalefet hareketinin kopmasına ve ayrıca hakkında yürütülen bütün spekülasyonlara rağmen, MHP’nin oy oranını önemli ölçüde muhafaza edebilmesidir. Bu yönüyle galiba 24 Haziran seçiminin çok konuşulan ‘dip dalga’sı, tökezleyeceği konusunda yürütülen bütün tahminlere karşılık MHP’nin gücünü koruması olmuştur.
‘Millet ittifakı’ adayı Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura bırakma hedefi tutmamıştır. Her şeye rağmen, İnce, CHP’yi geleneksel olarak oturduğu yüzde 25 bandının üzerinde yüzde 30 oranına taşıyarak ve ayrıca kampanya sırasında estirdiği rüzgârla seçimin kazançlı çıkan aktörlerinden biri olmuştur. CHP’de İnce’nin sesinin daha kuvvetli duyulacağı bir döneme giriyoruz.
İYİ Parti, siyasetin yeni bir oyuncusu olmasına ve birçok bakımdan sınırlı imkânlarla faaliyet göstermesine karşılık katıldığı ilk seçimde yüzde 10 bandına çıkarak rüştünü ispat etmiş ve böylelikle kendisini siyasetin yeni oyuncusu olarak denkleme dahil etmiştir. Bu yönüyle Meral Akşener’in girdiği bu ilk seçimde elde ettiği kazanımın değeri hafife alınamaz.
Dezavantajlı koşullarda yürüttüğü kampanyaya rağmen barajı geçebilmiş olması HDP açısından da bir başarı olarak görülmelidir. Ancak burada ülkenin batısında yaşayan CHP seçmenlerinden gelen desteğin rolü de yabana atılmamalıdır.
Paylaş