Paylaş
Birleşmiş Milletler’e bağlı İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) Operasyonlar Direktörü Reena Ghelani, kuruluşun Suriye’deki faaliyetleri üzerinde yaptığı sunumda, ülkenin kuzeydoğusunda eğitim alanında yaşanan sıkıntıları da anlatıyor, “Aldığımız raporlardan ciddi bir rahatsızlık duyuyoruz” diye konuşuyor.
Ghelani, bu bölgedeki devlet okullarında okuyan toplam 100 bin öğrencinin yaklaşık yarısının okullarına ulaşmada engellerle karşılaştığını, bu sorunun özellikle Kamışlı ve El Haseke’de yaşandığını anlatıyor.
BM tutanaklarına göre, Ghelani sözlerinin devamında şöyle konuşuyor:
“Tahminen 10 bin çocuk, geçen eylül sonundan bu yana okula hiç gidememiştir. Ulusal müfredatı öğreten okullara giden çocukları taşıyorlarsa, okul otobüsleri ve özel otomobiller de dahil olmak üzere araçların kontrol noktalarından geçişi engellenmektedir.”
Ghelani, BM olarak çocukların kendi tercihleri olan okullara gidebilmelerinin sağlanması için ilgili bütün taraflar nezdinde çaba gösterdiklerini de anlatıyor.
OCHA temsilcisinin sunumu dışında, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bu toplantıya sunulan raporunda da bu engellemelere ek olarak, “Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt Özerk Yönetimi’nin eylül sonunda 250’den fazla devlet okulunda Arapça dilinde eğitimi yasakladığı” belirtiliyor.
Toplantıda Ghelani’nin sunumundan sonra söz alan ABD’nin BM Daimi Temsilci Yardımcısı Büyükelçi Jonathan Cohen, bu konuya hiç girmemeyi tercih ediyor.
Buna karşılık, ABD temsilcisinin ardından konuşan Rusya’nın Daimi Delege Yardımcısı Dimitry Polyanskiy ise Ghelani’nin gündeme getirdiği konunun üzerinde geniş bir şekilde duruyor.
Polyanskiy, OCHA temsilcisinin söz ettiği engellemeleri “barbarca” olarak nitelendiriyor ve “Suriye’nin kuzeydoğusunda belli bölgeleri kontrol eden silahlı gruplar üzerinde nüfuzu olanların, uydularını okul çocuklarının karşılaştıkları bu duruma çözüm bulmaları hususunda ikna etmeleri gerekiyor” diye konuşuyor.
Rus diplomatın “Uydu” ifadesi ile kastettiği PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD örgütü ve onun askeri kanadı YPG. “Nüfuz sahibi olanlar” ise Suriye’de sahada YPG ile ittifak kurmuş olan ABD’den başkası değil.
Rusya, bu şekilde BM’nin en etkili forumunda ABD yönetimini, nüfuzu altındaki PYD/YPG’nin Suriye’de Arapları hedef alan eğitim alanındaki kısıtlamalarına göz yummakla suçlamış oluyor.
Dikkat çeken bir nokta, Rus diplomatın Suriye’nin kuzeydoğusunda “Dış güçlerin desteği ile tek taraflı olarak ilan edilen yerel konseylerin zaman zaman ayrımcı politikalar izlediğini” belirterek, “Bu politikalar nüfusun tarihsel bileşimini değiştiriyor” demesidir. Rusya, PYD/YPG’nin ABD’nin himayesi altında Suriye’nin kuzeydoğusunun demografik yapısını değiştirdiğini belirtmiş oluyor.
BM’de bu tartışmalar yapılırken, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da ABD’ye Suriye’de “devlet benzeri yapılar kurma” suçlamasını yöneltiyor. Lavrov, bakanlığının web sitesinde yer alan 2 Aralık tarihli mülakatında şunları söylüyor:
“Fırat’ın doğu yakasında kabul edilemez şeylerin meydana geldiği artık aşikâr. ABD, burada devlet benzeri yapılar yaratmaya çalışıyor. ABD’nin özel kuvvetlerini ve danışmanlarını bulundurduğu Fırat’ın doğusu ve diğer bölgelerindeki faaliyetleri, Kürt kartının kullanılmasını da kapsıyor. Kürt sorununun, Suriye bir tarafa, Irak, İran ve tabii Türkiye gibi bir dizi ülkede çok akut bir halde olduğunu dikkate alırsanız, bu çok tehlikeli bir oyundur.”
Lavrov, “Cumhurbaşkanı Putin, G-20 toplantısının son günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde bu meseleyi konuştu” diye ekliyor.
İlginçtir ki, Türkiye ve Rusya cumhurbaşkanları ABD’nin Suriye’de “Kürt kartı”nı kullanması meselesini konuşurlarken, ABD’nin Özel Temsilcisi James Jeffrey, Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye konusunda bir araya geldikleri Astana sürecinin “fişinin çekilmesi” çağrısını yapmaktadır.
Buraya kadar aktardıklarımız bizi tek bir sonuca ulaştırıyor: Bir tarafta İran’ın desteğinde Türkiye ve Rusya ikilisi, diğer tarafta ABD, Suriye’de giderek tırmanan bir çatışma eğrisi üzerinden artan ölçüde karşı karşıya geliyorlar.
Paylaş