Paylaş
Bitmedi. Bu sayıyı bilemediğimiz için Türkiye’de bugüne dek kaydedilen COVID-19 vakalarının toplamını da öğrenemiyoruz. Şu nedenle ki, geçen 28 Temmuz’a kadar açıklanan, ‘vakalar’ üzerinden ‘toplam sayı’ydı. 29 Temmuz’dan sonra buna yalnızca ‘hasta’ sayıları eklenmeye başlandığından dolayı ortaya analiz edilebilmesi mümkün olmayan, geçerlilik taşımayan tuhaf bir veri kategorisi çıktı.
DSÖ TABLOSU DA TARTIŞMALI
Sağlık Bakanlığı’nın turkuaz tablosundaki sütunun en üstünde ‘toplam hasta sayısı’ diye yazıyor. Ama öyle değil. Çünkü 28 Temmuz’a kadar olan kısmı belirtili-belirtisiz bütün vakaları içeriyor; 29 Temmuz sonrası ise yalnızca belirtili vakaları. Onlar da ‘hasta’ diye adlandırılıyor.
Peki o zaman bu sayı neyin sayısı? Doğrusu bu sorunun yanıtını bilmek de zor. Ama Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kendi web sayfasında bu sayıyı hâlâ –eskisi gibi- ‘teyitli vaka’ olarak açıklıyor. Örneğin, DSÖ’nun dünkü ‘Küresel Gösterge Tablosu’nda, Türkiye için 18 Ekim’de ‘teyitli vaka toplamı’ 347 bin 493 olarak veriliyordu.
Sağlık Bakanlığı’nın web sitesindeki ‘COVID-19 Bilgilendirme Sayfası’nda ise 347 bin 493 sayısı dün 18 Ekim tarihi için ‘toplam hasta sayısı’ başlığı altında duyuruluyordu.
‘Hasta’ ile ‘vaka’ iki ayrı durumu anlatıyorsa, bir sayı aynı anda nasıl iki ayrı veri kategorisini gösterebilir? Sağlık Bakanlığı’nınki doğru ise DSÖ’nünki doğru değil. Bu önerme tersinden de geçerli tabii. Aslında gerçek o ki, iki veri de yanıltıcı.
Bu yönüyle gelinen nokta DSÖ’nün inandırıcılığı bakımından da artık ciddi bir soruna dönüşmüş bulunuyor. Şöyle ki, DSÖ’nün kendi tanımlamasında ‘teyitli vaka’ -klinik bulgulardan bağımsız olarak- COVID-19 testi pozitif çıkmış olan herkesi kapsıyor. Ama DSÖ’nün Türkiye için verdiği ‘toplam vaka’ rakamı, iddia ettiği gibi testi pozitif çıkan herkesi kapsamıyor. Gerçek rakam bundan çok daha yüksek.
GÜNDE TAHMİNEN 10 BİN VAKA
Her şeye rağmen yine de günlük vaka sayısı için en azından elimizdeki mevcut veriler üzerinden bir tahminde bulunabilmek mümkün değil mi? Sağlık Bakanlığı, önceki gün (19 Ekim) yeni ‘hasta sayısı’nı 2 bin 26 olarak açıkladığına göre, bu veriden yola çıkarak günlük ‘vaka sayısı’nı tahmin edebileceğimiz bir yöntem var mı?
Bu soruyu dün yönelttiğim Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Mehmet Ceyhan, “Hasta sayısı üzerinden tam bir hesaplama yapmak mümkün değil” diyerek şunları söyledi:
“Ayrıca, Sağlık Bakanlığı’nın test kriterlerine göre her belirtisi olana da test yapmıyoruz, en az iki belirtisi varsa veya temas artı belirtisi varsa test yapılıyor. Vakaların yüzde yirmisinin belirti verdiğini ve bunların tamamına test yaptığımızı farz etsek bile, yani Sağlık Bakanlığı’nın resmi açıklamalarına göre hareket edersek, vaka sayısını bulmak için hasta sayısını en az 5 ile çarpmak gerekiyor. Bu durumda 2 bin 26 sayısını 5 ile çarpmak gerekir. Yuvarlak hesap, tahminen 10 bin kişi gibi bir sayıya ulaşırız.”
Bu sayıdan yola çıkılırsa, toplam ‘aktif vakalar’ üzerinde de 100 bin dolayında bir tahmine varmak mümkün Prof. Ceyhan’a göre. Bu tahmini de şöyle anlatıyor:
“Yapılan araştırmalar ve Sağlık Bakanlığı’nın daha önce yaptığı çalışma gösteriyor ki, saptanan ve saptanamayanlar dahil toplamdaki aktif vaka sayısı saptadıklarımızın yaklaşık 10 katıdır. Bu durumda 100 bin sayısıyla karşılaşırız. Yani ülkede o gün COVID-19 ile enfekte olmuş toplam 100 bin kişi var demektir. Bunun ancak 10 bini test yoluyla tespit edilebilmiştir. Bu diğer ülkelerde de böyledir.”
HASTA SAYISI DURUMU TAM ANLATMIYOR
Günlük 10 bin vaka tahminine dönelim. Bu noktada 10 bin sayısı ne ölçüde gerçekçi bir rakam? Prof. Ceyhan, bu rakamların da yanıltıcı olacağını söylüyor, hatta “Aslında vaka sayısı bir tarafa biz tam olarak hasta sayısını da bilmiyoruz. Akşamları açıklanan turkuaz tablodaki hasta sayısı durumu tam olarak anlatmıyor” diye konuşuyor.
Neden anlatmıyor?
Şöyle yanıtlıyor Prof. Ceyhan: “Başta belirttiğim gibi, bunun nedeni, Sağlık Bakanlığı’nın test kriterlerine göre, sadece A) İki belirti gösteren ya da B) Tek bir belirti gösteren ancak aynı zamanda COVID-19 temaslısı olan kişilere test yapılmasıdır. Bu kriterin uygulanması vaka sayısının daha gerçekçi, daha doğru bir şekilde tespit edilebilmesini önlüyor. Halbuki tek belirti gösterene de yapılmış olsa, hasta sayısı daha yüksek çıkacaktır. Bu açıdan bakarsak hasta sayısı da gerçek durumu yansıtmaktan uzaktır.”
Prof. Ceyhan, ayrıca hasta sayılarını değerlendirirken “Açıklanan hasta sayılarının salgın bilimi açısından, planlama açısından anlamı yoktur. Sadece hasta yükü hakkında bilgi verir. Dünyada bilimsel olarak işe yarayan kriter vaka sayısıdır” diyor.
VAKA SAYISI MANTIKEN 10 BİNİN DE ÜSTÜNDE
Madem Sağlık Bakanlığı’nın mevcut test ölçütleri vaka ve hasta sayılarının bütün boyutlarıyla tespit edilebilmesini önlüyor, bu durumda günlük hasta sayısı üzerinden hesaplanan vaka sayısının tahmin edilen 10 binden fazla olması gerekmez mi?
“Onu bilemiyoruz. Bundan ötesini hesaplayamayız, çünkü elimizdeki verilerle ancak bu kadarını hesaplayabiliriz” diye yanıtlıyor Prof. Ceyhan.
Kendisi bilim adamı titizliği içinde böyle konuşsa da, aslında Prof. Ceyhan’ın söylediklerinin mantıksal bir sonucu olarak, daha kuvvetli bir test politikası uygulanması halinde günlük vaka sayısının 10 binin üstüne çıkacağı, hatta bir hayli üstüne çıkacağı tahminini yapabilmek pekâlâ mümkün. Bu, en azından benim tahminim.
BÜTÜN YOLLAR ŞEFFAFLIĞA ÇIKIYOR
Sağlık Bakanlığı’nın DSÖ’nün standartlarının dışına çıkarak yaklaşık 3 aydır vaka sayılarını kamuoyuna açıklamaması ve sadece daha düşük sayıdaki hasta sayılarını paylaşması bir süredir ciddi bir güven tartışması yaratmış bulunuyor. İzlenen bu politikanın en önemli sonucu, toplumun maruz kaldığı büyük tehlikenin boyutları hakkında yeterince bilgi sahibi olmamasıdır.
Prof. Ceyhan da “Şeffaf davranılmamasının yol açtığı en büyük sorun, insanların salgınla mücadelede tedbirlerin gerekliliğine ikna edilememesidir. Tedbirlerin gerekli olduğu yolundaki mesajlar rakamlar gerçek boyutlarıyla şeffaf bir şekilde açıklanmadığı zaman maalesef inandırıcılık kazanmıyor” diye konuşuyor.
Eksik bilgilendirme nedeniyle mesajlar istenen etkiyi, caydırıcılığı yaratmayınca, tedbirsizliğin sonucu daha çok insanımızın COVID-19’a yakalanması oluyor. İzlenen şeffaflıktan uzaklaşma politikasının ne yazık ki toplum sağlığı bakımından neden olduğu böylesine büyük riskler söz konusu. Toplumun sağlığını ön planda tutan bir anlayış geçerli olacaksa bütün yollar şeffaflığa çıkıyor.
Paylaş