Paylaş
Dr. Koca, özellikle 24 Ocak tarihinden sonraki günlük paylaşımlarında ısrarlı bir şekilde “Salgının endişe verici döneminin geride kaldığı, virüsün eski gücünde olmadığı, artan sayılar nedeniyle endişelenmeye mahal bulunmadığı, Omikron varyantının salgının son bulmasının umudu olabileceği” şeklinde görüşler savundu.
Sağlık Bakanı’nın virüsün gücünün gerilediğini savunduğu günler, örneğin geçen hafta, aynı zamanda vaka sayılarının düzenli bir şekilde artarak pandemi sürecinde günlük 100 bin eşiğini ilk kez geçtiği bir zaman kesiti oldu. Günlük vefat sayıları ise 200’ün üstüne çıktı, hatta bir ara 250’ye yaklaştı.
Son dalgada ölüm oranları önceki varyantlara kıyasla daha düşük olsa da, toplam vaka sayısı Omikron’un bulaşıcılığı nedeniyle çok yüksek rakamlara çıktığından, toplam vefat sayılarında yine oldukça kaygı verici bir noktaya gelindi.
Vefat sayılarında, salgının seyrindeki en yüksek rakamlar olmamakla birlikte, 2020 sonbaharında yaşanan ikinci dalgadakine benzer bir eşiğe gelindiğini söyleyebiliriz. O dalgada en yüksek vefat sayısı 23 Aralık 2020 tarihinde 259 kayıpla kayda geçmişti. Geçen hafta en yüksek vefat sayısı cuma günü açıklanan 248 kayıp oldu.
TESTLER YÜZDE 21-24 ARALIĞINDA POZİTİF ÇIKIYOR
Sağlık Bakanlığı’nın verileri incelendiğinde, geçen hafta göze çarpan yönelişlerden biri, yapılan testlerin pozitif çıkma oranının genellikle yüzde 21-24 aralığında seyretmesiydi. Örneğin geçen çarşamba günü 457 bin dolayında test yapılmış ve 110 binin üstünde pozitif çıkmıştır. Oran yüzde 24.2’ye gelmişti. Neredeyse test yaptıran her 4 kişiden biri pozitif çıkmıştır. Bu, yaklaşık iki yıldır süren salgında bugüne dek kaydedilmiş günlük en yüksek pozitif çıkma oranıdır.
Tabii burada şu kritik noktayı da hatırlatmalıyız. Bilindiği gibi, Sağlık Bakanlığı geçen ay test politikasında ciddi değişikliklere giderek bir dizi esneklik getirmiş bulunuyor. Bu çerçevede COVID-19 pozitif olan kişilerle temaslılara test zorunluğu kaldırıldı, ayrıca test yapılabilmesi için semptom gösterme şartı getirildi.
Buna ek olarak, bazı toplu ortamlara girebilmek için daha önce aranan test zorunluğu da kaldırıldı. Bu gibi uygulamalar bilim çevrelerinde eleştiriyle karşılanıyor. Özellikle birçok Batı ülkesinde yaygın tarama testleri teşvik edilerek vakalar tespit edilmeye çalışılırken, Türkiye’de aksi yönde hareket edilmesi tartışmalara yol açıyor.
ENDİŞEYE MAHAL VAR MI, YOK MU?
Genel kanı, test politikasının gevşetilmesi nedeniyle Türkiye’de bugün pozitif vaka sayısının gerçek rakamın önemli ölçüde altında göründüğüdür. Biliminsanları, yaygın bir test taraması yapıldığında Türkiye’de çıkacak günlük vaka sayısının bugünkü 100 bin eşiğinin çok daha üstünde olacağını vurguluyorlar.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Mehmet Ceyhan, geçenlerde yaptığı bir paylaşımda açıklanan vaka sayılarının “saptanabilenler” olduğuna dikkat çekerek, “Tarama yapsak 200 binden az değil” diye yazmıştı.
Bu arada Sağlık Bakanı’nın virüsün eski gücünde olmadığını belirtip “Artan sayılar sebebiyle endişelenmeye mahal yok” şeklindeki sözlerine karşılık, Prof. Ceyhan’ın geçen cuma günkü “Endişelenmeye mahal var, endişelenmeliyiz” şeklindeki paylaşımı Koca’nın çizgisinin tam tersi bir bakışı temsil ediyor.
Prof. Ceyhan’ın “Salgının neresindeyiz, şu zaman bitiyor, Omikron’dan korkmayın, hafifledi deyip halkın önlemleri gevşetmesine neden olmamalıyız. Sonuna geldik, bitti bitiyor demek biliminsanlarının işi değil, bizler falcı değiliz” şeklindeki ifadelerini de bu çerçevede kayda geçmeliyiz.
‘PANDEMİNE RAHATLAMA DÖNEMİNE GİRİLMEDİ’
Tıp çevrelerinden gelen eleştiriler içinde en kuvvetli çıkışlardan biri Türkiye’de halk sağlığı alanındaki uzman doktorların meslek örgütü HASUDER’den geldi. Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nin yaptığı açıklamada, salgının seyriyle ilgili olumlu senaryoların ön plana çıkmasının sakıncalarına işaret edilerek şu noktalara dikkat çekildi:
- Felaket senaryoları kadar iyimserliğe dayalı senaryoların da sadece olasılıklara dayalı olduğunu ve buna bağlı gevşemenin çok tehlikeli olduğunu vurgulamak istiyoruz. Henüz pandemide rahatlama dönemine girmiş değiliz.
- Sağlık Bakanlığı tarafından verilen rahatlama dönemine girdiğimiz mesajları gerçekçi değildir. Tersine, salgını hafife alan mesajlar, aşılamanın ve bireysel koruma tedbirlerinin de toplum tarafından daha önemsiz algılanmasına, değersizleşmesine yol açmaktadır.
- Sağlık Bakanlığı tarafından temaslı taramasından toptancı bir yaklaşımla vazgeçilmesi, aşısızlara dönük kısıtlamaların da kaldırılmasıyla birlikte bulaşmaların önünün tamamen açılması anlamına gelmektedir. Bu, özellikle kronik hastalığı olan ve 65 yaş üzeri nüfus grupları açısından tehlike oluşturmaktadır.”
HASUDER’in açıklamasının önemli bir başka yönü, günde 200’ün üstünde COVID-19’a bağlı ölümün meydana geldiği hatırlatılarak, pandemide ölüm sayılarının göründüğünden yüksek çıkması ihtimaline vurgu yapılması oldu. Açıklamaya bakılırsa, “Ülke genelinde pandemi öncesine kıyasla ölümlerde artış, yani fazladan ölümler dikkate alındığında, gerçek sayılar bunun en az iki veya üç katı düzeyindedir.”
CUMHURBAŞKANI’NIN POZİTİF ÇIKMASI KAMUOYU AÇISINDAN UYARICI
İşte tıp camiasında bu tartışmalar sürerken, geçen cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın testlerinin pozitif çıkması, ertesi günü Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da COVID-19’a yakalandığının açıklanması, meselenin ciddiyetinin kamuoyu tarafından algılanması bakımından önemli bir kırılma yaratmıştır.
Cumhurbaşkanı ve eşi Emine Erdoğan, hastalığı hafif bir şekilde geçirdiklerini açıklamış bulunuyorlar. Benzer bir durum Milli Savunma Bakanı Akar açısından da söz konusudur.
Omikron varyantıyla birlikte gevşeme havasına girilmesinin sakıncaları bilim çevrelerince dile getirilirken, COVID-19’un etki alanının devletin zirvesine kadar çıkabilmiş olması, neresinden bakılırsa bakılsın önemli bir hadisedir. Bu yönüyle COVID-19 ile mücadelede tedbirin elden bırakılmaması gereğini göstermesi açısından göz açıcı olmalıdır.
Paylaş