NATO’da İsveç ile varılan uzlaşıda iş uygulamaya bakıyor

GEÇEN yıl haziran ayının sonunda Madrid’de düzenlenen NATO zirvesi öncesinde, Finlandiya ve İsveç’in ittifaka daveti ile ilgili yaşanan veto krizi ile yaklaşık bir yıl sonra bu kez Vilnius’ta yapılan NATO zirvesi öncesinde yaşanan salt İsveç’e ilişkin kriz arasında önemli benzerlikler var.

Haberin Devamı

Bir kere her iki krizin seyrinde de Türkiye’nin başvurduğu engelleme nedeniyle beliren sıkıntılar, gerilimler son anda gelen uzlaşılarla bir şekilde aşılıyor ve birden büyük bir rahatlamaya giriliyor. Bulunan formüller her seferinde NATO’nun başarısı olarak takdim ediliyor, zirve sırasında çekilen el sıkışma fotoğraflarının yarattığı sıcak bir atmosferde ittifak dayanışması alkışlarla karşılanıyor.

Tabii buna paralel bir şekilde, Türkiye cephesinde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın muhataplarını gerilettiğine, istediklerini kopardığına ilişkin kuvvetli bir anlatının yayıldığını görüyoruz.

Ayrıca karşılaştırma şöyle bir benzerliği daha karşımıza çıkarıyor. Her iki zirve yaklaştığı sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hareketinden önce kendisiyle ABD Başkanı Joe Biden arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşiyor. Muhtemelen bulunan uzlaşıların ipuçlarını da taşıyan bu telefon konuşmaları, NATO toplantısı sırasında cumhurbaşkanları arasında ikili bir görüşmenin kapısını da aralıyor.

Haberin Devamı

Buna karşılık bu kez kısmi bir farklılığa dikkat çekebiliriz. Geçen yıl Erdoğan’ın hareketinden önce uzlaşı havası önemli ölçüde ortaya çıkmıştı. Bu kez Erdoğan zirve için yola koyulurken en azından kamuoyuna yansıdığı kadarıyla kriz konusu olan İsveç’e ilişkin dosyada belirsizlik sürüyor gibi görünüyordu. Hatta İsveç’in NATO’ya üyeliğinin Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği dosyasına bağlanması gibi yeni bir koşul son anda masaya getirilmişti Ankara cephesinde .

Ne olursa olsun, zirve dün resmen açıldığında haftalardır ısınmakta olan kriz önceki akşam açıklanan formülle aşılmış bulunuyordu. Türkiye, geçen yıl Madrid’de ilke olarak İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine onay vermiş, sonradan yalnızca Finlandiya’nın onay işlemini TBMM’den geçirirken İsveç’in dosyasını beklemeye almıştı. Yani engelleme sürmüştü.

Türkiye bu kez önceki akşam varılan mutabakatla İsveç’in üyeliğinin onay işleminin başlatılmasının olurunu bildirmiştir. Ancak son adımı TBMM atacaktır. Bir başka anlatımla, hâlâ istendiği takdirde son dakikada top Meclis’e atılarak engellemenin sürdürülebileceği bir marj vardır...

Haberin Devamı

ANKARA SON ANA KADAR OLUMSUZ MESAJ VERİYORDU

Bu yılki farklılığa ilişkin gözlemimizi biraz açalım. Vilnius zirvesi öncesinde gerilimin yine yüksek bir eşikte seyrettiğine, hatta zaman zaman krizin aşılamayacağı yolundaki beklentilerin bir hayli güçlendiğine tanıklık ettik. Bunun nedeni, Ankara’da yapılan muhtelif açıklamaların İsveç makamlarının PKK ile mücadele alanındaki uygulamalarının yetersizliği gerekçesiyle son derece katı bir tutumu yansıtmasıydı.

Bu arada geçen haziran ayında İsveç’te yapılan PKK gösterileri Ankara’da tepkilerin iyice sertleşmesine yol açmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Haziran’da Azerbaycan’dan dönerken gazetecilere yaptığı bir açıklamada, İsveç’teki PKK gösterilerine değindikten sonra sözü Vilnius’ta toplanacak NATO zirvesine getirerek şöyle demişti:

Haberin Devamı

“Bunun neresinden tutacağız, neresinden ele alacağız ki, Vilnius’ta ‘Tamam, hakikaten siz bu işi yoluna koydunuz ve bu teröristlere caddelerde gösteri yapma imkânı vermediniz. Dolayısıyla biz de iyi niyetle buna yaklaşalım’ diyelim? Şimdi biz bu tablo içerisinde bu işe olumlu yaklaşamayız. Kaldı ki bu anayasa işi değil, yasa işi de değil. Bu ne işi? Kolluk kuvvetleri ne işe yarar? Kolluk kuvvetlerinin yapması gereken iş, işte bunların önünü kesmektir.”

ANKARA’DA BATIYA YÖNELİŞ  AĞIR MI BASTI?

Bu arada, geçen ay Stockholm’deki Kuran yakma hadisesi de Ankara’da her kademede sert tepkilere yol açmış ve İsveç’in NATO üyeliği ile birlikte değerlendirilmeye başlanmıştı. Örneğin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçen hafta 4 Temmuz’da yaptığı bir açıklamada,İsveç güvenlik sisteminin provokasyonları engellemeye yetmeyen bir yapıda olmasına” dikkat çekerek, “Stratejik ve güvenlik değerlendirmesi itibarıyla da söz konusu İsveç’in NATO’ya üyeliği olduğu zaman bunun bir yük mü getireceği, bir fayda mı getireceği konusu artık daha çok tartışmaya açıktır” diye konuşmuştu.

Haberin Devamı

Her halükârda Ankara’daki açıklamalarda son ana kadar İsveç’in uygulamada geçen yıl Madrid mutabakatıyla üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmediği ısrarla vurgulanıyordu.

Buna karşılık bütün bu olumsuz beyanların ardından önceki akşam sürpriz bir şekilde açıklanan mutabakatla karşılaşınca, Ankara’nın önemli bir esneklik gösterdiğine hükmetmemiz gerekiyor.

Sonuçta yapılan bu çıkışlar, İsveç üzerinde baskıyı artırmak, İsveç makamlarını biraz daha geriletmek amacıyla başvurulan taktik hamleler miydi? Yoksa zirve öncesinde yapılan nihai bir değerlendirmeyle, gerilimi daha fazla tırmandırmadan bir noktada işi çözüme bağlamanın, Batı ile dayanışmaya girmenin daha isabetli olacağı düşüncesi mi ağır basmıştır? İkisinin bileşimi de dışlanmaması gereken bir ihtimaldir.

Haberin Devamı

Türkiye’nin Rusya politikası ve Ukrayna savaşı karşısındaki tutumuyla ilgili son günlerdeki bazı yönelişler de bu bağlamda ayrı bir değerlendirmenin konusudur.

ANLAŞMA AB CEPHESİNDE SONUÇ GETİRİR Mİ?

Bu noktada üzerinde durulması gereken bir konu, İsveç’ten Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefine destek taahhüdünün gelmesinin bu ülkenin NATO üyeliğiyle ilgili blokajın kaldırılmasını makul gösterecek bir ödün olarak takdim edilmesi meselesidir.

İsveç’ten bu yönde bir taahhüt alınıp bunun NATO çatısı altında kâğıda dökülmesinin önemi kuşkusuz yadsınamaz. Ama son tahlilde kararların oybirliği ile alındığı AB içinde İsveç’in birliğin 27 üyesinden sadece biri olduğunu unutmamalıyız. Bu gelişmeyi AB’nin bütününe teşmil etmek gerçekçi olmaz. Ama yine de bu adım her iki tarafta da Türkiye’nin AB üyelik adaylığıyla ilgili yeni bir farkındalığa yol açacaksa olumlu karşılanmalıdır.

FETÖ İLE MÜCADELE NATO METNİNDE

Gelinen noktayı değerlendirirken, önceki akşam yayımlanan mutabakatın geçen yıl İsveç ve Finlandiya ile varılan 28 Haziran 2022 tarihli üçlü mutabakatın bir uzantısı olduğunu söylemek mümkündür.

Temel hedef itibarıyla İsveç açısından PKK, YPG/PYD ve “Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüt”le mücadele alanındaki taahhütler bir kez daha kayda geçirilmektedir. Bu çerçevede geçen yılki mutabakatın dördüncü maddesine kuvvetli bir atıf var. Bu paragrafın önemi, YPG/PYD ve FETÖ’nün “Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik tehditler” olarak nitelendirilmesiydi. Keza bu örgütlerle mücadele ihtiyacı terör tehdidi bağlamında gerekçelendirilmişti.

Batı ülkelerinin Ankara’nın bu örgütleri terörist olarak gören tezlerine çok sıcak bakmadıkları hatırlandığında, bu hususun NATO çerçevesinde yapılan bir mutabakata girmiş olması kuşkusuz Türkiye cephesinde önemli bir kazanımdı. İsveç bu taahhüdü önceki günkü mutabakatta bir kez daha tekrarlamıştır.

Dün akşam açıklanan NATO zirvesi bildirisinde de İsveç’in üyeliği konusunda sıcak bir mesaj verilerek, Türkiye Cumhurbaşkanı, İsveç Başbakanı ve NATO Genel Sekreteri arasındaki üçlü mutabakatın memnuniyetle karşılandığı vurgulanmıştır.

NATO zirve bildirisinde bu şekilde yer verilmesi, kuşkusuz mutabakatın etkisini, ağırlığını artırmış, 31 NATO ülkesinin de desteklediği bir metne dönüştürmüştür.

Bu arada, NATO Genel Sekreteri’nin ilk kez terörle mücadele alanında bir özel koordinatör atayacak olması önceki günkü anlaşmanın bir diğer kayda değer sonucudur.

HER ŞEY UYGULAMAYA BAĞLI

Tabii genel bir değerlendirmede şu hususu da teslim etmemiz gerekiyor. İsveç makamlarının tutumları eleştiriye yol açmaya devam etse de geçen yıl Madrid’de imzalanan üçlü mutabakatın uygulama aşamasında İsveç’in anayasasında değişikliğe gidilmesi, benzer şekilde yasalarında değişiklik yapılması, PKK ile mücadele düzeyi yetersiz bulunmakla birlikte bu alanda bir kıpırdanmanın gözlenmesi, keza Türkiye’ye silah ihracatındaki kısıtlamaların kaldırılması, her şeye rağmen Stockholm’ün geçmişteki tutumuna kıyasla bir ilerlemeye işaret ediyor.

Bütün mesele, önceki günkü mutabakatın ardından İsveç hükümetinin uygulamada Ankara’yı memnun edecek şekilde daha ileri adımlar atıp atmayacağı sorusudur. Örneğin TBMM İsveç’in üyeliğini onayladıktan sonra Stockholm’deki PKK gösterilerinin devam edip etmeyeceği önceki günkü mutabakatın başarı derecesini de belirleyecektir.

Yazarın Tüm Yazıları