Paylaş
Buna karşılık sonradan sahadan gelen ve inandırıcılık taşıyan yeni bilgiler İdlib’in güneyinde gerçekleşen bu hava saldırısının Suriye ve Rus savaş uçaklarınca birlikte icra edildiğine işaret ediyor. Rusya Savunma Bakanlığı’nın bunu inkâr etmesi, sorumluluğu doğrudan Suriye’ye atfetmesi bu durumu değiştirmiyor.
Birden çok kaynak tarafından aktarılan bilgiler, İdlib’in güneyinde Balyun’daki Türk askeri konvoyuna düzenlenen ilk hava saldırısının ardından konvoydaki askerlerin buradaki binalara girerek savunma düzeni aldıklarını, buna karşılık uçakların bir süre sonra yeniden gelerek bu kez doğrudan bu binaları bombaladıklarını ve askerlerin büyük bir bölümünün bu şekilde şehit olduğunu gösteriyor.
Asker kökenli güvenlik uzmanı Metin Gürcan, Al Monitor web sitesinde bu konuda çıkan yazısında saldırılara 2 Rus Su-34 ve 2 Suriye Su-22 tipi savaş uçağının katıldığını yazıyor. Gürcan’a göre ikinci saldırıda askerlerin çekildikleri binaların üstüne muhtemelen Rus uçakları tarafından KAB-1500 L tipi tahrip gücü yüksek güdümlü bombalar bırakılmıştır.
BÜYÜKELÇİ SİNİRLİOĞLU BM’DE NE DEDİ?
Aslında bu saldırıda Rusya’nın sorumluluğunu tartışmaya açan bir açıklama Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin geçen cuma günü bu konuyu görüşmek üzere düzenlenen olağanüstü toplantısında konuşan Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu’ndan gelmiştir.
Büyükelçi Sinirlioğlu’nun Güvenlik Konseyi’nde yaptığı bu konuşma olayın akışına ilişkin önemli ayrıntılar içeriyor. Sinirlioğlu, bir Türk askeri konvoyunun Balyun köyü civarında beş saat süreyle bir dizi hava saldırısına hedef olduğunu anlatıyor. Uzun bir zaman dilimi içinde aynı hedefe dönük olarak tekrarlanan bir saldırı kalıbı söz konusudur.
Sinirlioğlu, “Saldırıya uğrayan konvoyun o bölgede tek başına olduğunu, bundan mantıken kasıtlı bir şekilde hedef alındığı sonucunun çıktığını” ifade ediyor. Büyükelçi, ayrıca öncesinde “Konvoyun konumunun Rus askeri makamlarıyla yazılı olarak koordine edildiğini” de söylüyor.
Daimi Temsilci, ilk saldırıdan hemen sonra yapılan uyarılara rağmen saldırıların devam ettiğini de hatırlatıyor Güvenlik Konseyi’nde.
Bir başka anlatımla, Türk tarafının İdlib’deki Rus askeri karargahına ‘saldırıya uğradık’ şeklinde yaptığı bildirimlere, uyarılara rağmen bu saldırıların beş saat gibi bir zaman aralığına yayılarak devam edebilmiş olması hadisenin en düşündürücü yönlerinden birini oluşturuyor.
RUS VE SURİYE UÇAKLARI GÖREV KOLU DÜZENİNDE
Ancak Sinirlioğlu’nun konuşmasının en çarpıcı kısmı o sırada havadaki Rus savaş uçaklarına da dikkat çekmesidir. Büyükelçi şöyle diyor:
“Radar izleri rejim ve Rus uçaklarının bu (saldırı) sırada görev kolu düzeninde uçtuklarını göstermektedir.”
Sinirlioğlu, BM Güvenlik Konseyi’nde bütün dünyanın önünde Rus ve rejim uçaklarının saldırı gerçekleştirildiği sırada aynı görev düzeni çerçevesinde işbirliği içinde uçtuklarını kayda geçirerek, her iki hava kuvvetini de tarif etmiş oluyor.
2017’DE EL BAB’DAKİ SALDIRI
Bu hadise Rusya Hava Kuvvetleri’nin Suriye’de Türk askerlerini doğrudan hedef aldığı ilk saldırı değildir. TSK’nın Fırat Kalkanı operasyonu sırasında 9 Şubat 2017 tarihinde El Bab’daki Türk askerlerinin bulunduğu bir bina bir Rus savaş uçağı tarafından vurulmuş, bu olayda 3 asker şehit olurken 11 asker de yaralanmıştı. Rusya, daha sonra olayın bir kaza sonucu meydana geldiğini belirterek Türk tarafına üzüntülerini iletmişti.
Rus savaş uçaklarının Türk askerlerini hedef aldığı bir başka olay geçen yaz yine İdlib’de yaşanmıştı. 18 Ağustos 2019 günü M-5 otoyolu üzerinde güneyde Morek’teki gözlem noktasına kuvvet intikali gerçekleştiren bir Türk askeri konvoyuna bir Rus uçağı tarafından hava saldırısı düzenlenmişti. Bu saldırının dikkat çeken bir unsuru, konvoyun çevresine ateş açılırken konvoy içindeki silahlı muhalif unsurların bulunduğu bir aracın hedef alınması, ölen üç kişinin de muhaliflerden olmasıydı.
Altı çizilmesi gereken nokta, Rus savaş uçağının saldırıyı icra ederken uzun bir konvoy içinde Türk askerlerinin bulunduğu araçlarla silahlı muhaliflerin bulunduğu araç arasında pekâlâ ayrım yapabilmesidir. Hadise Ankara’da büyük hassasiyet yaratmış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin arasındaki bir telefon konuşmasına da konu olmuş, ardından Erdoğan 27 Ağustos tarihinde Putin’le görüşmek üzere Rusya’ya gitmişti.
Yakın zamandaki bir başka hadise 20 Şubat tarihinde Serakib’in 10 kilometre kadar kuzeybatısındaki Kaminas’ta bir Türk tankının vurulmasıdır. Bu saldırıda iki asker şehit olmuş, üstelik Rusya Savunma Bakanlığı aynı gün yaptığı bir açıklamada muhalif gruplara ateş desteği sağladığı gerekçesiyle bir tankı vurduklarını gizleme gereği duymamıştı.
OPERASYONLARIN BEYNİ RUSLARIN HMEYMİM ÜSSÜ
Aktardıklarımız ölümle sonuçlanan vakaları konu alıyor. Ancak bu hadiselerin dışında Rus savaş uçaklarının İdlib’de Türk birliklerinin bulunduğu yerlere yakın noktaları bombaladıkları pek çok durumun yaşandığı da bir sır değildir.
Tabii hava sahasındaki bütün hareketlerin komuta kontrolünün Hmeymim’deki Rus hava üssündeki harekât merkezinden yapıldığını da önemli bir ayrıntı olarak kayda geçirelim.
Son saldırı da dahil olmak üzere Rusya’nın İdlib hava sahasındaki sorumluluğunu doğru parametreler üzerinden değerlendirebilmek için bütün bu verileri göz önünde bulundurmakta yarar var.
Paylaş