Paylaş
Hatay’a komşu İdlib’de Esad rejimi ve Rus hava kuvvetlerine bağlı uçakların son günlerde gerçekleştirdikleri bombardımanlarda ölen sivillerin sayısında önemli bir artış var.
Son saldırılarda infial yaratan bir hadise, geçen pazartesi günü İdlib şehir merkezinin güneyindeki Maaret El Numan kasabasında bir pazaryerinin havadan bombalanmasıydı. Ajanslar, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne dayanarak bu saldırıda en az 36 sivilin öldüğünü bildirdi.
AFP ajansı, önceki gün ise yine hava saldırılarında ölen sivillerin toplamını 20 olarak verdi ve kayıplardan 5’inin çocuk olduğunu duyurdu.
İdlib’deki sivil kayıpların günlük toplamları artık rutin bir haber işlemi görüyor.
*
Rusya, sivil yerleşimleri bombaladığını her seferinde tekzip ediyor. Rusya Savunma Bakanlığı, geçen pazartesi günü yaptığı açıklamada Maaret el Numan’da pazaryerine düzenlenen hava saldırısıyla ilişkisi olmadığını duyurdu.
Kremlin sözcüleri, ısrarla dikkatleri İdlib’in büyük bir bölümünü kontrolü altında tutan, BM’nin ‘terörist’ olarak tanımladığı El Kaide çizgisindeki Hayat Tahrir El Şam (HTŞ) örgütünün düzenlediği saldırılara çekiyor.
Geçen ay BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan İdlib’le ilgili bir görüşmede Rusya’nın Daimi Delege Yardımcısı Vladimir Safronkov, HTŞ’nin Suriye’deki Rus üssü Khmeimim ve Suriye ordusu mevzilerine düzenlediği provokatif saldırıların karşılıksız bırakılamayacağını belirterek, “Bizim askeri operasyonlarımız spesifik olarak istihbaratın teyit ettiği hedeflere dönüktür. Sivil halka, insani altyapıya hiçbir şekilde zarar vermiyoruz” demişti.
Gelgelelim sivil kayıpların artması BM’de uluslararası camiaya verilen bu güvenceleri havada bırakıyor. Kayıplardaki artış büyük ölçüde Rusya ve Esad rejiminin geçen nisan ayı sonunda başlattıkları hava harekâtlarının bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Bu saldırılar İdlib’de büyük bir iç göç dalgasını da tetiklemiş bulunuyor. BM raporlarında, 1 Mayıs sonrasında saldırılarla birlikte güneyden başka yönlere, ağırlıklı olarak da kuzeye, Türkiye sınırına doğru göç edenlerin sayısı 330 bin dolayında gösteriliyor. Harekatlarda hastane ve sağlık tesisleriyle okulların da hedef alınması ciddi bir kaygı konusu.
*
İdlib’de yaşanan bu kâbus ortamı, Rusya’nın Türkiye ile geçen eylül ayında vardığı Soçi Mutabakatı’nda üstlendiği taahhütleri hayata geçirmek bir tarafa, bizzat kendi hava kuvvetlerinin de bu harekâtlarda rol aldığını gösteriyor. Rusya’nın ayrıca Suriye rejimini frenlemediği de ortada. Bu arada Esad rejimi, yalnızca uçaklarla değil, aynı zamanda helikopterlerden atılan varil bombalarıyla da ağır kayıplara yol açıyor.
Bütün bu saldırılar, 17 Eylül 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin arasında varılan ve İdlib’de ateşkes düzeni kurulmasını öngören mutabakatın geçerliliğini -en azından uygulamada- büyük ölçüde kaybettiğine işaret ediyor.
Burada önem taşıyan nokta, Ankara’nın Moskova nezdinde Esad rejiminin baskılanması yolundaki ısrarlı girişimlerinin genellikle karşılıksız kalmasıdır. Son olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Maaret El Numan’da pazar yerine yapılan saldırıdan sonra geçen pazartesi günü Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’a telefon açarak rejimin saldırılarının durdurulmasını istemiştir.
Çavuşoğlu, önceki gün gazetecilere Lavrov’la konuşmasını aktarırken, “Rejimin saldırılarının doğrudan sivilleri hedeflediğini” ve “(İdlib’de) radikaller olsa bile sivillerin bulunduğu yerlere yapılan saldırıların insani olmadığını” söyledi.
Çavuşoğlu, geçen pazartesi günü de İdlib’de “Rusya ile rejimin birlikteliğini gördüklerini” belirterek, “Burada rejimin saldırılarını durdurma sorumluluğu komşumuz Rusya’nındır” demişti. Bakan, aynı açıklamada “O radikal grupları Rusya ve rejim birlikte getirdiler, bıraktılar İdlib bölgesine ki, onların varlığını bahane ederek İdlib’e de saldırsınlar...” diyerek, Rusya’yı da eleştiren bir dil kullanmıştı.
*
Görüleceği gibi, Soçi Mutabakatı’nın uygulanması ile ilgili olarak Türkiye ile Rusya arasında bir görüş ayrılığı yaşanıyor. Burada düşündürücü olan nokta, S-400’lerin Türkiye’ye gelmesi nedeniyle Ankara ile Moskova arasındaki siyasi ilişkilerin iyice ısındığı bir dönemde İdlib’in iki ülke arasında bir anlaşmazlık konusu olarak belirmesidir.
Rusya, Suriye rejiminin elini serbest bırakırken, bizzat kendisi de savaş uçaklarıyla sıkça İdlib hava sahasında boy göstermektedir. Türkiye kuzey komşusundan S-400 alımı nedeniyle Batı ile ilişkilerinde ciddi bir sıkıntıya girme riskini alırken, Rusya Ankara’nın İdlib’le ilgili beklentilerini karşılıksız bırakmaktadır.
Paylaş