Geleneksel gazetecilik değerleri yeniden keşfediliyor

BONN- Dünkü yazımda uluslararası medya forumlarında yapılan tartışmalardaki önemli bir değişimi anlatmaya koyulmuştum. Bundan 10 yıl önce bu tür toplantılarda gündem iletişim teknolojisindeki gelişmeler üzerinde yoğunlaşırdı. Oysa bugün geldiğimiz noktada, teknolojideki yenilikler ve sosyal medyanın yol açtığı olumsuzluklarla nasıl baş edeceğimiz sorusu gündemin ilk sıralarına çıkmış bulunuyor.

Haberin Devamı

Özellikle son ABD başkanlık seçiminde sosyal medyayla ilgili olarak yaşanan bazı vakaların bu açıdan göz açıcı bir işlev gördüğü söylenebilir. North Carolina Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Zeynep Tüfekçi’nin geçen kasım ayında New York Times gazetesinde yayımlanan “Mark Zuckerberg İnkâr İçinde” başlıklı önemli yazısında verdiği iki çarpıcı örnek sorunun boyutlarını kavramamıza yardımcı olabilir.

Birinci vaka, seçimden hemen önce Papa’nın Cumhuriyetçi aday Donald Trump’a onay verdiği yolundaki bir haberin Facebook’ta dolaşıma girip bir milyon kişi tarafından okunmuş olması. İkincisi ise “Denver Guardian” gazetesinin demokrat aday Hillary Clinton’un elektronik postalarıyla ilgili soruşturmayı yürüten bir FBI ajanının evinde ölü bulunduğu yolundaki haberin yine Facebook’ta paylaşılmış olması...

Haberin Devamı

Sorun her iki haberin de baştan aşağı uydurma olması. Göçmen haklarını kuvvetle savunan Papa herhangi bir adaya destek vermekten her zaman kaçınmış. Daha vahim olan, ABD’de “Denver Guardian” diye bir gazetenin zaten yayımlanmıyor oluşu. Ama bu gerçekler milyonlarca insanın bu çakma haberleri Facebook’ta okumalarını engellememiş.

Teknoloji-toplum ilişkisi üzerinde çalışan Tüfekçi, “Bunlar gibi uydurma binlerce haberle karşılaştım; benim gibi yüzde 44’ü haber almak için Facebook kullanan Amerikan seçmenleri de aynı şekilde...” diye yazıyor.

***

Hafta başında Bonn’da katıldığım Global Medya Forumu’nun en önemli temalarından biri işte bu örneklerde karşımıza çıkan sorundu. Yani, sosyal medyadaki bu gibi hayal mahsulü haberlerin yarattığı bilgi kirliliği ile nasıl baş edebiliriz meselesi...

Bu sorunlarla mücadelenin bir yönü sosyal medya okuryazarlığının geliştirilmesinden geçiyor. İkinci yönü ise biz gazetecileri ve mesleğimizi çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü çare, teyidi alınmış doğru bilgiye dayanan geleneksel gazetecilik değerlerine dönüş, bu değerleri daha da kuvvetle sahiplenme şeklinde beliriyor.

İzlediğim panellerde söz alan konuşmacıların büyük bir bölümü -ister gazeteci, ister akademisyen, ister siyasi olsun- söz birliği etmişçesine nitelikli, kaliteli gazeteciliğin öneminin –özellikle sosyal medya çağında- her zamankinden daha çok arttığına dikkat çekti. Geleneksel gazeteciliğin bu durumu bir fırsat olarak değerlendirmesi gerektiği vurgusuyla sıkça karşılaştım.

Haberin Devamı

Daha önceki yıllarda bu tür toplantılara gittiğimde teknolojideki gelişmelerin aldığı öncelikten ve gazeteciliğin bu önceliğin gölgesi altında kalmasından rahatsızlık duyan bir basın temsilcisi olarak bu kez geleneksel gazeteciliğin değerinin her vesileyle teslim edilmesi ve önemsenmesinden, itiraf edeyim ki, büyük bir memnuniyet duydum.

***

Galiba foruma hâkim olan havayı en iyi özetleyen ABD’nin kamu yayın kuruluşu Voice of America’nın direktörü Amanda Bennett’in sözleri oldu. Geçmişte Philadelphia Inquirer gibi prestijli bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini de yapmış olan, iki Pulitzer ödüllü Bennett, geleneksel gazetecilik değerlerinin önemini kuvvetle vurguladığı konuşmasında, “Bizim tek silahımız gazetecilik değerleridir. Haber vereceğiz, olguları kontrol edeceğiz. Hızımızı keseceğiz, haberin diğer tarafını da göstermek için yılmadan gayretle çalışacağız” diye konuştu.

Haberin Devamı

Bennett’in “Bugün karşımıza çıkan meydan okumalar mesleğimize olan inancımızı kaybetmemize yol açmamalı, aksine bizi işimize, gazetecilik misyonumuza olan taahhüdümüzü yenilemeye sevk etmelidir” şeklindeki sözleri üzerine salondan kopan alkış, dünyanın dört bir tarafından gelmiş olan gazeteciler arasındaki tam bir mutabakat halinin ifadesiydi.

***

Tabii, iş sadece gazetecilik değerlerini yeniden kucaklamakla bitmiyor. Basının işlevini layıkıyla yerine getirebilmesi, bağımsız kalabilmesi ve işini baskıdan uzak bir ortamda yapabilmesinden geçiyor.

Bu da bizi basın özgürlüğü meselesine getiriyor. Forumda yapılan tartışmalarda geçmişe kıyasla bu başlıkta da önemli bir fark gördüğümü belirtmeliyim. On yıl önce demokrasi rüzgârlarının kuvvetli estiği bir dönemdi. Oysa bu kez ABD dahil dünyada otoriterleşme eğilimlerinin güçlendiği ve bu yönelişin basın özgürlüğünü hedef aldığı üzerinde güçlü bir konsensus var.

Haberin Devamı

Tabii Türkiye’de basın özgürlüğü alanındaki sorunlarla ilgili olarak dış dünyada ciddi ölçülerde eleştirel bir bakışın yerleşmiş olduğunu görmek, pek çok konuşmada tutuklu meslektaşlarımızın durumunun açıldığına tanıklık etmek de işin üzücü tarafıydı. Bu konuda da bir konsensus yerleştiğini objektif bir saptama olarak belirtebiliriz.

İşe sosyal medyayla başlamıştık, bakın nerelere geldik...

Yazarın Tüm Yazıları