Paylaş
Doğu Guta’dan tahliyeler düzenli bir şekilde devam ederken, bu yerleşimin merkezinde muhaliflerin ‘konsey merkezi’ olarak kullandıkları caminin tepesine geçen çarşamba akşamı yıllardan sonra ilk kez Suriye bayrağı çekildi. Bu görüntü, 2013’ten bu yana muhalif grupların elinde olan bu bölgenin artık Esad rejiminin kontrolüne geçtiğini simgeliyordu.
Söz konusu gelişmeler, Türkiye’nin Suriye denklemi içindeki durumunu çok yakından ilgilendiriyor.
*
Öncelikle, Doğu Guta’dan çıkan silahlı muhalif gruplar ve aileleri buharlaşmıyor, bir başka ülkeye geçmiyorlar. Sadece yer değiştirerek Suriye coğrafyasında başka bölgelere naklediliyorlar.
Son dönemde bu tahliye hareketinin yöneldiği varış noktası, Astana Süreci’nde Türkiye’nin sorumluluğuna geçmiş olan İdlib bölgesi ve -ikinci kademede- Türkiye’nin nüfuz bölgesi haline gelen Fırat Kalkanı bölgesi. Örneğin, çarşamba gününü perşembeye bağlayan gece yarısı, Doğu Guta’dan otobüslerle yola çıkan konvoy doğrudan Fırat Kalkanı bölgesindeki El Bab’a yöneldi.
Hemen hemen her gece yarısı Doğu Guta’dan kontak çeviren otobüs konvoyları çoğunlukla İdlib’e doğru hareket ediyor. Bu konvoylar, ayrıca daha az sayıda olmak üzere Fırat Kalkanı bölgesinde sınırın 30 km güneyindeki El Bab ve Gaziantep’in ilçesi Karkamış’a komşu Cerablus’a da gidiyor. Sınırlı sayıda bir grubun Afrin’e de gittiği sahadan rapor edilmiş bir durum.
*
Birleşmiş Milletler’in sahada faaliyet gösteren İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) geçen salı günü yayımladığı beş sayfalık ‘Kuzeybatı Suriye Durum Raporu’nda, Doğu Guta’dan kuzeye doğru işleyen trafiğin sayısal dökümü de veriliyor.
Rapora göre, geçen mart ayının ortasında muhaliflerle rejim arasında varılan anlaşma sonrasında Şam’ın yakın çevresindeki Doğu Guta ve Al Kadam yerleşimlerinden çıkış yapıp Suriye’nin kuzeybatısına ve Halep’in kuzeydeki kırsalına geçenlerin sayısı 55 bin 817. Bu kişilerin 48 bin 422’si toplam 18 otobüs konvoyuyla İdlib’e, 7 bin 395’i ise Fırat Kalkanı bölgesine geçti. Sonraki iki gün içinde devam eden tahliyeler bu sayıya dahil değil.
BM raporunda Doğu Guta’da hâlâ 78 bin ile 150 bin arasında insanın kaldığı tahminine yer veriliyor. BM raporu, önümüzdeki günlerde Kuzey Suriye’ye dönük yer değiştirme hareketlerinin muhtemel olduğunu belirterek, kuzeye Fırat Kalkanı bölgesine doğru “çok sayıda savaşçı ve sivilin geçebileceğini”, toplamda 48 bin kişinin daha yer değiştirebileceği tahminlerine yen veriyor.
*
Şimdi asıl büyük rakama bakalım. BM, şubat ayı itibarıyla, yani son nüfus hareketlerinden önce İdlib’de yerinden edilmiş olan insanların sayısını 1.2 milyon olarak vermekteydi. Şubat ayına ait olan bu sayı, sekiz ay öncesine kıyasla yüzde 25’lik bir artışa tekabül ediyor.
Gözlenen yöneliş, savaşın sonunun yaklaşmasıyla birlikte Şam’ın civarı ve ayrıca Hama, Humus gibi Şam’la Halep arasındaki vilayetlerde muhaliflerin elinde kalan son direniş ceplerindeki cihatçı grupların da önümüzdeki haftalarda, aylarda Suriye’nin kuzeyine doğru geçmeleridir.
Buraya kadar aktardıklarımızdan varacağımız sonuç şudur: Türkiye’nin Hatay, Kilis ve Gaziantep sınırlarına bitişik İdlib ve Fırat Kalkanı bölgeleri, güneyde Esad rejiminin kontrolüne geçen bölgelerden kaçan ya da anlaşmalarla kontrollü bir şekilde tahliye edilen çoğu cihatçı çizgideki silahlı muhalif gruplar ve ailelerinin sığınma merkezi haline gelmektedir.
Esad rejimi, iç savaşın final sahnesinin açıldığı bir ortamda Suriye’nin orta ve güney bölgelerinde üslenmiş cihatçı muhalif grupların yerleşik yaşam alanlarından ayrılıp kuzeye Türkiye’nin sınırına doğru gitmelerinden, gerçekleşen demografik kaymadan memnuniyet duyacaktır. Çünkü bu topluluklar artık kendisi açısından bir tehdit olmaktan çıkmaktadır.
Peki bu grupların Türkiye’nin sınırının yanı başında kümelenmesi Türkiye açısından ne anlama geliyor? Geleceğe dönük hangi potansiyel meseleleri yaratıyor? Bu soruların yanıtlarını yarınki yazımızda değerlendirelim.
Paylaş