Paylaş
Duruşma devam ederken aniden şehit yakınları ve gazilere ayrılan bölümden bir dinleyici ayağa kalkıp yüksek sesle salondaki sanıklara bağırmaya başlıyor, örneğin “Topunuz tankınızla yenemediniz bizi, bu millet yenilmez...” diye sesleniyor.
Bunun üzerine mahkeme heyeti başkanı Selfet Giray, oturduğu yerden yüksek bir sesle “Susun, sessiz olun...” şeklinde müdahalede bulunuyor. Hâkimin uyarısının ardından her seferinde bir polis görevlisi bu kişinin yanına gidiyor ve nazik bir şekilde kendisini salonun dışına çıkarıyor.
Yarım saat ya da bir saat sonra aynı durum bir başka izleyicinin hamlesiyle bir kez daha yaşanıyor. Sonra yine uyarı ve yine polisin hamlesi...
Şehit yakınlarının ve gazilerin de duruşmayı izlemesi, ayrıca müşteki avukatlarının da Cumhurbaşkanlığı ve TBMM gibi kurumları temsilen kalabalık bir grupla müdahil olarak hazır bulunması, 15 Temmuz gerçeğinin psikolojisini, gerilimini doğrudan Sincan’daki duruşma salonuna taşıyor. İçeride hiç beklenmedik anlarda tansiyon birden yükselebiliyor.
Duruşmaları kaplayan bu atmosfer karşısında sanık yakınlarının duruşmalara pek rağbet etmedikleri anlaşılıyor. Bunun önemli bir nedeni, davanın 1 Ağustos’ta görülmeye başlamasından sonraki günlerde sanık yakınlarına şehit yakınları tarafından yapılan hakaretlerin, sözlü müdahalelerin yarattığı gerilim.
Salonda tenha olan bir başka bölüm basına ayrılan alan. 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili en önemli davanın görüşüldüğü duruşma salonunda olayı izleyen gazeteci sayısı genellikle dördü, beşi, bilemediniz altıyı geçmiyor. AA ve DHA içeride sürekli muhabir bulundururken, gazetelerin büyük bir bölümünün ve TV kanallarının davaya fazla bir ilgi duymadığı aşikâr.
İşte bu ortamda Akıncı Üssü davası ağır bir tempoda ilerlemeye devam ediyor. Dün akşam itibarıyla 24. celse kapandığında toplam 28 sanık dinlenmişti. 1 Ağustos’ta başlayan davada özellikle son iki haftadır yakalanan tempoda günde ortalama iki sanığın sorgulaması yapılabiliyor.
Ancak mahkemede toplam 481 sanığın yargılandığı hesaba katılırsa Akıncı Üssü davasında daha kat edilecek çok uzun bir mesafe var. Üstelik 15 Temmuz gecesi Kayseri’den havalanıp Hatay’a inen askeri nakliye uçağının personeli hakkındaki dava ile Diyarbakır’dan kaçak kalkan F-16 uçaklarıyla ilgili bu ilde açılan davanın da Akıncı dosyası ile birleştirilmesi muhtemel. Bu durumda sanık sayısının daha da yükseleceğini tahmin edebiliriz.
Davanın ne kadar sürebileceği konusunda şu ihtimallere dikkat çekebiliriz. Bir kere davayı gören Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne takviye amacıyla yapılan yeni hâkim görevlendirmeleriyle birlikte bu mahkemenin baktığı Ankara Garı patlaması ve FETÖ ana çatı gibi davaların ayrı bir heyete verilmesi söz konusu. Bu durumda hâkim Selfet Giray’ın başkanlık ettiği heyetin yalnızca Akıncı davasına odaklanması mümkün olabilir.
Basit mantıkla şöyle bir hesap yapabiliriz. Sivil ve asker yöneticiler ve F-16 pilotları gibi kritik sanıkların geride kalmasından sonra her gün dinlenen sanık sayısı ortalama üçe çıkartılsa ve mahkeme hiç ara vermeden haftada beş mesai günü toplansa, sanıkların hâkimler tarafından sorgusunun tamamlanabilmesi için en az yedi buçuk aylık bir süre gerekiyor. Bu da bizi mayıs ayı başına getiriyor. Tempo arttırıldığı takdirde bu süreyi biraz daha öne çekebilmek mümkün.
Tabii iş burada bitmiyor. Sanıkların sorgusu bittikten sonraki aşamada ceza yargılamasının delil değerlendirme bölümüne geçilecek. Burada pilotların ses kayıtları gibi davanın en önemli delillerinin değerlendirilmesi, tartışılması önemli bir yer tutabilir. Bu bölümün tamamlanmasının ardından usul gereği savcının ve muhtemelen müdahil olan tarafların da esas hakkında mütalaalarını sunması gerekiyor. Bu da yapıldıktan sonra, son aşamada bu mütalaaların ışığında sanıklar savunmalarını yapacak. Ardından mahkeme heyeti kararını açıklayacak.
Neresinden bakılırsa bakılsın 2018’in sonuna doğru uzanabilecek bir süreçten söz ediyoruz.
Bu süreç içinde Fetullahçı gizli örgüte mensup olan sanıkların büyük ölçüde suçlamaları reddetmeye dayalı bir strateji izleyecekleri anlaşılıyor. Bu noktada sanıklar arasında bulunan birçok itirafçının ifadelerini geri alıp almayacağı sorusu davanın seyri açısından belirleyici bir faktör olacak. Özellikle Müslim Macit ve Adem Kırcı gibi Fetullahçı örgüte mensup olduklarını ve darbe girişimine katıldıklarını itiraf eden F-16 pilotlarının tutumu büyük önem taşıyor. Bu itirafçıların ifadelerinin arkasında durması, uçaktan bomba attıklarını, hatta bir bölümü Akıncı Üssü’nden uçtuklarını bile inkâr eden diğer F-16 pilotlarının taktiklerini de boşa çıkartacaktır.
Aksi takdirde 15 Temmuz 2016 gecesi Akıncı Üssü’nde hiçbir şey olmadığına ve Ankara’da toplam 68 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan bu bombalamaları uzaydan gelen uçan dairelerin yaptığına inanmamız gerekecek gibi gözüküyor.
Paylaş