Paylaş
Dr. Koca, TBMM’de resmi vefat rakamı dışında “Dolaylı kayıplarla, iki hatta üç kez fazla vefatların olduğunun tahmin edildiğini” söylüyor.
“Dolaylı kayıplar”la kastedilen hangi vefatlardır?
İHTİYATLA BAKILMASININ ARKASINDAKİ FAKTÖRLER
Pandeminin 2020 Mart ayında, yani bundan iki yıla yakın bir süre önce Türk toplumunun hayatına girmesinden bu yana ülkemizde bu konuda yürütülen tartışmaların değişmeyen çekişmeli bir başlığı var: COVID-19 kaynaklı vefatların sayısı...
Sağlık Bakanlığı’nın turkuvaz tobloyla her akşam açıkladığı resmi vefat rakamları başından itibaren ciddi görüş ayrılıklarının, polemiklerin konusu haline gelmiş bulunuyor. Sağlık alanındaki örgütler, siyasi çevreler ve medyada gerçek rakamın açıklanandan daha yüksek olması gerektiği hususunda kuvvetli eleştiriler var başından beri.
Öncelikle, Bakanlık’ın salgının ilk döneminde PCR testleri pozitif çıkan günlük vakaların tümünü açıklamayıp, bu durumu 2020 sonbaharında gecikmeli olarak kabul edip, ardından eksik bildirilen vakaları listedeki toplama eklemesinin yaratmış olduğu bir güven sorunu var. Kabul edelim ki yaşanan bu hadise Bakanlık’ın resmi verilerine birçok çevrede ihtiyat payıyla yaklaşılmasına yol açan önemli bir faktör oldu.
Tabii bir faktör daha var. Türkiye’deki vefat/vaka oranı, (yaklaşık binde 8) başka ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşük. Nüfusu çok daha küçük olup, daha az vakaya rastlanan ülkelerdeki (örneğin Polonya ve Ukrayna) toplam vefat sayısının Türkiye’deki rakamın üstünde çıkması gibi durumlar bu alandaki tereddütleri besliyor.
İSTANBUL’DAKİ ‘EK ÖLÜM SAYILARI’NA DİKKAT
Bu tartışma siyaset alanına da yansıyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, geçenlerde ekim sonu itibarıyla yalnızca CHP’li 21 büyükşehir ve il belediyesinde bulaşıcı hastalıklardan vefat edenlerin sayısının Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye geneli için bildirilen COVID-19 toplam vefat sayısından 2 bin 291 fazla olduğunu açıklamıştı. CHP, 21 belediyeye ilişkin bu verileri Türkiye geneline teşmil ederek, COVID-19’dan ölenlerin sayısının 149 bin 315 kişi olabileceği iddiasını ortaya atıyor.
Aslında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenli olarak tuttuğu defin rakamları üzerinden, “TURCOVID19” isimli dijital veri platformu ve Bilim
Akademisi’nin yayın organı
“sarkac.org”un işbirliği içinde hazırladıkları “Ek Ölüm” grafiği, karşılaştırma yapabilmek bakımından kayda değer veriler sunuyor.
Bu tablo üzerinden İstanbul’da önceki yıllardaki günlük ölüm sayıları ile pandemi dönemindeki sayılar karşılaştırıldığında, “ek ölüm” olarak nitelendirilen önemli artışlar görülüyor. Burada dikkat çekici olan, bazı zamanlarda Ankara’da Bakanlık tarafından açıklanan resmi vefat rakamlarının üstüne çıkıldığına işaret eden büyük artışların gözlenmesidir. Salgın dalgalarının yükseldiği dönemlerde özellikle göze çarpıyor bu durum.
Dün bu tabloyu incelerken salgının ikinci dalgasına rastlayan 2020 yılı kasım ayındaki tek bir güne odaklandım. Pandemiden önce 25 Kasım 2019 tarihinde İstanbul’da toplam 202 kişi defnedilmiş. Bir yıl sonra pandeminin ikinci dalgasında 25 Kasım 2020 tarihinde ise 473 kişi defnedilmiş. Arada 271 kişilik bir fark var.
Peki o tarihte Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye için bildirdiği toplam vefat sayısı kaçtır diye merak edilebilir. Bakanlık’ın tablosunda 25 Kasım 2020 tarihinde Türkiye vefat toplamı 168 görünüyor... Yani yalnızca İstanbul’da o gün önceki yılların üstüne çıkan “ek ölüm” sayısı, Bakanlık’ın Türkiye toplamı olarak duyurduğu rakamı geçiyor.
Bunun gibi başka çarpıcı örnekler de vermek mümkün. Sonuçta Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı vefat rakamları, üzerinde mutabakat olmayan tartışmalı bir başlık olarak karşımıza çıkıyor.
KOCA ELEŞTİRİLERE YANIT VERİYOR
Şimdi Sağlık Bakanı Dr. Koca’nın açıklamalarına bakalım. Bakan, gerek 25 Kasım tarihinde TBMM Bütçe Plan Komisyonu’nda gerek 11 Aralık tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda yapılan bütçe görüşmelerinde bu başlıkta getirilen eleştiriler karşısında bir yanıt verme ihtiyacını duymuş.
Koca, ilginçtir ki her iki açıklamasında da aslında geçen 23 Haziran’da yaptığı ve nedense kamuoyunda yeteri kadar dikkat çekmeyen bir beyanını hatırlatıyor, bu metne atıflarda bulunarak. Bakan, 25 Kasım’da bu çerçevede Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tanımlamalarına uygun bir şekilde vefatlarda PCR testi pozitif çıkan vakaların duyurulduğunu açıklıyor ve hemen ardından “Dolaylı nedenlerle en az bir bu kadar daha vatandaşımızı kaybettik” diyor.
Sağlık Bakanı, geçen cumartesi günü TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada ise benzer ifadeler kullandıktan sonra “Dolaylı kayıplarla birlikte tüm dünyada olduğu gibi bizde de iki hatta üç kat fazla vefatların olduğu tahmin edilmektedir” diye konuşuyor.
Daha önce “iki kat” derken, bu kez “iki hatta üç kat” ifadesini telaffuz ediyor.
‘DOĞRULANMAMIŞ VAKALAR’ KRİTERİ
Peki “dolaylı kayıplar”dan ne anlamalıyız? Koca, hem hazirandaki hem de geçen ayki açıklamalarında bu kayıpları “doğrulanmamış vakalar” ve “sağlık hizmetine erişimin kısıtlanması” kategorileri ile izah ediyor.
Doğrulanmamış vakalardan, muhtemelen bütün klinik bulgular desteklediği halde PCR testi negatif çıktığı için COVID-19 teşhisi konmayan ya da başka nedenlerle (test yapılamaması da dahil) COVID-19 teşhisinin konamadığı durumlardaki vefatları anlamamız gerekiyor. En azından bu gibi durumların da olduğunu kabul etmiş oluyor Koca.
Bu çerçevede “sağlık hizmetine erişimin kısıtlanması” bir başka kategori olarak ortaya çıkıyor. A) Başka rahatsızlıkları olduğu ya da rutin kontrollerini yaptırmaları gerektiği halde virüse yakalanmamak için hastaneye gitmekten kaçınan ya da B) Yaşanan olağanüstü koşullar nedeniyle tıbbi hizmet alma imkânı bulamayan ve bu nedenlerin sonucunda hayatını kaybeden insanların durumu kastediliyor olmalıdır.
BAKAN KAPIYI ARALADI, ANCAK...
Sağlık Bakanı’nın aktardığımız bu açıklamalarının vefat sayılarıyla ilgili tartışmayı sona erdireceğini söylemek güçtür. Bununla birlikte Koca, en azından “doğrulanmamış vakalar” diyerek, COVID-19 kaynaklı insan kayıplarının açıklanmış resmi rakamların üstünde olabileceği konusunda kapıyı aralamış bulunuyor.
Her halükârda resmi vefat rakamları izlenirken, uzman kuruluşların, sivil toplumun farklı kaynaklardan yapacakları muhtelif karşılaştırmalarla duyurulan verileri denetlemeleri, kamuoyunun bu hayati konuda doğru bilgilenmesine yardımcı olacaktır. Sağlık Bakanlığı da veriler konusunda daha özenli ve şeffaf davranarak bu sürece katkıda bulunabilir.
Paylaş