BM’nin korktuğu senaryo: İdlib’den iki milyon kişi Türk sınırına dayanabilir

TÜRKİYE ile Rusya arasında İdlib’de ateşkes rejimi uygulanmasını öngören 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’nın son dönemde fiilen devre dışı kaldığı hususunda herkes mutabık olsa da, bu durum yine de açıkça telaffuz edilmiyordu. Sonunda dün üst düzey bir Birleşmiş Milletler yetkilisi ilk kez durumun adını koydu.

Haberin Devamı

BM’nin Suriye krizine ilişkin insani işlerden sorumlu bölgesel koordinatörü Panos Moumtzis, dün Reuters’a verdiği demeçte, Türkiye ile Rusya arasında İdlib’e ilişkin yapılan anlaşmanın “fiilen artık uygulama dışı olduğunu” açıkladı.

BM yetkilisi, yalnızca bunu açıklamakla kalmadı, “korkumuz odur ki...” diyerek çatışmaların bu şekilde devam etmesi ve daha da şiddetlenmesi durumunda Türkiye sınırına doğru yönelebilecek insanların sayısının 2 milyona çıkabileceğini de söyledi.

*

Sahadan gelen bütün haberler BM yetkilisinin sözlerinin abartılı olmadığını gösteriyor. Rusya ve Esad rejiminin geçen nisan sonundan itibaren İdlib’in güneybatısına dönük başlattıkları askeri harekât ve El Kaide uzantısı Hayat Tahrir üş Şam’ın da buna karşılık vermesi sonucu yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalan sivillerin sayısı şimdiden 300 bini geçmiş bulunuyor...

Haberin Devamı

BM’nin İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) 31 Mayıs tarihli en son İdlib raporunda, yalnızca 1 ve 22 Mayıs arasındaki üç haftalık dönemde 270 bin kişinin çatışmalar nedeniyle göç ettiğini okuyoruz. Aynı raporda bu çatışmalarda ölen kişilerin sayısı üzerinde 160 ile 300 arasında çelişkili rakamlar alındığı belirtiliyor.

BM raporuna göre, mayıs ayının ilk üç haftasında İdlib’de iç göç yaşayan 270 bin kişiden 80 bini okul çağındaki çocuklardır ve hepsi de dönem sonu yaklaşırken eğitim imkânından yoksun kalmıştır.

Not edilmesi gereken bir durum, söz konusu 270 bin kişiden 173 bininin Hatay Cilvegözü sınır kapısının hemen karşısındaki Al-Dana ilçesine gelmiş olmasıdır. Bu da İdlib’in güneyinde yerinden olan Suriyelilerin çoğunluğunun öncelikle kuzeye, Türkiye sınırına doğru yöneldiğine işaret ediyor ve Moumtzis’in öngörüsünü destekliyor.

Ayrıca, evlerini terk edenlerin azımsanmayacak bir bölümünün kamplara da yerleşemediği anlaşılıyor. OCHA’nın geçen ayın ortasında BM Güvenlik Konseyi’ne yaptığı bilgilendirmede, İdlib’de göç etmek zorunda kalanlar arasında 80 bin kişinin arazide açıkta ya da ağaçların altında barındıklarına dikkat çekilmişti.

*

Haberin Devamı

Bütün bu gelişmelerin en vahim taraflarından biri, çatışmalarda siviller açısından ayrım gözetilmemesi, bu çerçevede hastanelerin ve okulların da hedef alınmasıdır. BM’nin raporuna göre, çatışmalardan, hava bombardımanından hasar gören sağlık tesislerinin sayısı 24’tür.

Sağlık tesislerinin vurulması son dönemde Esad rejimi ve onu açıkça destekleyen Rusya’ya dönük en önemli eleştirilerden birini oluşturuyor. BM Güvenlik Konseyi’nde 17 Mayıs’ta düzenlenen Suriye özel oturumunda bu nedenle tartışmalar yaşanmış, Suriye ve Rusya dolaylı ifadelerle suçlanmıştı.

Sağlık tesislerinin -çatışma dışı tutulması için- koordinatlarının savaşan taraflara verilmesinin ardından bu tesisleri hedef alan saldırıların meydana gelmesi, yapılan bilgilendirmenin kötü niyetle kullanıldığı yolunda şüphelere, sorulara yol açıyor. Bu yöndeki suçlamalar Esad rejimi ve Rusya tarafından reddediliyor. Ancak hastanelerin saldırıya uğradığı da bir olgudur.

*

Haberin Devamı

Gelişmelerin bu seyri kontrol altına alınamadığı takdirde büyük bir insani felaketin Türkiye’nin sınırlarına doğru yaklaşmakta olduğu ihtimali giderek belirginleşiyor.

Meselenin Türk-Rus ilişkilerine dönük yönüne baktığımızda şu noktanın altını çizmemiz gerekiyor. Rusya Hava Kuvvetleri’ne ait uçakların bizzat vurduğu yerleşimlerin bir bölümü Türk-Rus mutabakatında ‘silahsızlandırma bölgesi’ olarak tanımlanmış olan alanlar içinde yer alıyor.

Rusya’nın ordusuyla Esad rejimine sahada açık ve kuvvetli destek bir vermekte oluşu ve bunu Türkiye’nin çatışmaların durdurulması yolundaki ısrarlı çağrıları ve girişimlerine rağmen yapması, İdlib’de ‘bildiğini okuyan’ bir çizgiye yöneldiğinin bariz bir kanıtıdır.

Haberin Devamı

Tam bu noktada karşımıza çıkan dikkat çekici durum şudur: Türk-Rus ilişkilerinin İdlib’deki yükselen gerginliğin basıncını yaşadığı bu kritik sınav, aynı zamanda Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze sistemini alma iradesinden geri adım atmadığı için ABD ile yol ayrımına doğru gittiği bir döneme denk gelmektedir.

Yazarın Tüm Yazıları