Paylaş
Dolayısıyla, bir sanığa yüklenen suçlamaları tahlil ederken somut, elle tutulur, inandırıcı delillere dayanıyor olmanın -göreceli olarak- yarattığı güvenli bir alanda hareket ediyorsunuz.
Bu arada, darbe fotoğrafı içinde gözüken, ancak darbe faaliyetine katılma, destekleme kastı taşıyıp taşımadıkları sorusu gri bir alanın içine düşen, hatta böyle bir kasıt taşımadıkları konusunda makul karşı deliller getiren sanıklar yok mu? Evet var; bu durumda olan pek çok sanık var.
Yargılama süreci hızlandığı takdirde FETÖ/PDY bağlantılı darbenin gerçek failleri ile işaret ettiğimiz kategoriye giren sanıkların durumlarının süratle ayrıştırılıp, bu insanların maruz kaldıkları haksızlığın kısa zamanda giderilmesini beklemek, talep etmek durumundayız.
*
Bunları söylerken söz konusu darbe davaları ile sanıklarının “FETÖ/PDY’yi desteklemekle” suçlandığı Cumhuriyet gazetesi davası arasında çok yakından bir ilişkinin bulunduğunu düşünüyorum. ‘Bileşik kaplar’ gibi Cumhuriyet davasının da bu bütünün içinde yer aldığını, dahası bu bütünü etkilediğine inanıyorum.
Şu nedenle ki, Cumhuriyet davası dış dünyanın Türkiye’ye bakışında bir paratoner gibi bütün dikkati üzerine çekiyor ve bu yönüyle Türkiye’deki yargı sisteminin işleyişi konusunda bütün dünyanın gözünde bir “mihenk taşı” işlevi görüyor. Pek çok çevre, Türkiye’deki yargı sistemine ilişkin kanaatini bu sembol dava üzerinden inşa ediyor. Aynı durum Türk kamuoyunun yabana atılmayacak bir kesimi açısından da geçerli.
Sonuçta bu davanın gidişatı hakkında şekillenen kanaat, Türkiye’deki diğer davalara bakışı da etkileyen bir boyut kazanıyor. Türkiye’deki yargıyı bir marka olarak alırsanız, bu marka altındaki bir faaliyette ortaya çıkan defo algısı bütün markanın üzerine koyu bir gölge düşürüyor.
*
Bu söylediğimi örnekleyerek açalım. Cumhuriyet gazetesindeki arkadaşlarımız Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Emre İper, geçen pazartesi günü Silivri’de yapılan duruşmada yine serbest bırakılmadı. Yani gölge kalkmadı.
Söz konusu kararın ne gibi sonuçlar doğurmakta olduğunu Kadri Gürsel örneği üzerinden açıklayalım. Türkiye’de pek çok çevrenin “Hoca Efendi”nin güvenine, desteğine ve himayesine mazhar olabilmek için üstün bir mesai sergilediği yıllarda Kadri Gürsel, bu cemaate karşı kuvvetle eleştirel tavır alabilmiş, onların gücünden korkmamış bir gazetecidir.
Bu sicile sahip olan Kadri Gürsel, cep telefonuna SMS mesajı atan insanlar arasında ByLock kullanıcıları ve FETÖ soruşturması geçiren kişiler bulunduğu için bugün FETÖ’yü desteklemekle suçlanıyor.
Kadri Gürsel, bu hadisede edilgen bir durumdadır. Bu mesajı atan kişilerle bir temas içinde değildir. Bir mağazadan telefonunuza atılan indirim kampanyası mesajı sizi o mağazayla ne kadar ilişkilendirirse, Kadri Gürsel de FETÖ/PDY ile o kadar ilişkilidir.
Kaldı ki, cep telefonunuza ByLock kullanıcıları tarafından mesaj gönderilmiş olması tek başına bir suç delili olarak kabul edilecekse, bu takdirde Türkiye’de dışarıda insan kalmaz. Bu durumdan öncelikle etkileneceklerin, tepe kadrolardan aşağı kademelere doğru AK Parti üyeleri olacağı herhalde izahtan varestedir; özellikle bu iki kesimin 17-25 Aralık öncesindeki yoğun birlikteliğini ve yol arkadaşlığını dikkate aldığımızda.
*
Kadri Gürsel’i FETÖ/PDY örgütünü desteklediği gerekçesiyle hapiste tutmanın yol açtığı en olumsuz sonuç, bu kriminal örgüte karşı yürütülmesi gereken mücadelenin haklılığını ve inandırıcılığını zayıflatmasıdır. Bu durumdan en çok istifade edenler bizzat bu örgütün mensuplarıdır. Şöyle ki:
Bu ve bunun gibi davalar sürdükçe dış dünyanın ilgisi 15 Temmuz darbe girişiminde suç üstünde yakalanan FETÖ/PDY’den uzaklaşmaktadır. Dış dünyada Cumhuriyet’i konu alan haberlerin, bu çerçevede hak ihlalleriyle ilgili yayınların darbe davalarına ilişkin haberlerden daha geniş yer tuttuğunu tahmin etmek güç değildir.
Bu durumun bir sonucu, FETÖ/PDY üzerindeki baskının hafiflemesidir. Cumhuriyet davası ölçü olarak alınınca, Türkiye’deki bütün davaların bu anlayışla görüldüğü gibi bir algının ortaya çıkması, darbecilere de rahat bir nefes aldırmaktadır.
*
Sizin için önem taşıyan gerçeklere başkalarının saygı göstermesini bekliyorsanız, öncelikle kendinizin gerçeklere saygılı davranmanız gerekir. Dış dünyanın FETÖ/PDY konusunda masaya koyduğunuz somut olgulara itibar etmesini, bu çerçevede haklılığınızı teslim etmesini bekliyorsanız, önce sizin vicdanlı davranıp Kadri Gürsel’i ve arkadaşlarını gerçeküstü suçlamalarla mağdur etmekten kaçınarak yola koyulmanız gerekiyor.
Türkçemizin çok güzel deyimleri var. Bindiğin dalı kesmek, kendi ayağına ateş etmek bunlar arasında ilk aklıma gelenler.
Paylaş