Paylaş
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi’nin açıklamasına göre, COVID-19 şüphesiyle tedavisine başlanan Dr. Şahin’e iki kez PCR testi yapılmıştır. Ancak her iki test de negatif çıkmıştır. Buna karşılık tomografisi ve bütün klinik bulguları COVID-19 ile uyumlu olduğu için tedavisi ve ilaç temini Sağlık Bakanlığı tarafından COVID-19 algoritmasına göre yürütülmüştür.
Peki öldüğünde ölüm raporuna ne yazılmıştır Dr. Şahin’in?
Açıklamaya göre, ölüm şekli “Doğal ölüm” olarak işaretlenmiş, ölüm nedeni kısmına ise “Viral pnömoni (zatürre)” yazılmıştır.
TTB, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya Dr. Şahin’in ölümünün her akşam düzenli bir şekilde açıklanan ölüm rakamlarına dahil edilip edilmediğini de sormuştur.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’NÜN KODLARI
Koca’nın son dönemdeki muhtelif açıklamalarından yola çıkarsak, dahil edilmediğini anlamamız gerekiyor. Bunun nedeni, Sağlık Bakanlığı’nın ancak PCR testinde ‘pozitif’ çıkan hastaların ölümünü COVID-19 vakası olarak kabul etmesidir. Bakanlık, testin ‘negatif’ çıkması halinde klinik bulguların varlığını COVID-19’dan raporlama için yeterli görmemektedir.
Bu konuda sürmekte olan tartışmayı alevlendiren, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) içinde bulunduğumuz ayın başında COVID-19’dan ölüm vakalarının raporlanmasına ilişkin belirlediği kodlar olmuştur. Bu kodlardan birincisine göre, PCR testi pozitif çıkan hastalar öldüklerinde COVID-19 tanısı üzerinden raporlanacaktır.
DSÖ’nün ikinci koduna göre, ‘test yapılamadığı’ ya da ‘testin sonuç vermediği’ ancak klinik bulguların bu virüsü desteklediği durumlarda da ölüm nedeni yine COVID-19 olarak gösterilebilecektir. Sağlık Bakanlığı ise yalnızca testin pozitif çıkmasını esas alan birinci kodu geçerli kabul ederek hareket ediyor.
Dr. Şahin’in durumu taşıdığı özellikler yönüyle bu tartışma açısından çarpıcı bir vaka oluşturuyor. Tomografisi dahil bulguları COVID-19 virüsünden enfekte olduğuna işaret etmekle birlikte, PCR testi negatif çıkmıştır. Ancak kendisine COVID-19 algoritması üzerinden tedavi yapılmıştır. Ölüm raporunda ise yalnızca “Viral pnömoni (zatürre)” yazmaktadır.
PCR TESTİ VAKALARIN HEPSİNİ YAKALAYAMIYOR
Sağlık Bakanlığı bünyesinde koronavirüsle mücadele amacıyla oluşturulan Bilim Kurulu’nun üyesi Prof. Alpay Azap’ın geçenlerde ‘MedyascopeTV’de yayımlanan mülakatı işte bu gibi vakalarda ortaya çıkan belirsizliğe ışık tutan bir çerçeve sunuyor.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi olan Prof. Azap, mülakatı yapan Fırat Fıstık’ın “Türkiye’de sadece testi pozitif çıkanların rakamları mı tutuluyor yoksa negatif olanların rakamları ayrı tutuluyor mu” sorusunu yanıtlarken her iki rakamın da tutulduğunu belirterek, testlerle ilgili yaşanan sıkıntıyı şu şekilde anlatıyor:
“Aslında testi negatif çıkanların da rakamları tutuluyor, hatta onlara tedavi de veriliyor. Yani onlara da COVID’miş gibi yaklaşmamız gerekiyor. Çünkü bu hastalığın tanısında kullandığımız PCR testi çok duyarlı bir test değil ne yazık ki... Vakaların tamamını yakalayamıyor.”
Neden yakalayamıyor? Uzmanlık alanı enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji olan Prof. Azap’a göre, bunun çok farklı nedenleri var. Bunlardan birini “Hastalığın kendi özellikleri nedeniyle kişiler her zaman virüsü saçmayabiliyorlar. O yüzden tespit edebileceğiniz miktarda virüsle karşılaşmıyorsunuz aldığınız örnekte” diye açıklıyor.
Bir diğer neden ise örnek alınsa da virüsün farklı zamanlarda üst solunum yolundan alt solunum yoluna geçince tespit edilmesinde yaşanan güçlüktür.
Korona Bilim Kurulu üyesi, “Teknik nedenlerin çok ayrıntısına girmeye gerek yok ama bu nedenlerle, zaten test böyle olduğu için biz olası klinik bulgularla, işte öyküsündeki bir takım ipuçlarıyla COVID diye düşündüğümüz her hastayı zaten COVID’miş gibi ele alıyoruz. Tedavisine başlıyoruz, karantinasını ona göre uyguluyoruz” diye anlatıyor.
ŞÜPHELİ VAKALARI TOPLAMA EKLEYEN ÜLKELER OLDU
Bu noktada verdiği çok önemli bir bilgi var Prof. Azap’ın. Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Halk Sağlığı Yönetim Sistemi olarak adlandırılan elektronik veri tabanında bu hastaların da kayıtları tutuluyor. Bir başka anlatımla, bakanlık, testi negatif çıkan ama COVID-19 bulgusu üzerinden tedavi görenlerin durumuyla ilgili her türlü veriye sahip.
Prof. Azap, “Ancak kamuoyuyla paylaşılan rakamlar sadece PCR testi pozitif çıkmış olan kişilerden oluşuyor. Bu olası vakalar sonra da bu tabloya eklenebilir, çünkü kayıtları duruyor. Bazı ülkeler öyle yaptılar biliyorsunuz, sonradan sayı düzeltmesi yaptılar. ‘Olası vakaları da biz ekledik, sayımız şuna ulaştı’ dediler” diye konuşuyor.
Olası vakaların eklenmesi halinde nasıl bir tablo çıkar? Bilim Kurulu üyesi, bu konuda şunları söylüyor: “Çok öyle on kat, yirmi kat gibi yüksek bir sayı olmasını da beklemiyoruz. Sonuçta testin yakalayamadığı ama bizim klinik olarak düşünüp tedavisine başladığımız grup eklenecek. Bu da hani mevcut sayının en fazla bir katı kadar, yani bir bu kadar daha vardır, o da en fazla...”
Prof. Azap sonuçta “Çok büyük olasılıkla PCR negatiflerinin çok büyük kısmını da COVID gibi kabul etmenin çok yanlış olmayacağını” belirterek, “Dünya Sağlık Örgütü de böyle öneriyor” diye ekliyor.
BAKANLIĞIN VERECEĞİ BİR KARAR
Gelelim en kritik soruya... Testi negatif çıkan şüpheli vakaların da açıklanması beklenebilir mi, diğer ülkelere benzer şekilde?
Prof. Azap, “Olabilir tabii, o bakanlığın vereceği bir karar. Açıklanabilir, zaten bunlar kayıt altına alınıyor sonuçta” diye yanıtlıyor bu kritik soruyu.
Her halükârda, Sağlık Bakanlığı’nın önümüzdeki dönemde test teyidi olmamakla birlikte klinik bulgular üzerinden COVID-19 tedavisi yapılan vakalara ilişkin bilgileri de kamuoyuyla paylaşması, şeffaflık ilkesi ve salgın fotoğrafının bütün boyutlarıyla görülebilmesi bakımından yararlı olacaktır.
Paylaş