Paylaş
Diyor ki, bu bölümün girişinde İçişleri Bakanlığı: “Siyasi partiler, aşağıda belirtilen ve her birinden beşer adet hazırlanan bildiri ve belgelerin, İçişleri Bakanlığına verilmesiyle tüzel kişilik kazanırlar.”
Altında da bu bildiri ve belgelerin neler olduğunu sıralıyor: Siyasi partinin adı, genel merkez adresi ile kurucuların adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, adresi gibi bilgilerin yer aldığı bütün kurucular tarafından imzalanmış bir bildiri formu, kurucuların parti kurucusu olma şartını taşıdıklarına dair imzalı beyannameleri, kurucuların nüfus kayıt örnekleri, adli sicil belgeleri, parti tüzüğü ve programı...
Hepsi bu kadar... Bakanlığın web sayfasında aktarılan bu bilgiler, 22 Nisan 1983 tarihli 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun partilerin kuruluşunu düzenleyen 8’inci maddesinde yazılanların büyük ölçüde tekrarıdır.
Kanunun aynı maddesinde ayrıca “Bilgi ve belgelerin alındığı anda, İçişleri Bakanlığınca bir alındı belgesi verilir” deniliyor.
Bir sonraki fıkrada da “İçişleri Bakanlığı, kuruluş bildirisi ve alındı belgesinin onaylı birer örneği ile bildiri eklerinin birer takımını üç gün içinde Cumhuriyet Başsavcılığı ile Anayasa Mahkemesine gönderir” diye ekleniyor.
ANAYASA: ‘PARTİLER İZİN ALMADAN KURULUR’
Yasaya bakıldığında, yeni siyasi partilerin kuruluş aşamasının karmaşık olmayan kolay bir bürokratik işlemler dizisi şeklinde düzenlenmiş olduğunu fark etmek mümkündür.
Yasanın bu yönü Anayasa’da hâkim olan bakışın bir uzantısıdır. Anayasa’nın “Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma” başlığı altındaki 68. maddesi, “Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasî partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler” hükümlerini de taşıyor.
Burada altı çizilmesi gereken nokta, Anayasa’nın siyasi parti kurulabilmesi için önceden izin şartı aramamasıdır.
Bu çerçevede Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir” şeklindeki, siyasi parti kurma hakkını da içeren 11’inci maddesini, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “Siyasi partilerin demokratik toplumun vazgeçilmez unsurları oldukları” yolundaki kuvvetli içtihatlarını da hatırlatmalıyız.
ALINDI BELGESİ VERİLMEYİNCE
Buraya kadar mevzuatı aktardık. Peki hayatın akışı böyle mi işliyor ülkemizde? Evet, yeni kurulan partilerin büyük bir bölümü için geçerli aktardığımız bu mevzuat. Buna karşılık kurulmak istenen Yeşiller Partisi açısından böyle işlediği söylenemez.
Demokratikleşme söyleminin yanı sıra çevreyi sahiplenme, koruma konusunda kuvvetli bir programla ortaya çıkan Yeşiller Partisi’nin kurucuları, 21 Eylül 2020 tarihinde yasada öngörülen belgeleri İçişleri Bakanlığı’na teslim ederek partinin kuruluşunu gerçekleştirmek istediler.
Bakanlık, yaptığı inceleme sonucunda bu belgelerde eksiklikler tespit etti. Partinin eş sözcüleri Emine Özkan ve Koray Doğan Urbarlı’nın verdikleri bilgiye göre, 28 Eylül 2020 tarihinde adli sicil belgeleri için düzeltme talebi yapıldı. Ayrıca, üç gün sonra 1 Ekim 2020 tarihinde de toplam 40 kurucu üyeden 15’inin farklı siyasi partilerdeki üyeliklerinden dolayı istifa etmeleri talep edildi.
Parti kurucuları, 13 Ekim 2020 tarihinde adli sicil belgelerinin yeniden düzenlenmiş halini ve ilgili istifa dilekçelerini de İçişleri Bakanlığı’na gönderdi. 19 Ekim 2020’de bakanlık tarafından kurucu üye bildiri formundan iki adet daha talep edildi. Aynı gün içinde bunlar da teslim edildi.
Gelgelelim yasada yazılı olan “alındı belgesi” İçişleri Bakanlığı tarafından Yeşiller Partisi kurucularına verilmedi. Bakanlığa yapılan başvurulardan bir sonuç alınamadı.
Özkan ve Urbarlı’ya göre, bakanlıkla temas 19 Ekim 2020 tarihinde istenen son belgelerin de iletilmesinden sonra kesildi. Sözcüler, “19 Ekim 2020 tarihi itibarıyla COVID-19 nedeniyle birimin kapalı olduğu bilgisi verildi ve bağlantı tamamen koptu. Aralık ayındaki dilekçe sürecine dek bakanlığa telefon yoluyla ve yüz yüze iletişim için ulaşılmaya çalışıldı fakat yanıt alınamadı” diye konuşuyorlar.
KONU YARGIYA TAŞINIYOR
Temas kurulamayınca geçen aralık ayı içinde bakanlığın ilgili birimlerine dilekçe ile başvurulmuş. Yine bir yanıt alınamayınca, 23 Mart 2021 tarihinde Ankara 8’inci İdare Mahkemesi’nde dava açılmış. Mahkeme yetkisizlik kararı verince, dosya bu kez istinaf mahkemesine götürülmüş.
Son olarak 1 Temmuz’da normalleşmeye geçilince, parti yöneticileri İçişleri Bakanlığı’na gittilerse de yetkililerle yüz yüze bir temas kurabilmeleri mümkün olmamış. Urbarlı, girişte beklediklerini ve kendilerine genel sekreterlikteki bir görevli tarafından telefonla “Konunun yargıya intikal ettiği, sonucun beklendiğinin söylendiğini” aktarıyor.
Özetle, Yeşiller Partisi “alındı belgesi”ni aradan dokuz aya yakın bir süre geçtiği halde İçişleri Bakanlığı’ndan alabilmiş değil. Alamadığı için de partinin tüzelkişiliği de hukuken gerçekleşmiyor.
EYLÜL SONUNDAN BU YANA 15 PARTİ KURULMUŞ
COVID-19 salgını nedeniyle yeni parti kuruluşları askıya mı alındı diye düşünenler olabilir. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın web sitesine girildiğinde öyle olmadığı görülüyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “https://www.yargitaycb.gov.tr/documents/ek1-1624536068.pdf” linkindeki “Faaliyette Olan Siyasi Partiler” listesine bakarsanız, Yeşiller Partisi’nin ilk başvurusunu yaptığı 21 Eylül 2020 gününden sonraki dönemde Türkiye’de tam 15 yeni partinin kurulduğunu tarihleriyle izleyebilirsiniz. Anlaşılan, bu partilerde alındı belgesi sorunu yaşanmamış.
Bu süre zarfında en son parti 31 Mayıs 2021 tarihinde Türkiye Altın Çağ Partisi (TAÇ) adı altında kurulmuş. Tabii Mustafa Sarıgül’ün 17 Aralık 2020 tarihinde kurulan Türkiye Değişim Partisi, Muharrem İnce’nin 17 Mayıs 2021 tarihinde kurulan Memleket Partisi, bu süreç içinde siyaset dünyasına katılan yeni partilerden kamuoyunda en çok dikkat çeken ikisidir. Bu arada, son kurulan TAÇ’la birlikte Türkiye’deki parti sayısı 106’ya çıkmış.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DÜNYAYI TEHDİT EDERKEN
Her halükârda Anayasa’da ve Siyasi Partiler Yasası’ndaki açık hükümlere rağmen Yeşiller Partisi’nin kuruluşunun bir engellemeye takıldığını ve bu durumun hukuki düzeyde ciddi bir sorun oluşturduğunu vurgulamamız gerekiyor. Bu yönüyle Yeşiller Partisi’nin geçen dönem içinde kurulan diğer partilerden farklı bir muameleye hedef olması ayrımcılık anlamına geliyor.
En önemlisi, çevre sorunlarının her gün dünyanın dört bir tarafında karşılaşılan yeni felaketlerle insanlığı artan ölçüde tehdit ettiği bir zamanda, iklim krizine, ekolojik dengeye öncelik veren bir partinin Türkiye’deki demokratik tartışma içinde kendine yer bulabilmesi, bu açıdan da demokrasinin, çoksesliliğin bir gereğidir.
Günümüzde özellikle Avrupa demokrasilerinde yeşil partilerin kazandıkları zemin dikkate alındığında, Türkiye’de bu çizgideki bir partinin henüz kuruluş aşamasında karşılaştığı problem daha da düşündürücü hale geliyor.
Bu arada, dün bu yazıyı kaleme aldığım sırada, 2018 yılından bu yana İnsan ve Özgürlük Partisi (İÖP) adına yapılan kuruluş başvurusunun da işleme alınmadığı ve çıkan anlaşmazlığın bu parti ile İçişleri Bakanlığı arasında halen sürmekte olan ciddi bir hukuki çekişmeye yol açtığını öğrendim. Kuşkusuz, Anayasa’nın parti kuruluşunu izne tabi tutmayan hükmü ile ilgili yasa maddeleri, ilke olarak bütün partiler açısından geçerli olmak durumundadır.
Paylaş