Ankara’nın Biden yönetimine dönük beklentisi neydi? Karşılığı nasıl geldi?

Geçen 3 Kasım tarihinde yapılan başkanlık seçiminde Ankara’nın umudu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün iniş çıkılara rağmen yakın bir çalışma ilişkisi kurmuş olduğu Cumhuriyetçi aday Başkan Donald Trump’ın sandıktan galip çıkmasıydı. Ancak Joe Biden’ın kazandığının kesinleştiği andan itibaren Ankara gerçekçi bir tavırla projektörlerini süratle Demokrat Başkan’a doğru çevirdi.

Haberin Devamı

Biden yönetimiyle ilişkilerde yeni bir başlangıç yapılabileceği düşüncesinin hâkim olduğu belirgin bir iyimserlik havası içinde 20 Ocak’a kadar sürecek geçiş döneminin tamamlanması beklendi. Her yeni başkanın işbaşı yapmasından sonra olduğu gibi, Biden’ın da ant içip Beyaz Saray’a adım atmasıyla birlikte makul bir sürede ilk temasın kurulacağı ve karşılıklı çıkarların ağır basmasıyla yola devam edileceği düşünülüyordu.

Bu beklenti içinde Biden’ın 2020 yılı ocak ayında New York Times gazetesine Erdoğan hakkında eleştirel ifadeler kullandığı ve kendisine karşı muhalefetin desteklenmesi gerektiğini söylediği mülakatının üzerine sünger çekildi. Hatta Erdoğan, bir açıklamasında Biden’ın bu sözlerine atıfla, “Biden beni iyi tanıyan birisi. Ben de onu iyi tanıyorum ama bir kez bir açıklaması oldu, ben cevap dahi vermedim. Şimdi böyle bir şey siyasiler arasında asla tevessül edilmeyecek bir konudur” diyerek meseleyi kapatmak isteyen bir tonda konuştu. (11 Aralık 2020)

Haberin Devamı

Erdoğan, bu açıklamasında Biden’ın göreve başlamasını beklemek eğilimindeydi: “Ben bazı şeylere alıştığım için diyorum ki, Amerika’da devir teslim yapıldıktan sonra herhalde akışı çok daha iyi göreceğiz. Onun için bize düşen ‘Men sabera zafera’, sabredeceğiz ve göreceğiz...”

Erdoğan’ın söylediği Arapça “Men sabera zafera” sözü, “Sabreden zafere ulaşır” anlamına geliyor.

‘ALTERNATİF ARAYIŞINDA DEĞİLİZ’ MESAJI

Geçiş dönemi sırasında Erdoğan göreve gelmeye hazırlanan Biden’a bir dizi sıcak mesaj gönderdi.

Örneğin bu mesajlardan birinde “Ülkemizin ne Doğu’ya ne de Batı’ya sırtını dönme gibi bir lüksü olabilir” dedikten sonra Erdoğan şunları söyledi:

Yeni yılda Amerika ve Avrupa ile olan münasebetlerimizde yeni bir sayfa açmayı arzu ediyoruz. Çok yönlü siyasi, ekonomik ve askeri işbirliklerimizi Amerika ile köklü bağlarımızın alternatifi olarak görmüyoruz.” (23 Aralık)

Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri, özellikle Rusya ile gelişen ilişkilerin Amerika ile var olan “köklü bağlara”a karşı bir alternatif arayışını yansıtmadığı yolunda bir beyan olarak görülebilir.

Haberin Devamı

Aynı açıklamasında Biden’a dönük şu sıcak ifadeleri de kullandı Cumhurbaşkanı: “Amerika’nın yeni başkanı Sayın Biden’ın da Türk-Amerikan ilişkilerine gereken özeni göstereceğine inanıyorum. Hiç kimseye karşı önyargımız, husumetimiz, düşmanlığımız bulunmuyor. Bugüne kadar bize bir adım gelene, biz hep koşarak gittik. Bugün de aynı samimiyeti ve iyimserliği muhafaza ediyoruz.”

‘KESİNLİKLE KAYBEDİLEMEYECEK İLİŞKİLER’ VURGUSU

 Erdoğan’ın geçiş dönemindeki mesajlarında Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerdeki çıkar dengesini nasıl gördüğüne ilişkin önemli tespitler var.

Şöyle diyor Cumhurbaşkanı: “Gerek ABD gerek AB ile her iki tarafın da asla görmezden gelemeyeceği, kaybetmeyi kesinlikle istemeyeceği çok köklü siyasi ve ekonomik ilişkilerimiz vardır. Türkiye olarak bu ilişkilerin ruhuna halel getirecek hiçbir adım atmadık, atmayız.” (11 Aralık)

Haberin Devamı

Burada Batı’nın Türkiye ile “kaybetmeyi kesinlikle istemeyeceği ilişkiler” vurgusu önemlidir. Bir anlamda Türkiye’nin Batı nezdindeki vazgeçilmezliği düşüncesinin altı çizilmiş oluyor. Bununla birlikte, cümlenin akışındaki “her iki taraf” ifadesiyle çıkarların karşılıklı bir bakış içinde tanımlandığı da belirtilebilir.

Erdoğan, bu mesajları farklı ifadelerle Başkan Biden’ın işbaşı yapmasından sonra da tekrarlamıştır. Bu çerçevede şu açıklamasını da kayda geçirebiliriz: “Türkiye olarak, Amerika ile ortak menfaatlerimizin görüş ayrılıklarımızdan çok daha fazla olduğu inancındayız. Bu anlayışla uzun vadeli bir perspektifle kazan-kazan temelinde yeni Amerikan yönetimiyle işbirliğimizi daha da güçlendirmek istiyoruz.” (20 Şubat)

Haberin Devamı

Görüleceği gibi Erdoğan, Rusya’dan S-400’lerin alımı ya da ABD’nin PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG ile ittifak kurması gibi konularda görüş ayrılıkları yaşansa da, ortak çıkarların pekala bu anlaşmazlıkların üzerine çıkacağı kanatindedir. Dolayısıyla, ilişkilerin yeni yönetimle bu anlayış üzerinden pekâlâ ileri götürülebileceğini düşünmektedir.

Erdoğan, bu çerçevede ısrarla diyalog ve işbirliği ile bütün sorunların çözüme kavuşturulabileceğini belirtiyor.

‘TÜRKİYE’NİN STRATEJİK ÖNEMİ  İLİŞKİNİN MERKEZİDİR’  

Aynı bakışı kendisinin dış politika alanındaki en önemli kurmaylarından biri olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İbrahim Kalın’ın açıklamalarında da görmek mümkün.

Haberin Devamı

Kalın, Biden’ın dış politika ekibi çoğu Obama döneminde yönetimde görev almış tecrübeli profesyonellerden oluştuğu için, bu kadronun Türkiye’yi tanıyor olmasını önemsiyor, bu durumu kurulacak ilişki açısından bir artı olarak değerlendiriyor:

Özellikle Suriye’den Irak’a, Libya’dan Kafkaslar’a veya Körfez ülkelerine kadar bugünkü meydan okumaları göz önüne aldığınızda, onların (Biden ekibi) Türkiye’nin stratejik önemini ve değerini ilişkinin merkezine koyacaklarına inanıyorum. İnanıyorum ki onlar Türkiye ile çok olumlu bir ilişkiye hazırlar... Biden yönetimi ile yeni bir sayfa açacağımıza inanıyoruz. Kendisi Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanımızı tanıyor.” (10 Şubat)

Başdanışmanın CNN International üzerinden Washington’a gönderdiği bu mesajda “Türkiye’nin stratejik önem ve değerinin ilişkinin merkezine konulması” düşüncesi baskındır.

Kalın’ın yine altı çizilmesi gereken başka bir açıklaması “Türkiye’nin bölgesel sorunları Rusya’dan çok ABD ve Batı ile çözmek istediği, ancak Batı’dan bu yönde somut ve sürdürülebilir bir adım gelmediğini” belirtmiş olmasıdır. (9 Aralık)

BEYAZ SARAY’DAN ÜÇ AY SONRA GELEN TELEFON

Ankara’dan Washington’a giden bütün bu sıcak mesajlara karşılık, 20 Ocak’ta işbaşı yapan Biden yönetimi Türkiye ile ilişkisini kurumlar üzerinden kademeli bir şekilde başlatmıştır.

İlk temas 2 Şubat tarihinde Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Erdoğan’ın Başdanışmanı Kalın arasındaki telefon konuşmasıyla kurulmuştur. (23 Mart'ta ikinci kez görüştüler.)

Bunu 15 Şubat’ta ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Dışişleri Bakanı Mevlüt Cavuşoğlu’nu araması izlemiştir. Dışişleri bakanları 24 Mart’ta Brüksel’de yüz yüze ilk görüşmelerini de yaptılar.

Yeni ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in Türk mevkidaşı Hulusi Akar arasındaki görüşme ise 1 Nisan’da gerçekleşmiştir.

Tabii bütün bu süre içinde gözler Erdoğan ile Biden arasındaki ilk temasın ne zaman kurulacağı sorusuyla meşguldü. Biden, Erdoğan’ı geçen cuma günü (23 Nisan), yani göreve başladıktan üç ayı aşkın bir süre sonra aramıştır.

Biden’ın Erdoğan ile ilk teması kurmayı ağırdan alması özellikle dikkat çekmiştir. Biden ayrıca, bu ilk görüşmede “Ermeni soykırımını tanıyacağınıErdoğan’a söylemiş ve ertesi günü de bu yöndeki açıklamasını yaparak iki ülke arasındaki ilişkileri ciddi bir krizin içine sokmuştur.

Türk tarafının Biden’a gönderdiği “stratejik önem” vurgusunu da içeren yeni bir başlangıç mesajlarıyla Demokrat yönetimin bu mesajlara verdiği karşılık ve ilişkinin gündemine ilişkin kendi öncelikleri arasında örtüşmeyen durumlar var.

ABD’nin öncelikleri ne? Tutumunun gerisinde hangi faktörler rol oynuyor? Yarınki yazımızda da bu sorulara yanıt arayalım.

Yazarın Tüm Yazıları