Paylaş
AYM’nin bu kararı önemliydi, çünkü mahkemenin aynı konuda önceki içtihadını 180 derece değiştirmekteydi.
Meseleyi açıklayabilmek için önce geçmişteki içtihadı hatırlayalım. Kısaca “Rahşah Affı” diye bilinen, 2000 yılında çıkartılmış olan infaz sistemindeki değişikliklere ilişkin yasa, ertesi yıl AYM’nin verdiği ilginç bir karara konu olmuştu. AYM, yasanın bazı maddelerini iptal eden, bazı maddeleriyle ilgili itirazları reddeden, sonuçta iptaller nedeniyle kapsamın genişletilmesi sonucunu doğuran bir karar almıştı. Mahkemenin Anayasa’nın ‘eşitlik ilkesi’ne dayandırdığı bu kararı yasanın kapsamı dışında tutulan birçok suç kategorisini de affa dahil etmişti.
CUMHURBAŞKANI SEZER’İN VETOSU
Dönemin koalisyon hükümeti, bunun üzerine yasayı yeniden düzenleyerek TBMM’den geçirmiş, ancak yasa bu kez Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosuna takılmıştı.
TBMM, Sezer’in vetosuna rağmen yasayı aynı haliyle yeniden çıkartınca Sezer Anayasa’nın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak yasayı ‘şekil’ yönünden AYM’ye götürmüştü. Sezer’in AYM’ye başvuru gerekçesi, yasa geçerken TBMM’de kullanılan kabul oyları sayısının Anayasa’da af yasaları için öngörülen sayısal eşiğin altında kalmasıydı.
Anayasa’nın 87’nci maddesi, TBMM’nin görev ve yetkilerini sıralarken “Üye sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar vermeyi” de sayıyor.
AYM, 28 Mayıs 2002 tarihinde ‘oybirliği’ ile aldığı kararda, Sezer’in başvurusunu yerinde bulmuştur. Mahkeme, yapılan infaz düzenlemelerinin af niteliğinde olduğuna kanaat getirerek, Anayasa’nın 87’nci maddesinin öngördüğü beşte üç çoğunluğa ilişkin usul şartının karşılanmadığı gerekçesiyle yasayı iptal etmiştir.
CHP’nin bu yıl AYM’ye yaptığı başvuru da aynı mantığa dayanıyordu.
CHP: 279 OY YETMEZ, 360 OY GEREK
AK Parti’nin MHP grubunun da desteğiyle TBMM’den geçirdiği infaz yasası değişikliği için 14 Nisan 2020 tarihinde Genel Kurul’da yapılan oylamada 279 ‘kabul’, 51 ‘ret’ oyu kullanıldı.
Anayasa’nın 96’ncı maddesi, “TBMM, Anayasada başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir” hükmünü taşıyor. Anayasa’nın af düzenlemelerine ilişkin 87’nci maddesi ise oylamada beşte üç çoğunluğu, yani 600 milletvekili içinden 360 oyu zorunlu kılıyor.
CHP, infaz düzenlemesinin af anlamına geldiği görüşüyle 279 oyun yeterli olmadığını, 360 oy gerektiğini savundu.
ÇOĞUNLUK: “DENETİMLİ SERBESTLİK ALTERNATİF CEZADIR”
AYM Genel Kurulu, 17 Temmuz 2020 tarihinde aldığı, gerekçesinin yazılmasından sonra Resmi Gazete’de 7 Ekim tarihinde yayımlanan kararında, 7’ye karşı 9 oyla CHP’nin iptal talebinin reddedilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
AYM içinde bu konuda beliren görüş ayrılığı geçen nisan ayında kabul edilen 7242 sayılı ‘Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 6’ncı geçici maddesinde getirilen düzenlemelerin af niteliği taşıyıp taşımadığı sorusu üzerinde çıkıyor.
Mahkemedeki çoğunluk görüşü, bu maddede getirilen düzenlemenin af niteliğinde olmadığı, bu nedenle maddenin değiştirilmesine toplantı ve karar yeter sayısı bakımından Anayasa’nın (salt çoğunluğu yeterli gören) 96’ncı maddesine tabi olduğu şeklinde ortaya çıkmıştır.
Çoğunluktaki üyeler, “Gerek denetimli serbestliğin gerek koşullu salıverilmenin cezanın ceza infaz kurumunda geçirilmesine alternatif bir ceza infaz usulü/rejimi niteliği taşıdığını” savunuyorlar. Bir başka anlatımla, denetimli serbestlik ve koşullu salıvermeyi af değil, alternatif bir ceza sayıyorlar. Böyle saydıkları için nitelikli çoğunluk aranmayacağını belirtiyorlar.
AYM BAŞKANI: “CEZANIN HAFİFLETİLMESİ AF NİTELİĞİNDEDİR”
Yasa metninin tekrarı hariç tutulursa 31 sayfa uzunluğundaki kararda dikkat çekici bir nokta, muhalefet şerhlerinin hacim olarak talebin reddine ilişkin gerekçeden daha geniş bir yer tutmasıdır. Kararın ilginç bir yönü, AYM Başkanı Dr. Zühtü Arslan’ın bu kararda azınlıkta kalan grupta yer alıp tam dört sayfalık bir karşıoy yazısı kaleme almış olmasıdır.
Arslan, karşıoy yazısında, bu konuya ilişkin önceki AYM kararlarına atıfla “Özel affın cezayı kısmen veya tamamen düşüren bir sebep” olarak nitelendirildiğini hatırlatarak, “Dava konusu kuralların hükmedilen cezaların şeklinden ziyade, onları hafifleten veya kaldıran bir yönünün olup olmadığına bakılmalıdır. Kısacası, düzenleme cezanın infaz şeklini değil de kendisini etkiliyorsa, bunun af niteliğinde olduğu kabul edilmelidir” diyor.
AYM Başkanı, özellikle yasanın geçici 6’ncı maddesinin 1 numaralı fıkrasının 6 yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilenlerin ceza infaz kurumunda kalmadan cezalarının infaz edilmesine imkân tanıdığına dikkat çekiyor. Arslan’a göre, bu düzenleme cezaya etki etmekte, bir anlamda onu daha hafif bir yaptırıma dönüştürmektedir. Bu nedenle de özel af niteliğinde olan bir düzenlemedir.
Arslan, bu görüşün AYM’nin önceki kararlarında yaptığı değerlendirmelerle de uyumlu olduğunu vurguluyor.
AYM Başkanı’nın altını çizdiği bir husus, ceza politikalarının belirlenmesinde, suç işlenmesinin önlenmesi, caydırıcılık, suçluların ıslahı ve toplum vicdanının tatmini gibi amaçların gözetilmesidir. “Çok sık şekilde af niteliğinde düzenleme yapılması, bu amaçların gerçekleşmesini engelleyebileceği gibi kamu vicdanını da yaralayabilir. Tam da bu nedenle anayasa koyucu TBMM’de genel ve özel affa karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluk öngörmüştür” diyor Arslan.
Getirilen kuralların af niteliğinde olmadığının kabulünün Anayasa’nın 87’nci maddesini “işlevsiz ve anlamsız hale getireceğini” belirten Arslan, şu uyarıyı da yapıyor:
“Bu yolla beşte üç çoğunluğa gerek duyulmaksızın, şartla salıverme ya da denetimli serbestlik adı altında belli suçlardan mahkûm olanların cezaları değiştirilebilecek, hafifletilebilecek veya tamamen ortadan kaldırılabilecektir. Mahkememiz çoğunluğunun kararı maalesef bu yolu açmaktadır. ... Çok uzun süreli hapis cezalarına çarptırılan hükümlülerin bile ceza kurumlarına girmeden cezalarını infaz etmeleri ya da çok az süre cezaevinde kalmak suretiyle serbest kalmaları mümkün olabilecektir.”
AYM BİR KARAR DAHA ALACAK
AYM’nin bu kararı, CHP’nin yasanın TBMM’de kabulü sırasında kullanılan oy sayısına itirazı üzerinden ‘usul’ şartından yaptığı başvuruyla ilgilidir. CHP’nin ayrıca getirilen düzenlemelerin Anayasa’nın ‘eşitlik ilkesi’ne aykırı olduğu görüşüyle ‘esas’ üzerinden yaptığı 11 Haziran tarihli bir başvurusu daha bulunuyor.
Bu başvurunun önemi, kabul edildiği takdirde infaz indirimlerinin farklı suç kategorilerine teşmil edilmesinin de önünü açabilecek olmasıdır. Geçmişte AYM’nin ‘eşitlik ilkesi’nden verdiği iptal kararları, uygulamada genellikle aftan yararlananların sayısının artmasının önünü açmıştır.
AYM’nin bu başvuruyla ilgili kararının yıl sonunu bulması şaşırtıcı olmaz. Dolayısıyla infaz düzenlemelerinin kapsamının CHP’nin ikinci başvurusunun sonuçlanma şekline göre değişmesi ihtimal dışı değildir.
Paylaş