Paylaş
Öncelikle, AİHM İkinci Dairesi’nin bu kararıyla, aslında daha önce AİHM’in en üst karar organı Büyük Daire’nin Selahattin Demirtaş hakkında 22 Aralık 2020 tarihinde açıkladığı kararında ortaya koyduğu içtihadın doğrultusunda hareket ettiğini vurgulamamız gerekiyor. Dolayısıyla beklenen bir karar olarak görülebilir.
Girişinde “Nihai Hüküm” ifadesi taşıyan karar, AİHM’nin yeni karar alma usulleri çerçevesinde İkinci Daire bünyesindeki üç yargıçtan oluşan komite tarafından alınmıştır.
ANA REFERANS AİHM’NİN 2020 İÇTİHADI
Son kararın en önemli vurgusu, AİHM Büyük Dairesi’nin 2020 tarihli Demirtaş kararının 264 ile 270’inci paragrafları arasındaki bölümüne yapılan atıftır. Demirtaş kararının bu bölümü, bizi doğrudan 20 Mayıs 2016 tarihinde TBMM’de Anayasa’nın milletvekili dokunulmazlığına ilişkin 83’üncü maddesinde bir kereye mahsus yapılan düzenlemeye ve AİHM’nin bu düzenlemeye nasıl baktığı sorusuna götürüyor.
Hatırlanacağı gibi, söz konusu anayasa değişikliği ile TBMM’de milletvekilleri hakkında bekleyen suç duyurularıyla ilgili dokunulmazlıklar bir kereye mahsus kaldırılırken, bu milletvekillerinin yargılanmaları ve tutuklanmalarının da önü açılmıştı.
Düzenleme bütün partilerden 100’ün üstünde milletvekilini ilgilendirmekle birlikte, yalnızca muhalefetteki milletvekillerine uygulanmıştı. Nitekim, bu uygulama hem CHP’li Enis Berberoğlu hem de dönemin HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş dahil bir grup HDP milletvekilinin tutuklanmaları ve yargılanmalarını beraberinde getirmişti. Dokunulmazlığı kaldırılan HDP milletvekillerinin sayısı 55’i bulmuştu.
AİHM Büyük Dairesi, Selahattin Demirtaş dosyasında verdiği kararında, milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili bu düzenlemeyi oldukça ayrıntılı bir şekilde incelemiş ve sonuçta milletvekillerinin siyasi beyanlarından dolayı da yargılanabilmelerini mümkün kılması açısından “öngörülemezlik getirdiğine” hükmetmişti. Mahkemenin üzerinde durduğu konulardan biri, milletvekillerinin özellikle siyasi beyanları nedeniyle yargılanabilecek olmalarıydı.
AİHM, öncelikle bir sefere mahsus yapılan bu değişikliğin “Türkiye anayasa geleneğinde eşi benzerinin olmadığını”, ayrıca “milletvekillerinin beyanlarını, özel olarak muhalefeti açıkça hedef aldığını” belirtmişti.
AİHM KENDİ ÇİZGİSİNİ TEKRARLIYOR
AİHM, bu görüşü kayda geçirirken, Avrupa Konseyi’nin danışma organı Venedik Komisyonu’nun anayasa değişikliği hakkında “anayasa değişikliği prosedürünün kötüye kullanıldığı” yolundaki görüşüne katıldığını da kayda geçirmişti. Büyük daire, sonuçta getirilen düzenlemenin “milletvekillerinin ifade özgürlüklerine zarar vereceğini” vurgulamıştı.
AİHM’nin bu içtihadı, daha sonra başka bir kararda yine karşımıza çıkıyor. AİHM İkinci Dairesi, 14 Şubat 2016 tarihinde İstanbul’da Kadıköy’deki bir mitingde yaptığı konuşma nedeniyle dokunulmazlığı kaldırılan HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun bireysel başvurusunda, yine Büyük Daire’nin Demirtaş içtihadından alıntı yaparak ihlal vermişti. AİHM İkinci Dairesi, 4 Mayıs 2021 tarihinde aldığı bu kararda, Türkiye’nin AİHS’nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10’uncu maddesini ihlal ettiğine hükmetmişti.
Kerestecioğlu hakkında bu ihlalin çıkmasından sonra benzer içerikteki bir başka dosyada HDP’li 40 milletvekili hakkında da önceki gün yine ifade özgürlüğünden ihlal verilmesi, mahkemenin ortaya koyduğu bu çizgiyi büyük ölçüde tekrarlamasından ibarettir. Mahkeme, bu kez hem Demirtaş hem de Kerestecioğlu kararlarına atıf yaparak hükmünü kurmuştur.
KARARIN OYBİRLİĞİ İLE ALINMASI DİKKAT ÇEKİCİ
Kararın not edilmesi gereken bir yönü de şudur. Başvuru sahipleri, AİHS’nin düşünce özgürlüğüne ilişkin 9’uncu, ifade özgürlüğüne ilişkin 10’uncu, toplantı ve dernek kurma özgürlüğüne ilişkin 11’inci maddeleri ile “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” hükmünü taşıyan 18’inci maddesinden ihlal iddiası öne sürmüşlerdi.
AİHM, kısa bir metin olarak kaleme aldığı son kararında, Filiz Kerestecioğlu dosyasında yaptığı gibi yalnızca 10’uncu maddeden ihlal vermiştir. Kararda, “Ortaya atılan hususların yalnızca 10’uncu madde kapsamında incelenmesinin gerekebileceğini” belirtmiştir.
Burada altı çizilmesi gereken bir nokta, AİHM’nin 18’inci maddeden ihlallere bugüne dek yalnızca Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş için hükmetmiş olmasıdır.
KRİTİK SORU: KARAR UYGULANACAK MI?
HDP’li siyasetçilerin AİHM’de açtıkları bu davayı kazanmış olmaları neresinden bakılırsa bakılsın kendi pozisyonları bakımından önemli bir kazanımdır. TBMM’de 2016 yazında yaşanan gelişmeler sırasında anayasa değişikliğinin ardından 59 HDP milletvekilinden 55’inin dokunulmazlığı kaldırılmış, daha sonra bunlardan yalnızca 11’i yeniden aday olabilmişti.
Diğer milletvekillerinin bir bölümü tutukludur, bazıları ise yurtdışındadır. Aralarında bugün hayatta olmayan Mehmet Mir Dengi Fırat gibi milletvekilleri de bulunuyor. Fırat, AİHM’den çıkan son kararın dosyasındaki başvuruculardan biriydi.
Bu kararın gündeme taşıyacağı tartışma konusu, AİHM’nin ihlal kararıyla birlikte, 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılmasından sonra o dönemdeki HDP milletvekilleri hakkında açılan davalar, verilen tutukluluk ve mahkûmiyet kararlarının akıbeti olacaktır.
Nitekim HDP Merkez Yürütme Kurulu, önceki gün AİHM kararı üzerine yaptığı açıklamada, bu hükme dayanarak, başlamış olan davaların durdurulmasını, cezaevinde tutuklu olan HDP’lilerin tahliye edilmelerini, hükümlülerin de infazlarının durdurularak derhal serbest bırakılmalarını talep etmiştir. Tutuklu HDP’lilerden biri, bu dosyada da başvurucu olan Demirtaş’tır.
Türkiye, AİHS’nin 46’ncı maddesi çerçevesinde AİHM’den çıkan kesinleşmiş kararları uygulama yükümlülüğünü üstlenmiştir. Ancak son dönemde uygulanmayan kararlar, Türkiye ile AİHM ve kararların uygulamasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ile ilişkilerde ciddi bir sıkıntı yaratıyor.
AİHM’nin son HDP kararı galiba bu sıkıntılı dosyalara bir yenisini eklemiş bulunuyor.
Paylaş