Paylaş
Zeytin Dalı harekâtının başladığı 20 Ocak tarihinden sonraki değerlendirmelerde, operasyonun en belirleyici aşamasının Afrin bölgesinin ortasındaki şehir merkezinde cereyan etmesi beklenen muharebe olacağı vurgulanıyor, bütün hesaplar buna göre yapılıyordu.
Kenti kontrolü altında tutan PKK uzantısı YPG’nin açıklamaları ve sahadaki hazırlıkları da bir şehir çatışmasına hazırlandığını gösteriyordu.
TSK, harekâtın kırsal ve dağlık alanda geçen önceki aşamalarında hava kuvvetleri, topçu ateşi, İHA’lar gibi mutlak üstünlük alanlarına sahipti. Oysa meskûn mahal çatışmasında, İHA’lar haricinde, bu avantajlarından istediği gibi yararlanamayacaktı. Sokak savaşlarında sivil halkla teröristler arasında ayrım yapılmasındaki zorlukların yol açabileceği sivil kayıplar yüksek bir risk yaratıyordu. Bu durum, Türkiye’yi uluslararası alanda sıkıntılı bir duruma sokabilirdi.
Şehir harekâtına girişmeden önce TSK’nın örgütün direncinin kırılması hedefi açısından da kent merkezini uzun sürecek bir kuşatma altına alması yine muhtemel görünen bir senaryoydu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, daha geçen hafta yaptığı bir açıklamada Afrin operasyonu için “Mayıs ayına kadar biter” şeklinde konuşması bu beklenti atmosferini destekliyordu.
*
Gelgelelim, önceki sabah TSK ve müttefiki ÖSO unsurları, bir direnişle karşılaşmadan sıkıntısız bir şekilde muhtelif cephelerden şehre girerek kısa zamanda Afrin merkezinin kontrolünü eline geçirdi. Çünkü YPG, şehir merkezini çoktan terk etmişti.
Üstelik çekilmenin iki-üç günlük bir süreç olmadığı, YPG üzerindeki karar mercii olan Kandil’in bu stratejik kararı yaklaşık bir hafta kadar önce aldığı, hatta bu kararın hemen ertesinde kenti ilk terk edenler arasında örgütün Afrin’deki bazı üst kademe yöneticilerinin bulunduğu anlaşılıyor.
Bu yönüyle aslında bir önceki hafta sonu Afrin bölgesinin güneybatısındaki Cinderes kasabasında yaşanan senaryonun bir benzeri şehir merkezinde de tekrarlanmış oldu. Cinderes’te TSK birlikleri kasabanın kapısına dayanınca YPG unsurları savaşmak yerine bütün savunma hatlarını terk ederek kaçmayı tercih etmişti.
*
Bir dizi faktörün Kandil’i bu karara yönelttiğini tahmin edebiliriz. Öncelikle, örgütün iki ay içinde önce kuzeyde Bülbül, daha sonra batıda Raco bölgeleri ve ardından Cinderes’te yaptığı bütün tahkimata rağmen TSK’nın mutlak üstünlüğü karşısında sürekli gerileyerek uğradığı büyük kayıpların kararda önemli bir rol oynamış olması gerekir. Türkiye’nin işi yalnızca kuşatma ile bırakmayacağı, şehre girme konusunda kararlı olduğu hususunda kimsenin tereddüdü kalmamıştır.
Keza Türkiye uluslararası alanda büyük bir tepkiyle karşılaşmayınca, örgüt Afrin konusunda ümit ettiği dış desteği bulamayacağını görmüştür.
Ankara’daki değerlendirmelere göre örgütün Afrin’de sivil halktan beklediği kuvvette bir desteği bulamaması ve nüfusun azımsanmayacak bir kesiminin şehri terk etmesi, yine Kandil’in değerlendirmesini etkilemiş olmalıdır.
Sonuçta bütün bu faktörler birleşerek YPG’yi şehir merkezinde kazanamayacağı bir savaşa girmektense Afrin’den çekilme kararına yöneltmiştir. Son tahlilde sahada elde edilen sonuç, Türkiye’nin iki ay önce bu harekâtı başlatma iradesini ortaya koyarak, Afrin’deki YPG ve Kandil’deki PKK’nın karar verici kadroları üzerinde yarattığı baskının bir sonucudur.
YPG’nin Suriye’de sahadaki müttefiki olarak ABD’nin örgütün Afrin’den çekilmesi konusunda nasıl bir tutum aldığını bu aşamada bilmiyoruz.
*
Sonuçta, harekâtın final sahnesinin, bir şehir savaşı yaşanması halinde tanıklık edebileceğimiz durumlara kıyasla, olabilecek en az kayıpla kapanmış olması son gelişmelerin en rahatlatıcı yönlerinden biridir.
Afrin bölgesi, Esad rejiminin 2012 Temmuz ayında bölgeden çekilmesinden sonra PKK çizgisindeki PYD ve onun askeri kanadı olan YPG’nin yönetimine geçmiş, burada kurulan kanton yönetimi 2014 başında demokratik özerklik ilan etmişti. Geldiğimiz noktada örgüt, altı yıla yakın süren bir iktidar döneminde Afrin’de elde ettiği bütün kazanımları geçen pazar sabahı itibarıyla kaybetmiş bulunmaktadır.
Türkiye Afrin harekâtında hedefine ulaştıktan sonra şimdi bir sonraki durak Menbiç’te ABD’nin karşısına kuşkusuz çok daha kuvvetli bir pozisyonda çıkacaktır.
Paylaş