Paylaş
ABD’nin Ortadoğu bölgesinden de sorumlu olan Merkez Komutanlığı (Central Command) bünyesinde görev yapan Albay Dillon’un açıklamasının giriş cümlesi aynen şöyle:
“Koalisyon, yeni Suriye Sınır Güvenlik Gücü’nün kurulup eğitilmesi amacıyla Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte çalışmaktadır.”
Açıklamanın daha sonraki bir bölümünde “Suriye’nin sınırlarının güvenliğinden sorumlu yeni gücün adı ‘Sınır Güvenlik Gücü’ olacaktır” denilerek, askeri gücün adı üstelik tırnak içine alınıp bir kez daha vurgulanıyor.
Koalisyon Sözcüsü, açıklamada “Sınır Gücü”nün İngilizcesini “Border Security Force” olarak yazdıktan sonra parantez içinde (BSF) şeklinde kısaltmasını koymayı da ihmal etmemiş.
Sözcü, açıklamada “Gücün etnik kompozisyonunun görev yaptıkları yerlerle bağlantılı olacağını, SDG bünyesindeki Kürtlerin daha çok Kuzey Suriye’de görev üstleneceklerini” de belirtiyor.
Bu açıklama geçen pazar günü Hürriyet’in yanı sıra başta Reuters olmak üzere bu konuda karargâhı arayan bütün basın kuruluşlarına iletilmiş ve dünya basınında geniş yankı yaratmıştır.
Aslında Suriye’de sınır gücü kurulacağına ilişkin haberler bir süredir dolaşımdaydıı ve bu haberler üzerine Ankara’daki ABD Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Philip Kosnett geçen çarşamba günü Dışişleri Bakanlığı’na çağrılıp Ankara’nın bu konudaki rahatsızlığı aktarılmıştı.
Bu konudaki ilk önemli açıklama yılbaşından bir hafta önce 22 Aralık tarihinde Merkezi Komutanlığın başında bulunan Orgeneral Joseph Votel’dan gelmişti. Votel, Associated Press’e yaptığı açıklamada çok açık ifadelerle, “Suriye’de Yerel Kürt ve Arap sınır muhafızları için genişletilmiş bir eğitim programının geliştirilmekte olduğunu” açıklamıştı.
Votel’ın altında çalışan Sözcü Dillon’un açıklaması zaten komutan tarafından duyurulmuş olan kararın detaylandırılması ve isimlendirilmesinden ibaretti.
Ve kıyamet koptu.
ABD yönetimi, Koalisyon Sözcüsü’nün açıklamasından kaynaklanan haberler karşısında üç gün kadar sessiz kaldı. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı kuvvetli çıkış, ayrıca Türk kamuoyundan yükselen tepki dalgası yönetimi bir durum değerlendirmesine yöneltti.
Bunun ardından ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson devreye girdi. Tillerson, geçen salı günü Kanada’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na Suriye’de sınır gücü kurulmadığı konusunda güvence verdi. ABD Dışişleri Bakanı, ardından önceki akşam yaptığı bir açıklamada “Bütün durum yanlış aktarıldı, yanlış tarif edildi. Bazı kişiler yanlış ifade etti. Bir güvenlik gücü yaratmıyoruz... Türkiye’ye bu konuda bir açıklama borcumuz var” diye konuştu.
Bu arada yine önceki akşam ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) bir açıklamayla Suriye sınırında bir ‘güvenlik gücü kurmadıklarını’ belirtti.
Pentagon’un açıklamasının ana unsurlarını şöyle özetleyebiliriz:
“- ABD, Suriye’deki yerel güçleri eğitmeyi sürdürüyor. Bu eğitim, yerlerinden edilmiş insanların dönüşünü sağlamak üzere tasarlandı. DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkmaması önemli. Bu program, yeni bir ordu ya da geleneksel bir sınır gücü değil.
- Bu program güvenlik güçleri DEAŞ savaşçılarının Suriye’den kaçmasını ve kurtarılmış bölgelerdeki güvenliği tehdit etmelerini engellemek üzere Suriye’nin içine odaklıdır.”
***
Aslında Pentagon, bu açıklamayla Suriye’de Kürt (YPG) ve Arap unsurlarından oluşan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile çalışmaya devam edeceğini, hatta SDG unsurlarını eğiteceğini saklamıyor. Yalnızca, bunun “yeni bir ordu” ya da “sınır gücü” olarak nitelendirilemeyeceğini söylüyor. Ayrıca açıklamada DEAŞ bağlamında vurgulanan “kaçışların engellenmesi” hedefi, kaçınılmaz olarak sınırda alınacak önlemleri gerekli kılacaktır.
Bu açıdan baktığımızda ABD yönetiminin yaptığı, pazar günü Türkiye cephesinde tepkileri tetikleyen açıklamanın tonunu düşürüp terminolojisini yumuşatmak olmuştur. ABD’nin SDG ile Suriye’de sahada çalışmaya devam edeceğini duyurması, SDG’nin omurgasını PKK’nın uzantısı YPG’nin oluşturduğu dikkate alındığında, Ankara ile Washington arasındaki sıkıntının süreceğinin işaretidir.
Paylaş