Paylaş
2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’na “Seçim ittifakı yapılması halinde, yüzde onluk barajın hesaplanmasında ittifaka katılan partilerin aldıkları geçerli oyların toplamı esas alınır ve bu partiler için ayrıca baraj hesaplaması yapılmaz” hükmü getirilerek bu engel aşıldı. Buna karşılık baraj, ittifak kurmayan partiler açısından yürürlükte kalacaktı.
İttifakla gözetilen siyasi kazanç MHP’ye dönük baraj tehdidinin giderilmesiyle sınırlı kalmadı. Bir diğer düzenleme ile milletvekili dağılımının hesaplamasında ittifaka ek avantajlar sağlanması, bir başka anlatımla mümkünse daha fazla milletvekili çıkarabilmesi de hedeflendi.
Bu düzenleme, aynı yasaya eklenen “İttifakın elde edeceği milletvekili sayısının hesaplanmasında, ittifak yapan siyasi partilerin toplam oyu esas alınır” ifadesi üzerinden yapıldı. Böylelikle, milletvekili dağılımında uygulanan D’Hondt sisteminin işleyişinde, ittifak bünyesindeki partiler rakip partiler ve bağımsızlar karşısında tek bir blok olarak hesaplamaya dâhil edilecekti.
Bu durumda ittifak ile dışında kalan partiler arasındaki makas büyüyeceği için sıra milletvekili hesaplamasına geldiğinde, düzenleme ittifakın lehine işleyecekti. Örneğin, bir seçim bölgesinde AK Parti’nin 100 bin, CHP’nin 75 bin, MHP’nin 30 bin ve İYİ Parti’nin de 30 bin oy aldığı bir senaryoda, hesaplama 100-75-30-30 eşikleri değil, 130 (AK Parti+MHP) 75 bin (CHP) ve 30 bin (İYİ Parti) rakamları üzerinden yapılacaktı. Makasın bu şekilde açılması, hesaplamada uygulanan sistemin aritmetiği gereği bazı seçim bölgelerinde ittifaka kısmi kazançlar sağlayabilirdi. Bu aşamada ‘Millet İttifakı’ gündemde yoktu.
***
D’Hondt sisteminde, önce her partinin (ve ittifakın) oyu o ildeki milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar ikiye, üçe, dörde ve devamına doğru bölünüyor ve ortaya çıkan bu paylar parti ayrımı yapılmaksızın en büyükten en küçüğe doğru sıralanıyor. Ardından, milletvekillikleri bu paylar üzerinden büyükten küçüğe doğru partilere dağıtılıyor.
İttifakın çıkarttığı toplam milletvekili sayısı daha sonra D’Hondt’un bu kez ittifak içinde işletilmesi suretiyle ortaklar arasında paylaştırılıyor. Kuşkusuz, oyu yüksek olan ortak daha fazla sandalye kazanacaktır.
***
Bu sistemde özellikle milletvekili sayısının kabarık olduğu seçim bölgelerinde aşağı paylara doğru inildiğinde, partilerin -ittifak kurdukları takdirde- tek başlarına yarışa girmeleri halinde çıkarabileceklerinden daha fazla milletvekili alabilmeleri mümkün olabilir.
O dönemde AK Parti çevrelerinden yansıyan bilgiler, bu düzenlemenin ittifaka üye sayısının 600’e çıkacağı yeni Meclis’te 20-25 kadar fazladan milletvekili getirebileceği hesabının yapıldığını gösteriyor. Bu da yarışın bıçak sırtında geçtiği bir senaryoda, AK Parti-MHP cephesine TBMM’de önemli bir kazanç sağlayabilir; örneğin muhalefetle arasındaki farkı açabilir, hatta -senaryoya bağlı olmakla birlikte- Meclis çoğunluğu bile getirebilir. Ancak, bu ihtimallerin hepsi bu noktada birer varsayımdır.
***
Muhtemelen iktidar kanadının öngörmediği ihtimal, ‘Cumhur İttifakı’nı kurma adımına muhalefet cephesinin de benzer bir ittifak hamlesiyle karşılık vermesiydi. CHP, üstlendiği inisiyatifle İYİ Parti ve SP’yi işbirliğine ikna ederek ‘Millet İttifakı’nı kurdu.
Burada, kuşkusuz ittifakın ortakları açısından birçok siyasi çıkar gözetiliyor. Bunlar arasında, hesaplama yöntemindeki değişiklikle ‘Cumhur İttifakı’nın çıkartmayı hedeflediği ‘bonus’ milletvekilliklerini önleme, dolayısıyla iktidar kanadının yeni Meclis’te geniş bir kontrole sahip olmasını önleme amacı da önemli bir saik.
Bu çerçevede muhalefetin karşı ittifak hamlesiyle, iktidar kanadının yeni hesaplama yöntemi üzerinden elde etmeyi düşündüğü avantajların belli ölçülerde dengelendiğini söylemek mümkün.
Bununla birlikte, hesaplamada devreye girecek olan ittifak faktörünün yine de sürprizlere açık bir durum yarattığını belirtmek gerekiyor. Bu sürprizler, kuşkusuz alınacak sonuçlara bağlı olarak, yarışın çekişmeli geçtiği ve milletvekili sayısının kabarık olduğu özellikle büyük kentlerde yaşanabilir.
Paylaş