24 Haziran seçiminin en hayati soruları

CHP’nin aday olarak Muharrem İnce’yi çıkartması, AK Parti-MHP ittifakının da Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylık başvurusunu Yüksek Seçim Kurulu’na iletmesi ile birlikte 24 Haziran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimine dönük geri sayım dün itibarıyla resmen başlamış bulunuyor.

Haberin Devamı

CHP’nin sonuçta kendi köklerinden gelen bir adayda karar kılması, partinin seçim sürecinde bir bütün olarak hareket etmesini sağlayacak, tabanını küstürmeyecek bir seçeneğe yöneldiğini gösteriyor. İnce’nin kürsü hâkimiyetiyle kendini kanıtlamış cerbezeli bir hatip olması kampanya sürecine belirgin bir canlılık getirecektir. Keza, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in de hitabet gücüyle muhalefet cephesinin enerjisini yukarı taşıyacağını söyleyebiliriz.

Tabii kürsüden hitabeti -seçim olsun olmasın- günlük yaşamının ayrılmaz bir parçası haline getirmiş olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da karşı sahnede olacağını hesaba kattığımızda, gerilimi, ateşi bir hayli yüksek bir kürsü muharebesinin cereyan edeceğine şimdiden hükmedebiliriz.

*

Karşımızda Türkiye’nin siyasi tarihinde pek çok ‘ilk’in gerçekleşeceği bir yarış var. Öncelikle, ülkenin 16 Nisan 2017 Anayasa referandumunda başkanlık rejimine adım atmasından sonraki ilk eşzamanlı ikili seçime tanıklık edeceğiz.

Haberin Devamı

İttifaklarla karşılıklı iki blok halinde girilen ilk parlamento seçimi olması işin bir diğer ilginç yönünü oluşturuyor. Buna ek olarak, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması halinde, bu etabın ne gibi kümeleşmeleri, oy hareketlerini, sürprizleri tetikleyeceği en hayati sorudur.

Ayrıca, CHP, İYİ Parti, SP ve DP arasında kurulan ittifak, üzerinde durulması gereken bir işbirliği modeline işaret ediyor. Bu modelde, kendisini laik - sosyal demokrat çizgide konumlandıran bir parti ile Türk milliyetçiliği geleneğini temsil eden MHP içinden kopan ancak merkez sağ kadrolardan da destek devşiren bir diğer parti, bugün hayatta olmayan Necmettin Erbakan’ın Milli Görüş mirasını sahiplenen muhafazakâr bir parti ile güç birliğine gidiyor.

Farklı meşreplerden gelen, ayrı dünya görüşlerine sahip üç partinin Demokrat Parti’nin adını yaşatan küçük bir partiyi de yanlarına alarak ittifak kurmaları ne anlama geliyor? Bu partilerin -barajı aşma ve parlamentoda daha geniş bir temsil elde etme saiklerinin yanı sıra- demokrasi, kuvvetler ayrılığı gibi ortak müştereklerin de tanımladığı bir platformda buluşabilmesi, Türkiye’de siyasette uzlaşma geleneğinin yerleşmesi bakımından değerli bir çabadır. 

*

Haberin Devamı

Seçimin en çok merak uyandıran aktörü İYİ Parti’dir. Çünkü hem MHP hem de CHP’den oy cezbedebilecek gibi gözüküyor. Akşener ve ekibi, AK Parti’ye yönelmiş eski merkez sağ oylara dönük bir çekim alanı da yaratma iddiasındadır. Hedef aldığı partilerin seçmenleri üzerinde ne kuvvette merkezkaç hareketlere yol açabileceği bu partinin başarı derecesini belirleyecektir.

Sandıkta stratejik önem taşıyan bir kitle her iki ittifakın dışında kalan HDP ve diğer Kürt seçmenlerdir. Geçmişte AK Parti’ye oy vermiş muhafazakâr Kürtlerin durumu özellikle önem taşıyor. AK Parti’nin MHP ile ittifaka girerek benimsediği milliyetçi söylem ve güvenlikçi politikaların muhafazakâr Kürtlerin tutumunu nasıl etkileyeceği 24 Haziran’ın en kritik bilinmezlerinden biridir.

*

Haberin Devamı

Bütün bu ihtimal ve sorulardan önemlisi şudur. Son tahlilde Türkiye’nin iç barışı, huzuru, esenliği ve demokratik istikrarı her şeyin üstündedir. Seçim nedeniyle gerilimin yükselmesi ne kadar kaçınılmaz olsa da, unutmayalım ki, son tahlilde önümüzde düşman kuvvetler değil aynı ülkenin partileri ve onların temsilcileri arasındaki bir yarış söz konusu. Her iki ittifakın adayları ve seçmenleri de bu ülkenin saygıdeğer vatandaşlarıdır. Hiçbir taraf yurtseverlik ve ahlak ölçüleri açısından bir diğerinden daha üstün ya da diğerinin gerisinde değildir. Bu demokratik rekabeti bir yüksek gerilim hattına çevirmenin kimseye yararı yoktur.

Bir diğer önemli husus, yarışın adil ve düzgün bir zeminde gerçekleşmesi gereğidir. Hakkaniyete dayanan gerçek bir seçim; tarafların eşit zeminlerde mücadele ettikleri, aynı kurallara tabi oldukları, kimsenin kayrılmadığı ya da handikaplı duruma düşürülmediği, hakemlerin tarafsız davrandığı bir yarış olmak durumundadır. Bu çerçevede rekabet eden tarafların mesajlarını topluma iletebildikleri, kendilerini anlatabildikleri bir ortamın sağlanması demokratik centilmenliğin gereğidir.

Haberin Devamı

Bunları belirtirken özel bir talep öne sürmüyor, sadece evrensel demokrasi standartlarını hatırlatmış oluyoruz.

 

Yazarın Tüm Yazıları