10 Kasım’da Atatürk’ün çizdiği geleceğin değerini anlamak

Atatürk Kültür Merkezi yıkılıp yeniden büyük ölçüde eski görünümüyle inşa edildikten sonra adının aynen korunması, toplumun geniş bir kesiminde memnuniyete yol açtı.

Haberin Devamı

Aslında bundan daha doğal ne olabilir ki? Aksi mi düşünülecekti?

Azımsanmayacak bir kesimde, önemli bir sanat-kültür mekânında Atatürk’ün isminin devamının dahi bir rahatlamayla karşılanmasının, pekâlâ farklı bir tercihe gidilebileceği konusunda belirmiş düşüncelerden, daha doğrusu kaygılardan kaynaklandığı anlaşılıyor.

Tabii Atatürk’ün adının kaybettirilmek, silinmek istendiği yolundaki kaygılar durup dururken ortaya çıkmıyor. Buna kaynaklık eden birçok neden gösterilebilir. Atatürk’e açıkça saygısızlık anlamına gelen, hakaret içeren kimi hareketlerin, tavırların çok yakın zamanlarda da sergilenebilmiş olması bu alandaki hassasiyetleri besliyor.

Örneğin, Ayasofya’da vaaz veren bir hocanın ismini geçirmeden Atatürk’e ağır ifadelerle saldırması, yakın zaman kesitinden aktarılacak örneklerden yalnızca biridir.

Haberin Devamı

10 Kasım’ın yıldönümünde bu gibi şahısların isimlerini burada geçirmek, Atatürk’ün adını onlarla birlikte anmak bu değer bilmezliğe prim vermek olacaktır.

ATATÜRK KARŞISINDA SAMİMİYET GEREĞİ

Atatürk’ü sahiplenen çoğunluk, ona yapılan bu gibi saygısızlıklar karşısında gereken tepkiyi her zaman kuvvetli bir şekilde gösterecektir.

Bununla birlikte, Atatürk’e saygısızlıktan çekinmeyen bu insanların kendilerini açıkça ifade edip sahici yüzlerini göstermelerinin, daha yakından tanınmalarını mümkün kılan pratik bir sonucu da oluyor.

Hatta buradan hareketle şu soruyu da yöneltebiliriz: Atatürk’ü sevmeyen, hürmet etmeyen, iç dünyalarında ona yalnızca hasmane duygular besleyen bu gibi şahsiyetlerin, hiçbir içtenlik taşımayan, doğrudan riyakârlığa dayanan sevgi gösterileri daha mı tercihe şayandır?

Böyle kişilerin gösteriş ya da yanıltma amacıyla Atatürk’ü sahipleniyor gibi göründükleri durumlar, Atatürk’ün hatırası karşısında bir talihsizlik değil midir? Belki de doğrusu, bırakalım onların sahiplenmeleri eksik kalsın demektir...

Tabii ifade ettiğim bu düşüncelerden Atatürk’e saygısızlığın teşvik edildiği gibi bir anlam çıkarılmamalıdır.

Sadece Atatürk karşısında bir samimiyet testinin dürüstlük açısından her zaman daha yararlı olacağını söylemek için bunu yazıyorum.

Haberin Devamı

LAİK MODELİN BAŞARISININ TEYİDİ

Kuşkusuz ideali, Atatürk’ü korumak için özel yasalara, önlemlere gerek duyulmayacağı bir ortamın yaratılmasıdır.

Yine de bu nedenle çok endişelenmeye mahal yoktur. Çünkü, onu hedef alan bütün saldırıların, kendisinin hayata geçirdiği ilkelerin gücü karşısında bir başarı şansı yoktur. Atatürk’ün geride bıraktığı düşünceler, koyduğu yol gösterici ilkeler, kendisine karşı olan kesimleri düşünsel planda bertaraf etmeye yetecek güçtedir.

Çevremizdeki coğrafyada meydana gelen bitmek bilmeyen istikrarsızlıkların, çalkantıların seyri, onun bıraktığı eserin gücünü, bütün olumsuzluklara rağmen taşıdığı dayanıklılığı kanıtlamak açısından yeterlidir.

Haberin Devamı

Bütün bu hadiselerde, Atatürk’ün yüzünü bilime ve moderniteye dönmüş, kadının toplumdaki eşit rolünün önünü açmış laik modelinin başarısının teyidini görüyoruz. Bölgemizden çok daha uzaklara yayılan geniş bir coğrafyada tarihin akışı onu haklı çıkaracak bir çizgide ilerliyor.

Türkiye  ve karşısında İslam dünyasının kalan büyük bölümünün, 20’nci yüzyıldan hangi farklı kimliklerle çıktıklarını ve 21’inci yüzyıla hangi farklı doğrultularda girdiklerini karşılaştırmak bile bu tarihsel olguyu görebilmek bakımından yeterlidir.

21’İNCİ YÜZYILDA CUMHURİYETİ İLERİ GÖTÜRMEK

Toplumun ona duyduğu şükran duygularının hiçbir zaman azalmamasında, bağımsızlık savaşına liderlik etmesinin yanısıra, sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına çizdiği geleceğin değerinin bu kıyaslamada her geçen gün daha da iyi anlaşılması yatıyor. Bu durum, Türk halkının büyük çoğunluğunun ona olan sevgi bağlarının her seferinde daha da güçlenmesini sağlıyor.

Haberin Devamı

Şimdi bugünkü kuşaklara düşen görev, bu bağları güçlü tutarken, Atatürk’ün kurduğu laik cumhuriyeti bilimde ileri götürerek, refah toplumuna taşıyarak, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını yücelten gerçek bir demokrasiyle taçlandırmaktır.

Ona saygımızı, minnettarlığımızı dile getirdiğimiz her 10 Kasım, bıraktığı mirası korumanın yanı sıra cumhuriyeti bu yüzyılda nasıl daha ileri taşıyacağımızı düşünmeye de vesile olmalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları