Paylaş
Ama Türkiye de budur işte. Bütün hatlarıyla, bütün kurumlarıyla, bir asalet örneği verdi.
Efendim, Türkiye yalnızmış.
Keşke hep yalnız kalsak.
Bunların içinde işimiz ne?
Seçim ve af
Bu iki kurum, hiç söylenti kaldırmaz.
Durup dururken bir “seçim” lafı çıktı mı, mutlaka arkası gelir. Nitekim geldi işte.
“Af” da öyledir. Telaffuz edilmeye başlandı mı, ucundan kenarından muhakkak bir af çıkar. Kader mahkumlarının beklenti ve duygularına olan saygı da, süreci zaten hızlandırır.
Eh, ok yaydan çıktıktan sonra da dönüş olmaz.
***
Şimdi bir de şöyle bölüneceğiz:
- Af’tan yana olanlar.
- Af’fa karşı olanlar.
Hararetli tartışmalar başladı bile.
Daha ortada içerik yok.
Daha affın kapsamı belli değil. Ne bir taslak, ne bir tasarı. Hiçbir şey belli değil.
Ama affa sınır biçenler mi istersiniz, kader mahkumu’nun tarifini yapanlar mı, yoksa kendi gönlünce bir kapsam önerenler mi, neler neler.
Bu kadarı bile mahkumların yüreğini hoplatmaya yeter.
Onun için -şimdilik- burada kesiyorum.
Paylaş