Pazar Kahvesi

- Ahmet Şık’ın annesi ermişmiş... Onu üzmeyelim.

Sonra Murat Sabuncu’ya dönüyor:

- Boğazı görmek istiyormuş. Görsün.

Ne güzel.

***

Hakim Bey Amca, Akın Atalay’a da tutukluluk halinin devamını şöyle bildiriyor:

- Gemiyi en son kaptanlar terk eder.

Herhalde üzgün bir ifadeyle söylemiştir bunu.

Ama yine de bu cümlenin içinde “gelecek celse için” bir müjde var.

***

Böyle tonton bir Hakim Amca’ya vaktiyle ben de rastlamıştım.

70’li yılların sonuna doğru, rahmetli Mustafa Üstündağ bana bir hakaret davası açmıştı.

Karar günü geldi çattı.

Hakim Amca, kararı yüzüme okurken dedi ki:

- Aklı başında birine benziyorsun. Memlekette hakaret edecek bir sürü siyasetçi varken, bula bula Sayın Üstündağ’ı mı buldun?

.........

Utandım. Önüme baktım.

O devam etti:

- Sayın Üstündağ şimdi şu kapıdan içeri girse ondan özür diler misin?

Kapıya baktım. Gelen giden yok.

Ama “elbet özür dilerim” dedim.

- Pekalâ, kendisine şu kadar lira tazminat ödeyeceksin.

Avukatım Ali Çekiç atıldı:

- Hem özür diletiyorsunuz, hem para ödetiyorsunuz.

Tonton Amca gülerek:

- Parayı sana ödeyeceğine, bırak da Üstündağ’a ödesin.

Ali abi kızdı:

- Ben avukatlık ücreti almıyorum.

- Alsaydın... Tercüman’da para çok.

***

Bir defasında da, daha önce bilmem yazmış mıydım, Demirel’e yumruk atan bir saldırgan 6 ay ceza almıştı da, kararı az bulup sert eleştirdiğim için bana da 8 ay verip sonra tecil ettiler.

Hakim’e dedim ki:

- Başbakan’a yumruk atana 6 ay, yazıyı yazana 8 ay, bu nasıl şey.

O da tonton bir hakimdi. Dedi ki:

- Yazı yazacağına sen de bir yumruk ataydın.

Gülüştük, geçti gitti.

.........

Son tahliyeler bana bunları hatırlattı. Meslektaşlarıma geçmiş olsun.