Paylaş
Evet, var.
Ne zaman yoktu ki?
Kendimizi bildik bileli, kutuplaşmış bir kitleyiz:
İnönü-Bayar.
Demirel-Ecevit.
Hatta aynı siyasi kampın içinde bile:
Demirel-Özal.
Çiller-Yılmaz.
***
Siyasetin olmazsa olmazıdır kutuplaşma.
Yeter ki seviye düşmesin, yeter ki belden aşağı inmesin.
Rekabet başka, husumet başka.
Rakip ile hasım arasındaki o muazzam farkı unutmayın.
Rakiple sadece yarışırsınız... Ama hasım öyle mi?
Gönül ister ki Fenerbahçe-Beşiktaş-Galatasaray arasında hep rekabet olsun... Husumet değil.
Çünkü onlar rakiptir.
Hasım değil.
***
Şimdi referandum sebebiyle yine bir kutuplaşma var.
İş orada kalsa iyi.
Fakat evet-hayır şıklarını, bir ölüm-kalım meselesine dönüştürmek, siyasetle hiç bağdaşmıyor. Zira kin, nefret ve husumet, anayasa değişikliğinden daha önce ve daha önde koşuyor.
18 tane maddeden bir tekini söyle desen söyleyemeyecek olanlar, birbirlerini karşılıklı düşman ilan ediyor.
Kutuplaşmanın bile bir raconu vardır.
Ezbere olur mu?
NOT:
Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu iki maddeden bahsetti “eğer o iki madde, öyle değil de şöyle olsaydı, vereceğimiz oy da EVET olurdu” dedi.
Şık bir eleştiri.
Demokrat bir duruş.
Mecliste hasretini çektiğimiz uygar bir bakış.
Yoksa gözü kapalı külliyen kabul-külliyen red demek, en kolay yol.
Paylaş