Paylaş
Salondakilere, imdb’si 9 üstü bilim kurgu filmi izliyormuş hissi veren bu hedeflerden en çok heyecan uyandıran, şüphesiz ki Building 8 adını verdikleri proje oldu.
BUİLDİNG 8: BEYİN DALGALARIYLA İLETİLİŞİM
Beyin dalgalarıyla iletişim üzerine yapılan çalışmalardan en dikkat çekeni ve Facebook’a da ilham veren, Stanford Üniversitesi’nden Prof. Krishna Shenoy’un liderliğini yaptığı araştırma! En son felçli bir kadında uygulanan beyin dalgalarıyla iletişim, çok başarılı sonuçlar verdi (https://www.youtube.com/watch?v=JJS3VNvv990).
Kadın, karşısına konulan sanal klavyeyi düşünce gücünü kullanarak dakikada 8 kelimeye kadar hızla yazmayı başardı. Prof. Shenoy, daha sonra çalışmasını yapay zekayla destekleyerek, kadının internette sörf yapıp alışveriş yapmasını da sağlayarak, onun yıllardır süren sessiz ve karanlık dünyasına pırıl pırıl bir güneş doğurmuş oldu.
Facebook Building 8 Laboratuvarının başında bulunan Regina Dugan, Stanford gibi bir kaç üniversiteyle işbirliği yaparak bu iletişimi bir adım öteye taşıyor. Dugan, bildiğimiz bütün mesajlaşma uygulamalarını kökten değiştirecek bir teknolojiyi bir kaç yıl içinde herkesin hizmetine sunacaklarının müjdesini verdi: Beyin dalgalarıyla mesajlaşma! Facebook’un bu teknolojisiyle insanlar, dakikada 100 kelime hızında yazabilecek! Bu normal bir insanın 5 katı hız anlamına geliyor.
FACEBOOK, BEREN SAAT’İN “BENİM DÜNYAM” FİLMİNİ HAYATA GEÇİRİYOR!
Regina Dugan, iletişim konusuna çok takmış durumda! Ekibinin üzerinde çalıştığı bir diğer konu da, konuşulanları derimizle anlayabilen bir sensör teknolojisi! Sunumda gösterdiği deneyde, denek bir kadına belli bir sözlük dağarcığında, 3 kelimeye kadar verilen bütün sözcükleri ve komutları kol derisiyle anladığı görüldü. Bu teknoloji özellikle işitme engelli insanların iletişiminde, çığır açacak!
FACEBOOK’UN ULAŞMAYACAĞI YER KALACAK MI?
Hali hazırda 2 milyar kullanıcısı olmasına rağmen hedefleri, Afrika’nın derinliklerindeki kabilelerden Asya’nın en ücra noktasına kadar dünyadaki her yere, herkese ulaşmak! İnternet olmayan yerlere, Aquila denilen ve dünyanın stratosfer tabakasında bir ay durmadan uçabilen insansız hava aracıyla ulaşacaklar. Bu uçak, gökyüzünde asılı duran bir baz istasyonu gibi yayın yapacak!
CEP TELEFONU KAMERASI HAYATIMIZIN MERKEZİNE OTURUYOR!
Bu konuda da en dikkat çeken yenilik; artırılmış gerçekliği, 3 boyutlu sanal post-it olarak istediğiniz yerde kullanabilmek! Örneğin eşinizin yaptığı dolmaları, dayanamayarak gece kalkıp yediniz ve daha sonra da yakalanmadan sabah işe gittiniz. Buzdolabının üstüne, kendinizi affettirmek için bıraktığınız sanal sevgi mesajınızı, eşiniz cep telefonu kamerasını dolaba tuttuğunda okuyabilirken, çocuklarınız göremeyecek!
Ya da duvarlara yapılan grafitiler, ağaç gövdelerine kazılan baş harfli kalpler de artık yerini bu teknolojiye bırakıyor. Şehirde istediğiniz binaya sanatınızı yansıtabilecek ve kamerasını oraya tutan herkese de sergileyebileceksiniz. Böylece sınır tanımadan istisnasız her yeri, her nesneyi sanatınızı sergileyeceğiniz bir tuvale dönüştürüyor!
Facebook, konferansa katılan herkesi heyecanlandırmayı başardı. Ancak insan şunu da düşünmeden edemiyor: Teknoloji, gerçek dünyayla bağımızı daha da güçlendiriyor mu yoksa bizi daha kopuk bir hayata mi itiyor.
TIP ÖĞRENCİLERİ İÇİN GİRİŞİMCİLİK
Amerika’da yapılan bir araştırma, tıp öğrencilerinin derslere katılma oranının %10-15 arasında değiştiğini gösteriyor. Bunun nedenleri çok daha büyük bir tartışma konusu olsa da, oran Türkiye ve Avrupa için de çok farklı değil!
Tıp öğrencileri, daha çok kendi başlarına çalışmalarıyla bilinirler. Katılmadıkları dersleri ise, hocaların konu anlatırken alınan ses kayıtlarını dinleyerek ve kırtasiyelerden edindikleri ders notlarına çalışarak telafi ederler. Ses kayıtlarını da, 2-3 kat hızlandırılmış dinleyerek, aynı süre içinde daha çok tekrar etmiş olurlar. İngilizce tıp okuyanların online kaynakları, Türkçe okuyanlara göre çok daha zengindir. ReelDx, Oasis ya da 3 boyutta hasta eğitimi için Fusion Tech bunlardan sadece bir kaçı!
PEKİ TÜRKÇE TIP EĞİTİMİ İÇİN PROFESYONEL UYGULAMALAR VAR Mİ?
Türkçe web siteleri, daha çok konu anlatımları ve sınavlara hazırlık sorularını içermektedir. Ancak zamanlarının çoğunu kendi kendine öğrenerek geçiren öğrenciler İngilizce kaynaklardaki gibi; animasyon, sesli ve görsel tekniklerle hazırlanmış 6-10 dakikalık konu anlatımlarına, hocaların hazırladıkları podcastlere ihtiyaç duymaktadır.
TIP OKUYAN YA DA HER HANGİ BİR GİRİŞİMCİ, BUNU FIRSATA NASIL DÖNÜŞTÜREBİLİR?
Öğretim içeriği oluşturmak için ders notları, daha çok görsel ve animasyon kullanılarak ilgi çekici hale getirilebilir. Derse giren hocalarla, bu amaçla özel olarak ders videoları ve podcastler hazırlanabilir. Yeterli kaynak oluşunca da, uygulama geliştirme safhasına geçilir.
Video düzenleme programlarını öğrenmek çok zaman almayacağından kısa sürede uygulamanızın içeriğini çok zenginleştirerek temel yardımcı öğrenme kaynağı haline dönüşebilirsiniz. Böylece küçük bir üyelik ücreti ödeyen öğrencileri de, çok karmaşık olan kendi kendine öğrenmeyi hem eğlenceli hem de daha eğitici hale dönüştürebilirsiniz. Bu sayede hocalar, öğrencilerin kafalarında oluşan sorular ve anlamadıkları bölümler için derslerde daha etkileşimli konu işleyebilirler.
Unutmayın, öğrencilerin %85 ders dışında öğreniyorsa, bu sizin girişimcilik ruhunuz için eşsiz bir fırsat demektir! Hayallerinizi ders çalışarak da gerçekleştirebilirsiniz, kendinize inanın!
cikmazozcan@gmail.com
https://www.facebook.com/ozcan.cikmaz.7
Paylaş