Paylaş
Yürüme konusunu çok sık gündeme getirdiğimin ben de farkındayım. Bilerek yapıyorum! Sebebi net ve açık: Kronik hastalıklardan korunmanın da, keyifli bir yaşlılık sürebilmenin de basit iki altın anahtarı var.
Anahtarlardan biri doğru beslenmek. İkincisi ise besinlerle kazandığımız kalorileri -enerji- yağ olarak depolanmalarına fırsat vermeden yakıp yok etmek. Ama biz ısrarla ikinci anahtarı kullanmıyoruz.
Yani Y-Ü-R-Ü-M-Ü-Y-O-R-U-Z! Oysa buna mecburuz!
“Yürümenin ‘genç kalmak’ ve ‘zinde ve formda bir ömür sürmek’ ile ilişkisi ne hocam?” diyorsanız buyurun...
İYİ BİLGİ: Yürümek mitokondrileri nasıl etkiler?
Gıdalarla kazandığımız enerjiyi mitokondrilerimizde yakıp bedensel enerjiye çeviriyoruz. Ne kadar çok mitokondrimiz varsa o kadar çok ham madde (besinler) kullanıyor, o kadar bol enerji üretiyoruz.
Ne var ki her organımız, dokumuz, hücremizde aynı miktarda mitokondri yok. Mitokondri zengini organlarımız kalp, karaciğer, beyin ve böbrek. Bunlar en çok çalışan, dolayısıyla en çok enerjiye ihtiyaç duyan organlar oldukları için mitokondriden zenginler.
Dokulara gelince... Yağ dokusu ve kemik dokusu iflah olmaz birer mitokondri fakiri. Her birinde bir, bilemediniz iki mitokondri var!
Kas dokumuz ise mitokondri bakımından çok güçlü. Yürümenin “gençleştirici etkisi” de zaten bu noktada, yani kaslarda başlıyor. Siz yürüdükçe kaslarınızdaki mitokondri sayısı da artıyor.
Nasıl mı? Hazırsanız devamı için aşağıdaki kutuya geçebiliriz.
İYİ HABER: Egzersiz mitokondrileri yeniler
Bedenimizdeki toplam çizgili kas kitlesinin yüzde 80’inden fazlası göbek çizgimizin altında, kalça, baldır ve bacaklarımızdaki kaslarda.
Eğer siz daha fazla, daha sık ve daha etkili aktiviteler yapacak olursanız sempatik sinir sisteminiz kaslarınıza “özel sinyaller” göndererek “daha fazla enerji üretmen lazım, bunun için de daha çok mitokondriye sahip olmak zorundasın” şeklinde mesajlar gönderir.
Neticede kas hücreleri yeni ve genç mitokondriler üretirler. Neticede bu mitokondrilerde daha çok şeker ve yağ asidi yakarak bize güç, kuvvet, enerji ve zindelik yüklerler. Ama küçük ve mühim bir ayrıntı daha var. O ayrıntıyı da yan kutuda özetledik.
SORU ŞU: Yürümek yaşlı mitokondrileri yok eder
Mitokondrilerin sayısı kadar yaşları da önemli bir ayrıntıdır. Tıpkı bizler gibi yaşlı ve eski mitokondriler de zamanla güçsüz düşüyor, daha az besin (yağ asidi, şeker) yakıyor, daha çok serbest radikal üretiyor.
Daha az besin yakmak, daha çok yağlanmak anlamına geliyor. Aşırı miktarda serbest radikal üretimi ise yalnızca yaşlanmaya değil, insülin direncine de katkı veriyor. Peki, egzersiz ne yapıyor?
İşte işin sırrı tam da burada: Egzersiz sadece yeni ve genç mitokondri üretimini teşvik etmekle kalmıyor, kaslarınızdaki yaşlı mitokondrilerin sayısını da azaltıyor. Netice mi? Daha hızlı ve güçlü bir metabolizma! Daha az insülin direnci! Daha çok insülin hassasiyeti! Minimum yağ üretimi! Maksimum enerji!
Kısacası daha genç, formda ve zinde bir beden. Bitmedi: “Yaşlanınca neden yorgun düşeriz?” sorusunun yanıtı da burada gizli. Cevap şu: Daha az ve daha yaşlı mitokondrilerimiz olduğu için!
HATIRLATMA: B12 azalınca ne olur?
- Kansızlık başlar.
- Yorgunluk, halsizlik duygusu artar.
- El ve ayaklarda yanma, uyuşma ve kramplar devreye girer.
- Depresyona zemin hazırlanır.
- Konsantrasyon düşer.
- Unutkanlık artar.
- Bağışıklık zayıflar.
- Tat ve koku duyuları zayıflar.
- Çocuklarda büyüme yavaşlar.
- Yaşlanma belirtileri artar.
BİR UYARI: İçi boş yapısı kof besinler hastalık saçıyor
Bas bas bağırıyoruz, yiyip içtiklerimizde probiyotik bakteri, omega-3 yağ asidi kalmadı diyoruz. Peki içi boşalmış, yapısı koflaşmış besinler sadece etler, yumurtalar, balıklar, yoğurtlar mı? Hayır! Ne elmalarda eskisi kadar vitamin, ne üzümlerde eski bollukta antioksidan var. Çünkü toprak fakirleşti, besinlerin genetik yapıları değişti, içlerine hormon girdi.
Ve bir sorun daha var: Gıdalar gırtlağımızdan geçene kadar bir sürü işlem görüyor, işlemler çoğaldıkça da içleri boşalıyor. Mesela öğütme işlemi buğdayın yapısındaki E, B1, B2 ve B3 vitaminlerinin dörtte üçünü yok ediyor.
Geriye vitamini minerali gitmiş, glüten ve nişasta bombası haline gelmiş “endüstriyel” bir besin kalıyor.
Netice mi? Büyüyen göbekler, genişleyen beller, kalınlaşan enseler ve kronik sağlık problemleri.
OKUR SORUSU: B12 eksikliği neden çok yaygın?
B12 noksanlığı özellikle 40’lı yaşların sonrasında çok yaygın bir sorun. Farklı nedenleri var.
Birinci neden B12 vitamininin ağırlıklı olarak hayvansal besinlerde bulunması. Yeterince et, süt ürünü, yumurta yemezseniz B12 kazanamazsınız.
İkincisi diğer vitaminlerden farklı olarak B12’nin yapısında “mineral” bulundurması. B12 içinde kobalt bulunan tek vitamindir.
Diğer vitaminler emilim için herhangi bir aracıya gerek duymazken o merkezinde kobalt iyonu nedeniyle ek bir “taşıyıcı”ya ihtiyaç duyar. O da mideden salgılanan protein yapısında bir maddedir, “Intrensek -iç- faktör” olarak bilinir.
B12 onunla birleştikten sonra mideden bağırsaklara geçip emilip kana karışabilir.
Bazı insanlar mide hastalıkları -atrofik gastrit- veya yaşlılıkları nedeniyle midelerinde bu maddeyi üretemezler.
B12 eksikliğinin yaşlılarda daha sık görülmesinin nedeni budur.
Bu kişilerin B12 desteklerini enjeksiyonlar yolu ile kullanmaları zorunludur.
Üçüncü neden ise yuttuğumuz ilaçlardır. B12 emilimini engelleyen ilaçları yutarak B12 eksikliğine biz de katkı veriyoruz.
Mide haplarının, antibiyotiklerin, metforminin B12’nin emilimine engel olabileceğini bilmiyoruz.
Netice mi? Pilimiz bitiyor. Yorgun, bitkin düşüyoruz.
Paylaş