Paylaş
Yorgunluk yaşlılığın vazgeçilmez sorunlarından ve sonuçlarından biri. Kendine ne kadar iyi bakarsa baksın yaşı ilerleyen herkes az ya da çok ama mutlaka yorgundur. Peki neden?
Yaşlılık yorgunluğunun bir değil, birçok nedeni var. Kalp, akciğer, karaciğer ve böbreklerin eski kapasitelerini kaybetmeleri, uykunun kalitesinin bozulması, metabolizmanın yaşlılığa yenik düşmesi, tiroit bezinin tembelleşmesi akla gelen ilk sebepler. Ama nedense gözden kaçan çok önemli bir sebep daha var: Kas erimesi!
Daha önce de açıkladım, bir kez daha hatırlatayım: 40’lı yaşlardan sonra dikkat etmeyen herkes kas kaybına uğruyor. Bu kayıp 70’li yaşlara varıldığında yüzde 30’ları bulabiliyor. Bu da ciddi ölçüde “mitokondri” kaybı anlamına geliyor.
Mitokondri kaybı ise enerji üretiminin yetersizliği ile eş anlamlı bir durum. Toparlamak gerekirse yaşlılığa bağlı yorgunluğun esas nedeni kaslarımızı ve onlarla birlikte mitokondrilerimizi kaybetmemizdir. “Peki bu kaybı önlemek mümkün mü?” diyorsanız cevabımız hazır: YÜRÜYÜN!
Hem de her gün, bıkmadan, usanmadan yürüyün. Yürümekle de yetinmeyin, yüzün, golf, tenis oynayın, kayak yapın. Özellikle tempolu yürüme alışkanlığını her yaşta ısrarla sürdürmek, yaşlılık yorgunluğunu önlemenin en etkili ilacıdır.
Tansiyonum neden yükseldi?
Kan basıncımızın normal sınırlar içinde kalması mühim bir sağlık parametresidir. Prensip olarak yaşımız ne olursa olsun büyük tansiyonumuzun 13’ten, küçük tansiyonumuzun 8’den yüksek olması asla arzu edilmez. Rakamlar 14/9’un üzerine çıktığında ise hemen herkeste hafif bir panikleme hali başlar. Değerler daha da yükselmişse eğer telaşlar iyice büyür.
Peki böyle bir durumda izlenmesi gereken en doğru yol nedir? Hipertansiyonlu biri olun ya da olmayın fark etmiyor. Kan basıncınızın olması gerekenin çok üzerinde olduğunu gördüğünüzde önce “telaşlanmamanız”, paniğe kapılmamanız gerekiyor. Hemen bir “dilaltı hapı”, hemen bir doz daha “tansiyon ilacı” yanlışlarına düşmemek de önemli bir ayrıntı.
Doğru olanı önce aşağıdaki sorulara yanıt vermeniz ve bu sorulara ilişkin problemleri ya da yanlışları çözmenizdir. O sorular şunlar olmalı...
- Kilo mu aldım?
- Tuzlu mu yedim?
- Uykum mu kötü?
- Stres yüküm mü arttı?
- Sigarayı, alkolü mü abarttım?
- Hareketim mi azaldı?
Sadece egzersizle kilo vermek neden zor
Yiyip içtiklerini düzene sokmadan sadece egzersizle kilo vermeye çalışanlar genelde istedikleri sonucu alamazlar. Bu tatsız sonucun nedenleri ise şunlar:
- Egzersizi takip eden saatlerde (genelde istemeden ve farkına varmadan) daha az hareket ediyorlar.
- Egzersizden sonra iştah arttığı için gereğinden daha fazla kalori tüketiyorlar.
- Prensip şudur: Beden kendini korumayı ve bulunduğu kiloda kalmayı amaçlar, iç dengesini sürdürmeye çalışır. Bunu da iştahla ilintili hormonların (insülin, leptin, grelin) seviyelerini ayarlayarak yapar.
NEDEN KADINLAR ERKEKLERDEN DAHA YAĞLI?
Bin bir zahmetle kaybedilen kiloları yeniden geri kazanmak konusunda kadınlar erkeklerden daha şanssız. Hayatın onlara bu konuda biraz daha adaletsiz davranmasının nedeni ise “üreme” görevinin öncelikle kadınların sırtına yüklenmiş olması.
Kadınların üremeyi sürdürmek için enerji depolarını (yağlarını) korumak üzere planlanmış bir metabolizmaları var. Zaten normalde de bu yüzden erkeklere oranla biraz daha yağlılar. Yani sorun sadece “estetik” değil, aynı zamanda “obstetrik” bir durumla da bağlantılı.
Egzersiz iştahı açar mı?
Evet, açar! Düşük yoğunluklu ve bu kısa süreli egzersizlerde zaten beklenen bir sonuçtur. Bedenlerimiz negatif metabolik ve enerjetik bilançoya geçtiği anda iştah hormonlarımız devreye girer ve bizi “hadi bir şeyler yesene!” çağrıları ile ayartmaya başlar.
Peki çaresi var mı?
Var! Eğer egzersiz sürenizi uzatır, 60-80 dakikanın üzerine çıkarırsanız ya da egzersiz yoğunluğunuzu artırıp
aşırı yükleme yaparak 800 kalorinin üzerinde yakmayı başarırsanız tersi olur: İştahınız kapanır.
Paylaş