Paylaş
YANILGI 1
ERKEKLER KADINLARDAN DAHA YALNIZ
ABD’de yapılan yeni bir çalışma ve Gallup verileri başlıktaki bu bilgiyi bir kez daha doğrulamış olsa da bana göre “erkek yalnızlığı sorunu” zaten hep vardı, hep olacak. Sorun, bu problemin çok hızlı bir büyüme eğiliminde olması. Erkekler için yalnızlık konusu o kadar önemli bir hale geldi ki problemin bir çeşit “ARKADAŞ RESESYONU(!)”na dönüştüğünü bile söyleyebiliriz. Erkeklerin neden daha çok yalnızlaşma eğiliminde olduğu sorusunun -bana göre- birden çok yanıtı var.
Her şeyden önce erkeklerin egoları kadınlardan çok daha sivri ve törpülenmeye çok daha az müsait.
Buna pandemi döneminde evden çalışmanın yaygınlaşması ve erkeklerin sosyalleşme olasılıklarının daha da sınırlanması eklenince problem daha da büyüdü.
Erkeklerin önemli bir sorunu daha var: Sevdiklerine sevgilerini ifade ederken kadınlara oranla çok daha kıskançlar. Bu da iletişimlerinin kalitesini düşürüyor, süresini kısaltıyor, sayısını azaltıyor.
YANILGI 2
GENÇLER YAŞLILARDAN DAHA YALNIZ
YALNIZLIK sözcüğü aklımıza geldiğinde ilk işimiz onu çevremizdeki bir “yaşlı kişi” ile özdeşleştirmek olur. Oysa 2018’de İngiltere’de yapılan bir anket bu bilginin de yanlış olduğunu bize gösterdi. BBC’nin yaptığı bir anket bu. Ve o ankette 55 bin kişi incelendi. Netice şaşırtıcı. BBC’nin yaptığı bu “YALNIZLIK DENEYİ”nde 75 yaş üstü yaşlıların yüzde 27’si “kendisini yalnız hissettiğini” söylerken 16-24 yaş grubu gençlerde ise bu rakam yüzde 40’ı geçiyordu. Gençlerdeki yalnızlık problemini de mühim bir sorun olarak masaya yatırmamızda fayda var.
YANILGI 3
YALNIZLIĞIN OLUMLU SONUÇLARI DA OLABİLİR
YALNIZLIK duygusunun, yarattığı dürtülerle bizi başka insanlarla ilişki kurmaya, yeni dostlar, arkadaşlar, komşular edinmeye, daha önce geliştirdiğimiz eski ilişkilerimizi yeniden canlandırmaya yöneltebildiği de kesindir. Eğer bu yönde kullanılırsa, yalnızlık bazen ve bazıları için, özellikle “iç sesi”ni dinlemeyi başarabilenler bakımından olumlu sonuçlar da yaratabilir. Ama bilelim ki yukarıdaki araştırma insanların yalnızca yüzde 41’inin yalnızlığa olumlu baktığını göstermiş. Ruh sağlığı uzmanları, uzun süreli yalnızlık hissinin bir süre sonra “depresyon meselesi”ni tetikleyebileceğinin altını ısrarla çiziyorlar. Kısacası yalnızlıkta da doz meselesi mühim bir ayrıntı.
YANILGI 4
YALNIZLIK SADECE YALNIZ OLMAK DEĞİLDİR
YALNIZLIK ya da yalnızlaşmanın “yalnız olmak” ya da “yalnızlaşmayı seçmek” ile her zaman aynı anlama geldiğini söylemek de pek mümkün değil. Bazen ve zaman zaman -hepimiz- yalnız kalmak ister ve bundan hoşlanırız. Ama süreci sonlandırdığımızda hoş zamanlar geçirme fırsatı yakalayabileceğimiz insanlar yoksa çevremizde işte o zaman yalnızlığın bir tür “kopukluk hissi” olduğunun farkına varırız. Diğer taraftan eğer kendi özbenliğimizi ve özsaygımızı geliştirememişsek ve samimi iç yolculuklar yapmayı başaramadıysak muazzam bir kalabalığın ortasında bile kendimizi çok yalnız hissedebiliriz.
YANILGI 5
YALNIZLIK SAĞLIĞI KESİNLİKLE BOZAR MI
UZAMIŞ ve çözümsüz yalnızlık hissinin uyku bozukluklarına yol açtığını, depresyonu kolaylaştırdığını, baş ağrılarını sıklaştırdığını hepimiz biliriz. Diğer taraftan yine uzamış yalnızlık hissinin özellikle “terk edilmişlik duygusu” ile birlikte olduğunda kalp ve beyin krizine yol açabildiğini, bunamayı tetiklediğini, kansere yol verdiğini de kolayca hatırlarız. Bunlar bilimsel olarak da doğrulanmış bilgilerdir. Örneğin bir araştırmada yalnızlık hissinin kalp hastalıkları ve inme riskini üçte bir oranında arttırdığı, ortalama yaşam süresini de belirgin olarak düşürdüğü net ve açık olarak gösterilmiştir. Kısacası uzun süre yalnız kalan ve bundan mutsuz olan insanların hastalanma ihtimalleri artabiliyor. Ama yine de bilelim ki yalnızlığın sağlığa etkisi tek yönlü değil. Kısa süreli ve iyi yönetilmiş yalnızlıklar bazen “stres törpüsü” olabiliyor ve bizi “huzur yolculuklarına” da çıkarabiliyor.
Anlaşılan o ki yalnızlık konusuna biraz daha kafa patlatmamız ve “iyi yalnızlık” ile “kötü yalnızlık” arasındaki farkları yeniden güncellememiz şart.
Paylaş