Paylaş
Peki bu virüsü kapan herkes mutlaka hasta olur mu? Ya da virüs neden bazılarında sadece ‘taşıyıcılık’ düzeyinde kalırken, diğerlerinde hastalığa yol açıyor?
Ve bir soru daha: Niçin bazıları hastalığı hafif belirtilerle kısa sürede atlatabilirken, diğerlerinde yaşamı tehdit edebilen ciddi sorunlar ortaya çıkıyor?
Bu soruların üç yanıtı var...
1) Viral yükü.
2) Virüsün hastalık yapma gücü.
3) Sizin virüsle mücadele etme yeteneğiniz, yani bağışıklık gücünüz.
İsterseniz gelin şu viral yük meselesini biraz daha açalım...
VİRAL YÜK NE ZAMAN DAHA YÜKSEK
Koronavirüsle oluşan COVID-19 enfeksiyonu da aslında soğuk algınlığı veya gribe yol açan diğer enfeksiyonlar gibi bir tür ‘damlacık enfeksiyonu’dur. Hasta ya da taşıyıcılardan aksırıkla, öksürükle ya da konuşma sırasında ağzımızdan, burnumuzdan çıkabilen, gözle görünmeyecek kadar küçük mikrodamlacıklarla virüsler etrafa yayılır.
Bu mikrodamlacıkların solunması ya da yine bu damlacıklarla kirlenmiş virüs yüklü yüzeylere el teması neticesinde ağız ve burun yoluyla virüsler bedenimize ulaşır. Taşıyıcı ya da hasta kişiden çevreye yayılan mikrodamlacıkların içindeki virüs miktarı yani viral yük bulaştırıcılıkta da hastalığa yakalanma ihtimalinde de en önemli ayrıntıdır.
İster solunumla alınsın ister el temasıyla, sonuç pek değişmez. Ağız ve burnunuzdan giren virüsün sayısı (viral yük) arttıkça sizin hasta olma ihtimaliniz de artacaktır.
Diğer taraftan kaptığınız virüsün sayısı yanında o virüslerin sizi hasta edebilme gücü (virülans) ve sizin bedeninize giren virüslerle savaşabilme yeteneğinizde (bağışıklık) taşıyıcı mı hasta mı olacağınız, hastalığı hafif mi ağır mı geçireceğiniz sorularının diğer belirleyicileridir.
MARS MI MUSLUK MU
* Tam da Mars’ı keşfe hazırlanma havalarına girmişken, Mars yerine musluğu yeniden keşfedeceğimizi...
* Daha düne kadar çocuklarımıza “Suya sabuna dokunma!” öğüdü verirken, şimdi her gün “Ellerini bol su ve sabunla yıkamayı unutma!” diyeceğimizi...
* “Tekerlekli araçlardan sıkıldık arkadaş! Artık uçan arabalara mı binsek” diye düşünürken evde karantinaya girip koltuklara, kanepelere çakılıp kalacağımızı...
* Daha düne kadar neredeyse Allah’ın her günü ‘Doktor veya hemşire döverken’ şimdilerde her akşam onlara ‘İyi ki varsınız’ alkışı tutacağımızı kim tahmin edebilirdi?
BİZİ GÜLDÜRENLER NEREDE
Bu bir toplumsal savaş. Savaşın ön cephesinde de doğal olarak sağlıkçılar var. Allah için hepsi görevlerini fazlasıyla yapıyorlar. Sadece alkışlanmaya değil çok daha fazlasına layıklar ama bana sorarsanız mühim bir eksiğimiz var. Uzayan karantina günleri belirsizlik yüklü. İşte tam da böyle zamanlarda neşelenmek, gülmek, kişisel bağışıklık sisteminin de toplumsal bağışıklık koordinasyonunun da en önemli belirleyicilerinden biri. Peki bu görevi kimler üstlenmeli? Benim de sizin gibi aklıma ilk gelen isimler şunlar oldu:
Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Beyazıt Öztürk, Demet Akbağ, Ata Demirer, Ezgi Mola,Gupse Özay, Şahan Gökbakar... Sorum şu: Neredesiniz siz ey o güzel ve gülen insanlar! Onların katılacağı TV programları emin olun ki o avuç avuç yuttuğumuz vitaminlerden bize çok daha fazla bağışıklık desteği sağlayacaktır.
GÖNÜLLÜ OHAL ÇOK MU ZOR
Koronavirüs bulaşmasını önlemede ille de yöneticilerimizin ‘Sokağa çıkma yasağı’, yani bir tür ‘OHAL durumu’ ilan etmelerini beklemek yerine, hepimiz gönüllü olarak ‘Kendi OHAL’imizi kendimiz ilan etsek’ olmaz mı?
OKUR SORULARI
Evde maske takalım mı
Hayır, evde maske takmanıza gerek yok ama geldiğimiz bu yeni durumda maske takmadan evden değil bedeninizi, burnunuzu bile dışarı çıkarmayın.
İçme suyuyla bulaşır mı
Hayır, bulaşmaz. Şehir sularını içmenin de koronavirüs enfeksiyonu açısından güvenli olduğu gösterildi.
Kanalizasyon riski var mı
Koronavirüsün dışkıyla kanalizasyona karışabileceği gösterildi ama bu tür bir bulaşma henüz kanıtlanmış değil. Hijyenik tedbirler ihmal edilmemeli.
Paylaş