Siz de bir “metabolik obez” olabilirsiniz

Uzmanlar, tartıdaki ölçüleri veya “beden kitle indeksi”ne göre “normal ağırlıkta” yani “sağlıklı bir kilo aralığında” kabul edilen kadınların en az yüzde 20’sinin, metabolik anlamda aşırı kilolu yani obez olduklarını söylüyor.
Bu grupta yer alanlar için de yeni bir tanım, “metabolik obez” kavramı kullanılıyor.
Bu ayrım çok mühim. Çünkü obezite sorununda, sadece artan ağırlık değil, o fazla ağırlıkların yani “fazla yağların” nerede toplandığı da önemli.
Asıl suçlular bacaklarda, kalçalarda ve “deri altında” değil de “organların içinde” ve “çevresinde” biriken yağlar.
Karaciğerinizin içini dolduran, pankreasınızı, kalbinizi, böbreğinizi sarıp sarmalayarak onları yağ denizi içinde boğan toksik yağ birikimleri...
Kronik hastalıklara yani şekere, hipertansiyona, damar sertliğine davetiye çıkaran da, organlarınızın içi ve dışını dolduran “iç yağlar”...
Özeti şu! Obezitenin iki sonucu var: Metabolik ve mekanik! Metabolik hasarları “iç yağlar”, mekanik hasarları (eklem yıpranmaları, pişikler) ise “cilt altında biriken yağlar” yapıyor.
Peki metabolik obezite sorununuz olabilir mi?
Kilonuz ne olursa olsun, bel çevrenizi ölçün.
Kadınsanız 88, erkekseniz 98 cm’yi üst sınır sayın.
Bu rakamlardan yüksek değerlerde bir doktor yardımı almayı düşünün.

TİROİTİNİZİN DEĞERİNİ BİLİN!

Tiroit bezi “cüssesi küçük ama marifeti büyük” müthiş bir iç salgı bezi. Şu veya bu nedenle hastalanmaya da maalesef pek müsait. Yapısı hassas mı hassas. Fonksiyonel organizasyonu kırılgan mı kırılgan. Üstelik çok da zayıf bir doğal savunma sistemi var. İç ve dış düşmanlardan kolayca etkileniyor. Neticede de çok sık hastalanıyor. Bu minik bez hastalanınca bakın başımıza neler gelebiliyor...
◊ Depresyon kolaylaşıyor.
◊ Kilo kontrolü bozuluyor.
◊ Bellek hasar görüyor.
◊ Kalp ritmi bozuluyor, yetmezlik olabiliyor.
◊ Kısırlık gelişebiliyor.
◊ Saçlar, kaşlar, cilt hasar görüyor.
◊ Uyku düzeni altüst oluyor.
◊ Kan şekerinin ayarı kayboluyor.
◊ Kan basıncının dengesi zorlaşıyor.
◊ Bağışıklık alışkanlıkları altüst oluyor.
◊ Bağırsakların çalışma düzeni bozuluyor.

ELMADAN DAHA SIK FAYDALANIN

Elmayı kabuğu ile yemeniz daha faydalı. Tabii ki iyice yıkayıp temizledikten sonra...
Zira elmanın kabuğundaki antioksidan kuersetin miktarı, içinden daha fazla. Meme kanserini bloke deden Maspin blokajı yapan maddeler de elmanın içinden çok kabuğunda bulunuyor.
Elma, içindeki
yoğun pektin ve
inulin nedeniyle ciddi bir prebiyotik katkı da sağlıyor, bağırsaklardaki probiyotik/faydalı bakteriler bu iki
prebiyotik besin
sayesinde daha hızlı çoğalabiliyor.

BİTKİSEL DESTEKLER BÖBREĞİ YORABİLİYOR

İlaç kullanmayalım derken bitkisel desteklerde biraz ayarı kaçırdık. Yani, yağmurdan kaçalım derken doluya yakalandık.
Bitkisel kürlerle kanseri, ülseri, hepatit veya artriti dahi tedavi edebildiğini söyleyen şarlatanlara karşı dikkatli olalım. Bazı bitkilerde sağlığa faydalı olabilecek, tedaviye destek doğal biyolojik unsurların olduğu doğru olsa bile bunlar tedavi etmez ama yardımcı bir tedavi desteğidir.
O unsurları o bitkilerden almak ise bilgi, ilgi, ciddiyet ve iyi niyet ister.

ÇAY İÇMENİN ŞARTNAMESİ...

Çay içmenin şartnamesi, yani bir kuralı, yolu, yöntemi olur mu? Olur!
Olmazsa da zaten, beden ve ruh o çaydan fayda yerine zarar görür. Bakın o şartnamede neler yazıyor...
◊ Çayı şekersiz ya da minumum şeker ilavesi ile, çok sıcak yudumlar almadan, yavaş ve sakince, gün içine yayarak ve oturarak için.
◊ Kafein duyarlılığınız yoksa üst sınırı keyfiniz belirlesin.
◊ Çarpıntı veya uykusuzluk yapıyorsa 2-3 bardak ile yetinin.
Bu gibi durumlarda tedbir olarak ikindi saatlerinden sonra çay tüketimini kesin.
◊ Çaydaki sağlık mucizesi kateşinlerdir. Bunlar çok etkili antioksidan güçlerdir. Etki süreleri ise maalesef 2-4 saatle sınırlıdır. Bu nedenle çayı gün içine yayarak içmek daha faydalıdır.
◊ Semaverde demlenmiş çay lezzet patlaması en yüksek çaydır. İnce belli bardak ise çaya en çok yakışanıdır.