Paylaş
Proteinler, yani süt ve et ürünleri ile yumurta mı? Yağlar, yani zeytinyağı, tereyağı, hindistancevizi veya fıstık yağı mı? Karbonhidratlar, yani tahıllar, bakliyat, sebzeler ve meyveler mi? Peşinen belirteyim, yanıtlanması en zor beslenme sorulardan biri ile karşı karşıyasınız. Zira proteinler de karbonhidratlar ve yağlar da tek başına ve aşırı alındıklarında (yani diğerleri ihmal edilip sadece onlara yüklenildiğinde), sağlık değil hastalık üretirler. Ayrıca şu bilgiyi de bir yerlere not edin: “Sağlıklı besleniyorum!” diyebilmeniz için size sadece bu üçlü de yetmez. “Makrobesinler” olarak bilinen bu ekibe (yani “protein, yağ, karbonhidrat” üçlüsüne) ek olarak hücrelerinize mutlaka ama mutlaka mikrobesinleri de kazandırmak zorundasınız. Peki, nelerdir o mikrobesinler? Yanıtı yandaki kutuda bulabilirsiniz.
BİR SORU: İNEK SÜTÜ MÜ BADEM SÜTÜ MÜ
FARKLI düşüncede olanlara saygı duyarım ama bana göre her canlı (çok özel durumlar dışında) sadece kendi annesinin sütünü içmeli. Eğer bir çocuk sağlığı uzmanı anne sütünü yetersiz buluyorsa, belirli bir süre tabii ki inek ya da keçi sütünü önerebilir. Kişisel kanaatim süt yerine yoğurdun, peynirin, yani fermente süt ürünlerinin tüketilmesinin daha doğru olduğudur. Zaten bu nedenle de haftada en az 3-4 gün kahvaltımda yer verdiğim organik yulaf ezmesine inek (veya keçi, manda) sütü değil, badem ya da fındık sütü ekliyorum. Bunu da sadece “iklim kaygısı” nedeniyle değil, sağlık kaygısından yapıyorum. Yani derdim sadece “karbon emisyonu meselesi” değil. İkisi arasındaki göz ardı edilebilecek protein farkının da pek önemli olmadığı kanaatindeyim.
UNUTMAYIN: MİKROBESİNSİZ OLMAZ
MİKROBESİNLER, beslenme âleminin “ince işçileri”dir. Detayları onlar belirler. Süreçleri onlar etkiler. Metabolik süreçlerin başlangıç vuruşları da son kararları da onlarındır. Onlar da beslenme anayasasının olmazsa olmazlarıdır. Onlar neler mi? İşte en kısa liste...
Vitaminler: Hayatımıza (vita) güç katan o müthiş “amin” yapısındaki bileşikler; A, B, C, D, E, K vitaminleri: Bol sebze ve meyve, bakliyat...
Mineraller: Bize can veren, yön veren minik yapılı ama acayip güçlü doğal güçler; kalsiyum, magnezyum, selenyum, çinko: Daha sık bakliyat, sebze, deniz ürünleri...
Antioksidanlar: Paslanmaya engel olan yılmaz savaşçılarımız, can dostlarımız. Yavaş ve iyi yaşlanmamızdaki en etkili yol arkadaşlarımız; likopen, kateşinler, polifenol ve flavonoid ailesinin tamamı, elajik, kumarik, kafeik asitler... Yazmakla, saymakla bitmeyen harika moleküller; yeşil, al, mor, yani renkli sebze ve meyveler ve bol bol baharat...
Esansiyel yağlar: Omega-3’ler (DHA, EPA), Omega-5 (punisik asit), Omega-6 (gamalinoleik asit), Omega-9 (oleik asit) ve diğerler; balıklar, ketentohumu, ceviz, nar, zeytinyağı...
PAZARTESİ TÜYOSU: DAHA GENÇ DAMARLAR İÇİN
EĞER damarlarınız daha geç yaşlansın istiyorsanız, bu işi sadece “kolesterol” düzeyinize emanet etmeyin. İyi kolesterol HDL’niz 60’dan az, trigliseridiniz 100’den fazla ise çok dikkatli olun. Özellikle trigliseridinizin HDL’ye oranı 3’ten büyükse, gidin hemen bir açlık insülin seviyesi ve HbA1C ölçümü yaptırın. Açlık insülininiz 8’den, HbA1C’niz yüzde 5.4’ten fazla ise ciddi bir “un/şeker kısıtlaması” uygulayıp ve kaliteli bir “Omega-3 desteği” kullanmayı planlayın. Kullandığınız Omega-3 desteğinde en az 500 mg EPA bulunması gerektiğini de unutmayın. Ve tabii ki her gün en az “5000 adımlık ilave tempolu yürüme” kuralını da uygulamayı ısrarla sürdürün...
BİR SORU: ZERDEÇAL MI YÜRÜMEK Mİ
ÖNCE Ahmet Hakan’a, sonra da diğer zerdeçal düşmanlarına üzücü bir haberim var: Zerdeçal mucizesinden neden faydalanmak zorunda olduğumuzun yeni bir kanıtı daha var. Bilimsel bir çalışmada günde bir çay kaşığı zerdeçalı düzenli tüketmenin damarsal faydasının bir saatlik aerobik egzersize eşdeğer olduğu anlaşıldı! Başlıktaki sorunun yanıtına gelince: Her gün yürümek ve her gün 1 çay kaşığı kadar toz veya 1 santim kadar taze zencefil tüketmek en doğal çözümdür.
NOT ALIN: DEPRESYONUN 10 BELİRTİSİ
BİR ÖZET: TİROİT TEMBELLİĞİNİN (HİPOTİROİDİ) İŞARETLERİ
KISA BİLGİ: EGZERSİZ İLAÇTIR
BEDAVA, kolay, üstelik bilimsel olarak da kanıtlı bir “depresyon koruyucusu” olduğu kesinleşen egzersizin diğer yararlarını yeniden hatırlayalım:
Paylaş