Paylaş
Safra kesesi karaciğere komşu, onunla iş ortaklığı yapan minik ama önemli görevleri olan bir organ.
Günlük üretimi neredeyse 1 litreyi bulan karaciğer safrasını alıp yoğunlaştırarak depolamak ve yağlı gıdalarla beslenildiğinde içindeki safrayı bağırsağa ihtiyaç oranında pompalamak bu minik organın öncelikli görevi.
Ne var ki özellikle insülin direncine yakalananlarda, karaciğer yağlanması olanlarda ve bazen de başka sebeplerle (bazı kan hastalıkları) büyüklükleri yumruk kadar olabilen sert kitleler (safra taşları) üretebiliyor.
Böyle durumlarda o taşlar sessiz sedasız çoğalıp büyüyor.
Bazen “sessiz taş” olarak tanımlanan ve hiçbir sorun yaratmayan taşların varlığı halinde safra kesesi operasyonla alınabiliyor.
Yine bazı hallerde oluşturduğu sorunlar (iltihaplar, tıkanmalar) nedeniyle kese çıkarılmak zorunda kalınabiliyor.
Bu nedenle karaciğerinizi yağlandırabilen her yanlıştan (kilo almak, insülin direncine yakalanmak, alkol kullanmak) uzak durmanızda ve yıllık sağlık kontrollerinizde safra kesenizi de dikkatle izlemenizde fayda var.
Beyniniz için
◊ Daha çok omega-3 kazanın. (Balık, keten tohumu, ceviz)
◊ Daha fazla B6, folik asit ve B12 temin edin. (Sebzeler, hayvansal ürünler, yumurta)
◊ C ve E vitamini zengini besinlere yüklenin. (Meyveler, kuruyemişler)
◊ Çayı sevin, makul miktarda da kahve tüketin.
◊ Bitter çikolatayı abartmadan yiyin. (Yüzde 70 üstü kakao içerenlerden günde 25 gram)
◊ Zerdeçaldan sık ve bol istifade edin.
◊ Antosiyanin içeren besinlere (mor, kırmızı ve siyah sebze-meyveler) öncelik verin.
◊ D vitamininizi dikkatle izleyin. (Süt ürünleri, balık)
◊ Demirsiz kalmamaya özen gösterin.
Eti kemiğinden ayırmayın
Eklemlerinizdeki kıkırdak yapılar, onların tampon sistemleri yani yastıkçıkları, yaylanma ve tepki emme alanlarıdır. Kıkırdakların yapısı da glukozaminoglukan olarak bilinen doğal yapılardır. Glukozaminoglukanlar ve kolajenin temel kaynağı ise kemikler, eklemler, tendon ve tendonların kemiklere yapışma alanlarıdır. Sakatat grubu, bu maddeler ve kolajen bakımından çok güçlü besinler. Peki biz ne yapıyoruz? Tavuk ve ineğin kemiksiz kısımlarını yiyor, sakatata sırtımızı dönüyoruz. Şöyle bir 30-40 yıl öncesine bir gidin. Annenizin kısık ateşte pişirdiği bütün tavuğu veya ilikli, kemikli et yemeğini hayal edin. İkisi de kaynadıkça köpüklenip jelleşir, ocaktan indirildikten sonra soğuyunca sıvı kısmı neredeyse pelte kıvamını alırdı.
İşte şimdi kaybettiğiniz şey etin, tavuğun o bölümü. Dizlerinizin ihtiyaç duyduğu maddeler de ne yazık ki işte orada saklı. Ne yapılacak? Tam tavuk ve kemikli et pişirmeye yeniden dönülecek ve de sakatat yemek bir beslenme ayıbı olmaktan çıkarılacak...
Dizinize kıymayın
Egzersiz yaparken yeteri kadar dikkatli değiliz. Çoğumuz egzersiz yapacağız derken dizlerimizi harap ediyoruz.
Oysa egzersize ısınarak başlamayı ihmal etmesek, egzersiz yaparken kaliteli spor ayakkabılar giysek, ayaklarımıza da kaliteli spor çorapları yerleştirsek...
Bitmedi, yürürken de birazcık daha dikkatli olabilsek ve illa ki koşmak yerine kendimizle yarışmayı bırakıp tempolu dozda (ve bazen de postacılar gibi) yürüsek, hoplayıp zıplamayarak aktivite yapmak yerine bilinçli esneme hareketleri yapabilsek dizlere zarar değil, fayda ve güç veririz.
Bilinçsiz yapıldı mı egzersizin en hafifi bile dramatik hale gelebiliyor.
Bir başka hatayı da dizlerimizi korumayarak yapıyoruz.
Unutmayalım ki 15-20 yıl sonra ortaya çıkabilecek diz artritlerinin en önemli nedenlerinden biri de dize gelen travmalar.
Son bir tavsiyem daha var: Diz güçlendiren yan destekleri (bağları) takviye eden direnç antrenmanlarını da lütfen ihmal etmeyin.
Mükemmel baharat karışımları
Eğer bedeninizin “iltihap baskılayıcı” ve “antioksidan gücü”nü zirveye taşımakta kararlıysanız, size baharat karışımlarından daha sık ve daha çok istifade etmenizi öneriyorum.
Mesela mı? Köri karışımı. Bir tavsiye daha mı? Zahter! Son bir öneri daha mı? Garam masala! Size önce köri karışımında neler olduğunu özetleyeyim, diğer ikisini başka yazıya bırakayım: Körinin yüzde 25-30’unu zerdeçal oluşturuyor. Yani “patron” zerdeçal. Ona kakule, karanfil, kişniş, karabiber, acı kırmızıbiber eşlik ediyor.
Baharat tüketimi arttıkça sadece antioksidan gücünüz artmıyor, iltihap baskılayıcı kapasiteniz güçlenmiyor, ek bir kazanımınız daha var: İnsülin direnciniz ve trigliserit birikiminiz de düşmeye başlıyor.
Çok önemli bir test
Kan şekeri oynamalarının 3 aylık ortalamasını gösteren Hemoglobin A1C testi (HbA1C) çok ciddi verileri, önemli uyarıları olan bir test. Bu nedenle de yıllık sağlık kontrollerinde onun da belirlenip izlenmesi şart. Zira;
◊ HbA1C’de yüzde 1 artış, kalp damar hastalığı riskinde yüzde 15 artışa
◊ HbA1C’de yüzde 1 artış, gözde retinopati, böbreklerde nefrit riskinde yüzde 37 artışa
◊ HbA1C’de yüzde 1 artış, ölüm riskinde yüzde 12-14’lük bir artışa yol açabiliyor.
Not: İdeal değer yüzde 5.5 ve altıdır. Yüzde 5.7’den yüksek rakamlar alarm işareti sayılmalı, yüzde 6 ve fazlasında tıbbi yardım istenmelidir.
Paylaş