Paylaş
Doğal olarak da pek memnun olduk. Öyle ya, bir hap yutup kolesterol belasından kurtulacak, üstelik sosislerden, salamlardan, tereyağı ve kaymaklardan da mahrum olmayacaktık! Kısacası, o “damar düşmanı” kötü kolesterolü (LDL) düşüren bu mucize ilaçlar, yani “statinler” sayesinde kolesterol meselesini de bitirmiştik! Ama ne yazık ki öyle olmadı. Öyle olmadığı da –ne yazık ki- bir hayli geç anlaşıldı. Peki neden? Ne oldu da tam da “Bitti!” derken konu yeniden gündeme geldi. Nedeni şu...
SORUN NE: KOENZİM AZALINCA NE OLUR
STATİNLER kolesterolü azaltıyor, bu kesin. Bu işi de kolesterol üretimini kontrol eden bir enzimi bloke ederek başarıyor. Ne var ki o enzim aynı zamanda “yaşamsal” bir başka maddenin, Koenzim Q10’un da üretimini bloke ediyor. Muhtemelen bu nedenle de mitokondri fonksiyonlarını bozup “mitokondriyopati” benzeri sorunlara, yani kas ağrıları, unutkanlık, yorgunluk, isteksizlik, bitkinlik, nöropatik işaretlere de yol açıyor. Hatta süreç bazı statinlerde karaciğer ve kaslarda ciddi zararlanma boyutlarına varıyor. Bitmedi! Hikâyenin devamı da var. Hem de çok önemli bir devam bu...
SORUN ŞU: PLAK VAR MI, YOK MU
EĞER kan şekeriniz (ve insülininiz) ile trigliserit düzeyleriniz normalse, sigara içmiyor iseniz, LDL’niz 200’leri geçmemiş, HDL’niz 40’ların altında değilse ve de damarlarınızda henüz plak oluşumu başlamamışsa kolesterolüm azalsın diye statin hapı yutmanız –bana göre- anlamsız. Önceliğiniz “kilonuz, kan şekeri, insülin direnci, trigliserit seviyelerinizi dengelemek ve sigara içmemek” olsun. Eğer plak oluşumu varsa, hele bir de inflamasyon, yani iltihap işareti “HsCRP” rakamlarınız yüksekse işte o zaman statin kullanmakta fayda var. Bu bilgiyi şu şekilde de özetlemek mümkün: Damarlarınızda plak oluşumu yoksa, önceliğiniz diğer faktörleri dengelemek olsun, varsa bunlara ek olarak statin kullanma konusunda doktorunuzun vereceği karara uyun...
DAMAR TIKANIKLIĞI SEBEBİ SADECE KOLESTEROL FAZLALIĞI MI
SADECE statin yutarak, yani statinlerle bedendeki kolesterolü iyice azaltarak damarlarda plak oluşmasını önlenebilir mi? Maalesef hayır! Zaten öyle olsaydı kolesterolü normal olanlarda asla kalp krizi filan olmazdı. Oysa koroner kalp arterleri plaklarla daralıp tıkananların pek çoğunda kolesterol rakamları normal. Peki o zaman damarları tıkayan diğer sorunlar neler? Stres, kan şekeri, trigliserit ve insülinde artma, kan basıncı yüksekliği ilk akla gelenler. Listeye uykusuzluğu, fazla kilolu olmayı ve sigara içmeyi de ekleyiniz. Ama şu üç tehdidi; sigara, şeker, trigliserit aşırılığını en başa yazınız. Zira bu üçlü çete, kötü kolestrol olarak da bilinen LDL’ yi oksitliyor. Oksitlenen LDL’ nin, hele bir de yapısı “küçük ve yoğun LDL” tipindeyse, plak üretme süreci hızla devreye giriyor. Kısacası koroner arterlerin tıkanmaması için sadece kolesterolü azaltmanız yeterli değil. Beraberinde onu oksitleyen insülin, şeker, trigliserit değerlerini de düzenlemeniz ve sigara meselesini kesinlikle bitirmeniz şart.
ÖNEMLİ: KANSER KALKANI BESİNLER
4 Şubat, Kanser Farkındalık Günü’dür. Bu nedenle daha önce de yayınladığımız “kanser kalkanı besinler” listesini bir defa daha hatırlatmamızda fayda var. İşte o mühim liste...
ZERDEÇAL: Mükemmel bir iltihap önleyici olma yanında kanserli hücrelerle mücadelede de faydalıdır. Benim önerim toz zerdeçalı taze hazırlayıp tüketmenizdir. Mesela yarım bardak yoğurda 1-1.5 çay kaşığı zerdeçal ekleyip üzerine bir tutam karabiber ve bir çay kaşığı sızma zeytinyağı ilave ederek yiyebilirsiniz.
ZENCEFİL: Çok güçlü bir antioksidan ve iltihap önleyicidir. Taze demlenmiş zencefilin kemoterapi ya da radyoterapiye bağlı bulantıları hafifletmeye de yardımcı olabileceği belirtiliyor. Zencefili rendeleyerek de sebze yemeklerine, salatalara ekleyebilirsiniz. Ama genel tavsiye küçük bir zencefil parçasını julyen usulüyle demleyip 10-15 dakika kaynar suda tutmak ve sıcak olarak içmektir.
NAR SUYU ve DOMATES SUYU: İkisi de güçlü ve etkili kanser savaşçılarıdır. Nar suyunu yarım-çeyrek bardak, domates suyunu bir bardak her gün içebilirsiniz.
TURUNÇGİLLER: Kanser savar besinlerden bahsederken turunçgilleri de unutmamalıyız. Portakalın, mandalinin, greyfurtun, limonun suyundan çok kendinden ve kabuğundan faydalanın. Özellikle mandalina kabuğu antikanser etkili flavinoidlerin ikisinden –tanjeritin ve nobiletin- bol miktarda içeriyor. Onun için salatalarınıza, yoğurdunuza (iyice yıkadıktan sonra) rendelenmiş mandalina, portakal, limon kabuğu eklemeyi de düşünün.
DOĞAL YOĞURTLAR: Kanser savar besinlerden bahsederken probiyotik zengini yoğurtları ve kefiri eklemeyi unutmayın. Ayrıca bağırsağınızdaki probiyotik bakterilerin çoğalmasını teşvik eden “probiyotik yiyeceklerden” de daha sık faydalanın: Soğan, sarmısak, domates, lahana turşusu, boza...
MAYDANOZ: Salatalarınızda, çorbalarınızda, zeytinyağlılarınızda olabildiğince sık maydanoz kullanın. Fırsat bulursanız taze hazırlanmış maydanoz suyu da içmeyi ihmal etmeyin.
NAR, AHUDUDU, ÇİLEK: Bu meyvelerde hatta fındık ve cevizde de bol bulunan elajik asit müthiş bir polifenoldür. Hücreleri toksinlerden arındırdığı, kanserojen maddelerin etkisini hafiflettiği ve toksinlerin DNA ile etkileşime girip yaşamı tehdit edebilecek genetik mutasyonlara girmesini engellediğini gösteren bulgular var.
YABANÜZÜMÜ, KARAMÜRVER, KİRAZ, ÇİLEK, VİŞNE: Bunlar gibi meyvelerde bol bulunan glukarik asit de şaşırtıcı derecede etkili bir toksin arındırıcı. Ayrıca bu yiyeceklerin hepsinde bulunan antosiyanidin ve proantisiyanidinlerin kanserli hücreleri intihara zorladığını gösteren güvenilir bilimsel çalışmalara sahibiz. Antosiyanidinler bakımından zengin iki yiyeceği daha not ediniz: Tarçın ve bitter çikolata.
BİTTER ÇİKOLATA: Yüzde yetmişin üzerinde kakao içeren çikolataların sağlığa zararı değil, faydası oldukları bilinir, özellikle de antikanser ve yaşlanma karşıtı güçleri kabul edilir. Çünkü bitter çikolata tam bir polifenol deposudur. 25 gramlık küçük bir bitter çikolata parçasında bir kadeh kırmızı şaraptakinden iki kat fazla ve bir fincan yeşil çaydakine eşdeğer polifenol bulunur. Yine bir not: Sütlü çikolatadan kaçının çünkü çikolatanın sütle karıştırılması içindeki yararlı güçleri azaltıyor.
LAHANA, KARNABAHAR, TURP, SOĞAN, SARMISAK, PIRASA: Bu sebzeler de son derece güçlü antikanser sebzeler. Bunlardan da faydalanmanızı tavsiye ederim.
*
Kanadalı ünlü uzman Richard Beliveau’nun araştırmalarına göre maydanoz ve kerevizde bol miktarda bulunan apigenin maddesi tümörlerin büyümesi için gerekli kan damarlarının oluşumunu engellemekte oldukça etkili. Yine aynı uzmana göre nane, kekik, mercanköşk, fesleğen, biberiye grubundaki baharatların hemen tamamı içlerindeki “terpenlen”, özellikle de “karnosol” sayesinde kansersavar sisteme yardımcı olabiliyorlar.
(*) David Servan-Schreibhr- Anti Cancer (2007)’den faydalanılmıştır: Söz konusu kitap ‘Anti Kanser: Yeni Bir Yaşam Tarzı’ adıyla Varlık Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi.
Paylaş