Paylaş
Tansiyonlarımızın yükselmesini sadece obezite ya da “göbeklenme” problemine bağlamak da doğru değil. Kronik stresin ve uykusuzluğun, böbrek üstü bezi hastalıklarının, böbrekler ve damarlarında oluşan sorunların da tansiyonumuzu yükselttiği kesin. Bizde ve dünyada giderek dozu artan “huzur kaybı meselesi”nin de ciddi payı olmalı, artan sosyal ve siyasal tansiyon da önemli bir hipertansiyon hazırlayıcısı olarak kabul edilmeli.
YÜKSELİNCE NELER OLUYOR?
Beyin damar hastalıkları, pıhtılar, kanamalar ve neticede gelişen bellek kayıpları ve felçler.
Göz damar hastalıkları, retina yırtılmaları ve görme kayıpları.
Kalp-damar hastalıkları, kalp krizleri, kalp yetmezlikleri ve ritim bozuklukları.
Böbrek ve böbrek damarı problemi, böbrek yetmezliği.
KARACİĞERİN KAYDI: GGT
KARACİĞER farklı görevleri sadakatle yerine getiren fedakâr, cefakâr bir organ. Onlarca farklı işi bizden bir şey istemeden, sessiz sedasız, müthiş bir dikkat ve özveri ile yapıyor. Neticede konu “karaciğer sağlığı” ise “Gölge etme, başka ihsan istemem” kuralı bir ömür geçerli kalıyor. Yeter ki siz onu alkol, ilaçlar, toksinler, aşırı şeker yükü vs ile bunaltmayın! Yeter ki siz onu lüzumsuz yere yanlış diyetlerle yormayın. Peki sizin karaciğeriniz ne durumda? Bugün bu mühim sorunun yanıtı için çok önemli bir ayrıntıyı hatırlatacağız. İşte o ayrıntı!
GGT’Yİ İZLEYİN
Bana göre karaciğerin de tıpkı bizler gibi “GBT kaydı” var: Adı, GGT! Doktorlar, “Karaciğerim ne durumda?” sorusunu net olarak yanıtlamak istediklerinde ilk önce “karaciğer enzimleri”ne mutlaka bakarlar, ALT, AST, GGT isimli bu enzimlerin seviyelerinde yükselme var mı yok mu araştırırlar. Bu enzimlerden üçüncüsü, yani GGT (açık yazılımı ile gamma glutamil transferaz) sıradan bir enzimden çok daha fazlasıdır. O, sadece bir karaciğer enzimi, bir karaciğer fonksiyon bozukluğu habercisi değildir. GGT antioksidan orkestrasının şefi, antioksidan takımının kaptanı ve ustası glutatyona metabolik ihtiyacın arttığını gösteren mühim bir uyarı işaretidir. GGT’deki artış karaciğerin detoksifikasyon işinde zorlandığının, artan toksin ve serbest radikal yükü ile baş etmekte çaresiz kaldığının göstergesidir.
PEKİ KAÇ OLMALI?
Kan analizleri ile “detoks” ihtiyacınız ve karaciğeriniz hakkında net bir fikir edinmek istiyor veya detoks gücünüzün ne durumda olduğunu merak ediyorsanız yılda bir-iki defa GGT seviyelerinizi kontrol ettirin. Bu özellikle aşırı kimyasal toksine maruz kaldığını düşünen, fazlaca alkol tüketen, çok sık ağrı kesici ilaç kullananların bilmeleri gereken mühim bir ayrıntı. İdeal rakamı 30’un altındadır. 40’ın üstü “sarı”, 50’nin üstü ise “kırmızı ışık” sayılır.
ŞEKERİN 10 ZARARI
1) GLİKASYON: “Glikasyon”, yani “şekerlenme” denilen kimyasal süreçlerle doku ve organlardaki protein ve yağların oksidasyonuna, kronik iltihaplanmaya ve hızlı yaşlanmaya sebep oluyor.
2) İNSÜLİN DİRENCİ: Yüksek kalori içeriği nedeniyle insülin direncini tahrik edip diyabete giden yolun zemin taşlarını oluşturuyor.
3) GÖBEKLENME: Göbek ve karın bölgesinden aldırdığı kilolarla kronik hastalıklara ve kötü yaşlanmaya yol açıyor.
4) KARACİĞER YAĞLANMASI: Karaciğer yağlanmasını tetikleyip karaciğerin toksin temizleme fonksiyonlarını aksatıyor.
5) BAĞIŞIKLIK ZAYIFLAMASI: Bağışıklık sisteminin gücünü, kuvvetini azaltıyor.
6) İNFEKSİYONLAR: Mikrobik hastalıklara yakalanmayı kolaylaştırıyor.
7) KANSER: Kanser riskini arttırıyor, kanserli hastalarda metastaz ihtimalini yükseltiyor.
8) DİSBİYOZİS: Bağırsak biyolojisini bozuyor, bağırsaktaki mikrobiyolojik dengeyi alt üst ediyor, iyi bakterileri azaltıp kötü bakterileri ve kandida mantarını arttırıyor.
9) BUNAMA: Alzheimer ihtimali varsa tetikliyor, Alzheimer dışı bellek kayıplarının da önemli hazırlayıcılarından biri olduğu iyi biliniyor.
10) DİŞ ÇÜRÜMESİ: Diş çürümelerinin de en önemli sebebi şekerli besinler.
Paylaş