Paylaş
Tamam ama sağlığımıza biraz daha fazla odaklanabilirsek hastalıkları bırakın erken dönemde teşhis edebilmeyi, onları daha tasarım aşamasındayken bile yakalamamız mümkün olabiliyor. Bunun için yapmamız gereken de son derece basit bir girişim ve değişim: Düzenli sağlık taramalarından geçmemiz, bu taramaları “sıradan çekap”ların üzerine çıkarıp “kişiye özel sağlık riski analizleri” haline getirebilmemiz lazım. Genetik mirasımız, biyolojik yapılanmamız, ruhsal organizasyonumuz ve geçmiş sağlık hikâyemizi dikkate alan sağlık taramaları ve bu taramalardan sonra oluşturulacak detaylı bir “sağlık karnesi” hepimiz için çok ama çok önemli. “Peki, güvenilir bir sağlık karnesi için sadece kan analizleri yaptırmak, radyolojik incelemelerden geçmek ve o incelemelerden elde edilen neticelerle yetinmek doğru mu?” Tabii ki değil! Nedenini merak ediyorsanız buyurun…
SAĞLIK KARNEMİZDE NELER OLMALI?
Karnemizde sadece kan şekerimizin, kolesterol ve trigliseridimizin, böbrek, karaciğer fonksiyonlarımızın, kalp, akciğer işlevlerimizin ne durumda olduğunu gösteren rakam ve yorumların bulunması yetmiyor. Sağlık karnesi dediğiniz de diğer karneler gibi tam ve eksiksiz olmalı. Sadece bedeniniz değil, ruh sağlığınızı, beden-ruh ilişkilerinizi de değerlendirmeye almalı. Yediğiniz, içtiğiniz, yaptığınız, düşündüğünüz, yaşadıklarınız, ruhsal örgütlenmeniz, sosyal ilişkileriniz ve daha pek çok şey de o karnede yorumlanmalı. Ancak böyle detaylı bir karne size sağlığınızı daha iyi yönetme fırsatı verebilir. “İYİ HAYAT” ancak böyle bir eksiksiz karne sayesinde kurgulanıp yönetilebilir. Bir sağlık karnesinin bildik rakamlar ve yorumlar dışında kalan, çoğu zaman da ihmal edilen diğer detaylarını gösteren örnek bir değerlendirmeyi sayfamızda bulacaksınız.
AHMET HAKAN’IN SAĞLIK KARNESİ
Geçtiğimiz hafta, köşesinde “Osman Müftüoğlu’nun sağlık tavsiyeleri ve benim durumum”da yazdıklarına bakılırsa anlaşılan o ki kimse bugüne kadar Ahmet Hakan’a ciddi bir sağlık karnesi vermemiş. Oysa elli yaş virajına giren ve gölge çizgisini geçen biri için bu büyük bir eksiklik. Onun izni, hoşgörüsü, sizin de sabrınıza sığınarak bugün o karneyi açıklamaya karar verdim. İşte Ahmet Hakan’ın “rakamların dışında kalan” sağlık karnesi.
BESLENMESİ KÖTÜ
Vahim değilse de bile kesinlikle sorunlu. Kahvaltıya şeker ve palmiye yağı kaynayan fındık ezmesi ile başlamak ise tam bir şanssızlık. Affedilmez bir hata. Ellisinden sonra ilk iş şekeri ve kötü yağları kısıtlamak olmalı. Tavsiyem “geleneksel” ve son derece sağlıklı “TÜRK KAHVALTISI”na geri dönmesi; “haşlanmış yumurtayı, menemeni, peyniri, zeytini, domatesi, biberi” tercih etmesi. Bu durumda öğlen ve akşam yemeklerini tartışmaya bile gerek yok, notu en fazla “ON üzerinden BEŞ”!
UYKUSU KALİTESİZ
Kaliteli, keyifli, kâfi süreli, kesintisiz, mışıl mışıl bebek uykuları çekmek her bedenin özellikle 50 yaş virajından sonra vazgeçilmez hakkı. Ahmet Hakan “uyku eksikliği ve kalite bozukluğu” sorununu çözmeli, suçluyu da uykusunda değil, kendisinde aramalı, “Ben uykuma saygılıyım ama o bana saygılı değil” deyip topu taca atmamalı. Uyku problemini çözmek için etkili, kalıcı ve kesin çözümler bulmalı. Uyku notu da maalesef beslenme notu gibi pek yüz güldürücü değil, “ON üzerinden BEŞ!”
STRES YÖNETİMİ BOZUK
Ahmet Hakan “Teflon olunmaz, doğulur hocam” derken de “Ol demekle o işler hallolsaydı ortada stres mi kalırdı?” diye düşünürken de topu taca atıyor. Unutmayalım ki teflonistlik doğuştan değil, sonradan kazanılan bir yetenek. Ahmet Hakan’a stres konusunda mühim bir tavsiyem daha var. Duyduğuma göre kendini “Tavlanın Putin’i” ilan ederek yanlış bir yola girmiş. Patronuyla oynadığı tavla maçlarını kaybederek de stres yükünü iyice arttırmış. Bu konuyu yeniden bir değerlendirmeye almasında fayda mülahaza ediyorum. Küçük bir ayrıntı daha: Ahmet Hakan’la kedisi Sekter arasındaki ilişkinin de sık sık “stres üreten” bir sürece dönüştüğü izlenimi edindim. Bunu masaya yatırmasında fayda var. Ahmet Hakan’ın “stres yönetimi” notu ON üzerinden ALTI!
SAĞLIĞINI DİKKATLE İZLİYOR
Kanuni Sultan Süleyman “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” deyimini tarihe düşeli neredeyse beş yüz yılı geçmiş ama Ahmet Hakan hâlâ “sağlığım söz konusu olduğunda elim ayağım titriyor, yüzüm sararıyor” telaşında. Yanlış! Doğrusu şu: Özellikle kırkını, ellisini geçen her gencin (!) sağlık kontrollerini her yıl düzenli yaptırması, bu kontrolleri sıradan çekaplar olmaktan çıkarıp “sağlık riski değerlendirmeleri” şeklinde yapılandırması ama bu işi heyecanlanmadan, korkmadan başarması lazım. Sağlığı konusundaki hassasiyetini yakinen bildiğim için Ahmet Hakan’a biraz yapıp sağlığını izleme notu olarak ON üzerinden DOKUZ veriyorum.
EGZERSİZİ ÇOK İYİ
“İşleyen demir ışıldar” deyimi aslında demir için filan değil, “hareket eden, egzersiz yapan, düşünen, üreten beden ve ruhlar için” söylenmiştir. Zaten bu nedenle de aktif yaşamı unutan her beden daha paslı, daha yaşlı, halsiz, nefessiz, keyifsizdir. Ayrıca suçu sayılara yüklemek de doğru olmaz. Zira “her gün on bin adım” kuralı vazgeçilmez değildir. Hedefiniz “paslanmamak” olduğunda beş bin, “yağlanmamak” olduğunda ise yedi bin beş yüz adım da size yeterlidir. Aktivite notu iyidir ve ON üzerinden SEKİZ’dir.
HUZUR ARAYIŞI SÜRÜYOR
“Huzur noksanlığı sendromu” yeni bin yılın en mühim problemlerinden biri. Bu sendroma paçanızı kaptırdığınızda “uykunuz bozuluyor, keyifsizlik, halsizlik, isteksizlik” devreye giriyor. “Çarpıntılar, kaşıntılar, dalgınlıklar, unutkanlıklar, reflüler, gastritler, kolitler” canınızı sıkmaya başlıyor. Yeni bin yılın yeni insanı maalesef kalıcı huzura değil de geçici mutluluğa odaklı. Oysa mutluluk “an” huzur ise “zaman”dır. Huzur zor ama daha kalıcı, mutluluk geçici ama daha kolaydır. Huzur daha çok emek ve farkındalık ister. Güçlü bir inanç, maneviyat ve samimi iç yolculuklar yapmanızı bekler. Mesleği ve duruşu nedeniyle Ahmet Hakan tipik bir muhalif ve sadece bu iki nedenle bile huzuru yakalaması öyle pek kolay bir iş değil. Huzur notu olarak ON üzerinden YEDİ’yi ancak hak ediyor.
BİRAZ YAVAŞLASA İYİ OLUR
Yeni hayat yarışmacı ve hızlı. Ne var ki aşırı hız şehir yaşamında olduğu kadar hayat otobanında da tehlikeli bir alışkanlık. Ahmet Hakan’ın gündüz gazetecilik, köşe yazarlığı, akşamları da televizyon programcılığı ile dolu yoğun ve hızlı bir yaşam süreci var. İşin kötüsü bu yoğun iş yaşamını Nişantaşı’nın hızı ile daha da cilalamış gibi görünüyor. Allah’tan ki Bodrum tutkusu var ve bu tutku hiç olmazsa yaz aylarında ona biraz yavaşlama imkânı veriyor. Ben Ahmet Hakan’ın hız ayarının da pek fena olduğunu düşünmüyor ve ON üzerinden SEKİZ veriyorum.
AİLE BAĞLARI GÜÇLÜ
Sürekli okurları iyi bilirler, Ahmet Hakan’ın aile ve memleket bağları güçlüdür. Hem rahmetli babasından, hem de pek sevip saydığı anneciğinden bahsederken kullandığı sözcükler onun ne kadar sağlam bir aile bağı içinde yetiştiğinin kanıtıdır. Diğer taraftan Ahmet Hakan, Malatyalı ekonomi yazarımız Vahap Munyar ile yarışacak kadar sıkı bir “memleket sevdalısı”, hakiki bir “Yozgat”lıdır. Dolayısıyla aile ve sosyal bağlar üzerinde notu en az ON üzerinden DOKUZ olmalıdır.
‘AZ ÇOKTUR’ DİYEBİLİYOR
Zarafetle ve bilgece yaşlanmak iyi yaşlanmak isteyenlerin temel ve vazgeçilmez hedefi, bu kesin. Ama ne zarafet ne de bilgelik sözcüğünün varlıkla ve çokla doğrudan bir bağlantısı yok. Hatta tam da tersine zarafet de, bilgelik de az ile kendini daha iyi yansıtabilen mükemmellikler. Tanıdığım Ahmet Hakan ise az çoktur demeyi ve böyle düşünmeyi becerebilen nadir insanlardan biri. Bu maddede de ON üzerinden SEKİZ’i hak ettiği kanaatindeyim.
SONUÇ: Ahmet Hakan’ın SAĞLIKLI YAŞAM KARNESİ not ortalaması: YEDİ
Paylaş