Paylaş
Bu olumsuz gelişmenin –bana göre- başlıca iki nedeni var: İlki, modern tıbbın yaşam tarzımız yani hayatımız, hayat tarzımız, hayatımıza ilişkin seçimlerimiz (aktivitemiz, yiyip içtiklerimiz, uyku düzenimiz, stres problemimiz) konusunda gösterdiği duyarsızlıktır. Bu duyarsızlıkta korunmayı unutup tedaviye odaklanmasının da payı vardır.
İkinci ve daha büyük yanlışı ise ruhu ciddiye almaması, hatta ıskalamasıdır. Modern tıp belki de ölçülebilir, laboratuvarda tartılabilir, izlenebilir bulmadığı için ruhun ruhsal/zihinsel durumumuzun sağlığımız üzerindeki etkilerini görmezden geliyor.
CİNCİLER... ÇÖPÇÜLER...
Evet, biraz gecikerek de olsa “stres, endişe ve kaygının” sağlığımızın canına okuyabildiğini kabul edip “psikosomatik tıp” konusunu bünyesine aldı.
Ama nedense hâlâ ve ısrarla ruhsal/duygusal değişimlerin hastalıkların tedavisinde de faydalı olabileceğine inanmıyor. Ruhsal iyileşme konularına gereği kadar kafa patlatmıyor, sağlık problemlerimizin çözümünü hâlâ ilaçlar veya cerrahi girişimlerde arıyor.
Oysa içimizdeki o doğal iyileştirici güç de çok ama çok önemli bir tedavi destek aracı olabilir.
Mühim bir nokta da şu: Modern tıp sağlığın bu alanını boş bırakınca devreye “bilim” değil, “cinci hocalar, otçu-çöpçü uzmanlar” yani “şarlatanlar” giriyor. Neticede ruhu ıskalamanın bedeli büyüdükçe büyüyor.
KÖTÜ HABER
EGZERSİZDE SINIFTA KALDIK!
İPSOS’un yaptığı yeni bir araştırma “egzersiz” konusunda “sınıfta kaldığımız”ı gösteriyor. O araştırmanın sonuçlarına bakılırsa, halkımızın önemli bir bölümü egzersize (nedense ve hâlâ) soğuk bakıyor. Peki, sorun ne? Birincisi bilgisizlik, ikincisi ilgisizlik, üçüncüsü ise tembellik. Bence bütün mesele ilk birkaç adımı atmakta. Zira net ve açık olarak araştırmalar şunu teyit ediyor: Egzersize başladınız mı arkası geliyor. Üç-beş ay sürdürebilirseniz eğer nerede ise bağımlılık yaratıyor. Lütfen beni dinleyin ve bu bahar bir kez daha egzersize dönmeyi deneyin. Sadece yürüyün o bile yeter. Vaktiniz yok mu? Saat başı beş dakikacık tur atın. Bu da mı zor? Sabahları uyanınca, akşamları yatağa girmeden önce şınav çekmeyi veya olduğunuz yerde ayağa kalkıp çömelme egzersizleri yapmayı deneyin. Not: Bu araştırmanın diğer sonuçları şunlar: Halkımızın % 30’undan fazlası fazla kilolu ya da obez ama % 73’ü kilosundan memnun! % 56’sı hiç egzersiz yapmıyor, % 13’ü haftada bir kez ile yetiniyor! % 78’i “sağlık durumum iyi” diyor ama sadece % 25’i sağlığı için çaba gösteriyor!
İYİ HABER
YÜRÜYENLER DAHA KOLAY ÂŞIK OLUYOR
YÜRÜMEK sadece bedene değil, ruha da iyi geliyor. Yalnızca bedeni değil, ruhu da hafifletiyor. Düzenli yürüyüş alışkanlığı edindiğimizde ruhumuzda bakın neler oluyor…
- Serotonin artıyor: Beyinde ve bedende serotonin artışı mutluluğa açılan en büyük kapıdır.
- Endorfinler pik yapıyor: Bedenin “ev yapımı” morfin benzeri bu maddeleri, ağrıyı azaltıp iyilik hissini arttırır.
- Noradrenalin çoğalıyor: Bu da “iyi hormonlar”dan biridir. Ve bu da sizi güvenli, mutlu, keyifli, pozitif biri yapan doğal bir güçtür.
- Feniletilamin devreye giriyor: En ilginç gelişme belki de bu! Egzersiz sırasında artan feniletilamin seviyeleri bedeni ve ruhu adeta “uçuruyor”! Unutmayın: “Âşık olma duygusunu güçlendiren” de yine aynı maddedir. Bütün mesele daha çok feniletilamin için daha tempolu ve uzun yürümenizde.
İYİ BİLGİ
DÜZENLİ YÜRÜMENİN 15 FAYDASI
- Kilo kontrolüne yardım eder.
- İnsülini dengeler, diyabeti önler.
- Hipertansiyonu engeller.
- Uykuyu düzenler.
- Stresi azaltır, iyilik halini destekler.
- Kalbe, akciğere güç verir.
- Kası, kemiği sağlam tutar.
- Bağışıklığa destek olur.
- Cinselliği takviye eder.
- Damarları genç ve elastik tutar.
- Kolesterolü dengeler.
- Bizi fit ve formda biri yapar.
- Belleği kuvvetlendirir.
- Mutluluk hissi verir.
- Yaşam süresini uzatır.
Paylaş