Paylaş
COVID-19 için etkili bir aşının bulunacağı umudumu da baştan beri hep korudum. Son gelişmeler ise bu umudu daha da pekiştirdi. Amerika, İngiltere, Almanya, Rusya ve Çin başta olmak üzere birçok ülkede aşı çalışmalarında “faz 3” aşamasına yani “son dönem”e girildi. Bu bilgiyi, sürecin başından beri aşıya da negatif tavırlar sergileyen Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bile paylaşmak ve onaylamak zorunda kaldı. DSÖ son yaptığı açıklamada, “Tünelin sonunda ışık göründü, aşı çalışmalarında son aşamaya gelindi” ifadelerini kullandı. Özetle etkili bir aşının çok değil 3-5 ay içinde kullanıma gireceği anlaşılıyor. Bize de bu dönem içinde daha da dikkatli davranıp paçamızı bu belalı virüse kaptırmamak kalıyor.
BİR ÇAĞRI
AŞIDA GÖNÜLLÜ OLMAYA HAZIRIM
AŞI çalışmalarını yürüten firmalar, sonucu garantiye almak için farklı ülkelerden gönüllüler arıyor, aşılarını bu gönüllülerde deneyip neticeden daha çok emin olmak istiyor. Haklılar! “Faz 3”ü güvenle aşabilmek için aşının farklı coğrafyalarda, farklı gen havuzlarına sahip farklı insanlarda denenmesi lazım. Ben kendi adıma şimdi buradan şu çağrıyı gönül rahatlığıyla yapabilirim: Almanya, İngiltere, Amerika başta olmak üzere aşı geliştirme çalışmalarında son aşamaya gelmiş firmaların aradıkları gönüllülerden biri olmaya hazırım.
BİR PAYLAŞIM
BU İNAT NEDEN!
İYİ HABER
ŞARKI SÖYLEMEKTEN KORKMAYIN
DAHA önce yüksek sesle şarkı söylemenin bile bulaşma için risk olabileceği açıklanmıştı, şimdi yeni ve farklı bir bilgi geldi. Birkaç gün önce yayımlanan yeni bir çalışma, şarkı söylerken ağızdan çıkan parçacık sayısı ile konuşurken çıkan parçacık sayısı arasında ciddi bir farkın olmadığını gösterdi. Araştırmanın neticelerine bakılırsa makul bir ses tonu kullanarak şarkı söylemek koronavirüsü yayma bakımından konuşmaktan daha riskli değil. Araştırmanın net ve açık sonucu şu: Ağızdan çıkabilecek virüs yüklü partikül sayısını etkileyen asıl nedenin “ses yüksekliği” meselesi olduğu net ve açık. Bu tartışılmaz. Yüksek sesle şarkı söylemek, düşük sesle söylemekten 30 kat daha fazla zerreciğin ortama yayılmasına yol açabiliyor. Ama makul bir ses tonuyla şarkı söylediğinizde yayılan virüs sayısı konuşmaktan farksız hale geliyor. Araştırmada ortaya çıkan bir detay da şu: Şarkı söylenen ortamın genişliği ve havalandırma derecesi de çok önemli bir ayrıntı. Daha geniş ortamlar ve daha etkili bir havalandırma söz konusu olduğunda risk bir hayli azalıyor.
BİR BİLGİ
UÇAKTA BULAŞMA ORANI NE
AMERİKA’da, önemli bir araştırma merkezinde Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) görev yapan bir bilim insanı (Prof. Arnold Barnett), işi gücü bırakıp oturmuş, güzel ve önemli bir istatistiksel çalışmaya imza atmış, neticeleri de bizimle paylaşmış. Prof. Barnett’ın kısa süreli uçuşlarda, uçakla seyahat etmenin koronavirüsü bulaştırma riskini istatistiksel olarak hesaplamaya çalıştığı o araştırmada vardığı sonuç şu: “Eğer Airbus 320 ve Boeing 737 gibi koridorun her iki tarafında 3 koltuk bulunan bir uçakla seyahat ediyorsanız ve uçaktaki
herkes maske takıyorsa kısa süreli bir uçuşta COVID-19 virüsünü kapma riskiniz 4 bin 300’de 1’i geçmiyor.” Bir iyi haber daha... Prof. Barnett’a göre: “Aynı uçuşta orta koltukları da boş bırakırsanız, bu rakam 7 bin 700’de 1’e kadar düşüyor.”
Anlaşılan o ki uçakla yolculuktan korkmanın bir anlamı yok. Bütün mesele uçacağınız havayolunun ciddiyeti ve sizin gerekli önlemleri alma konusunda gösterdiğiniz uyum ile ilişkili. Zorunlu kurallara istisnasız uyarsanız sorun
çıkma ihtimali çok düşük.
İYİ HABER
TÜKÜRÜK TESTİ ONAYLANDI
ANLAŞILAN o ki COVID-19 enfeksiyonunu kontrol altına alacağız ama onu tamamen yok etmemiz mümkün olmayacak. İşte bu nedenle güvenli teşhis için daha ucuz ve pratik üstelik daha da hızlı sonuç verebilen, evde bizzat kendimizin de uygulayabileceği testlere ihtiyacımız var. Ve tükürük bazlı testler bunların en önemlisi. İyi haberim şu: Amerikan Besin ve İlaç Dairesi (FDA), yeni bir tükürük bazlı COVID-19 testine izin verdi. Peki test güvenli mi? “SalivaDirect” olarak adlandırılan bu özel testin arkasında Yale Halk Sağlığı Okulu gibi bir otoritenin, onayında da FDA’nın olduğu düşünülürse güven konusunda “Tamamdır” diyebiliriz.
OKUR SORUSU
KOKU DUYGUM KAYBOLDU NE ZAMAN GERİ GELECEK
COVID-19 hastalarının yaşadıkları tat ve koku duyusu kaybı önemli bir mesele. Özellikle koku duyusu kaybı çoğu kişide ciddi psikolojik sorunlara bile yol açabiliyor. Bilindiği gibi sadece bu yeni koronavirüs enfeksiyonunda değil, her mevsim yaşadığımız nezle ve griplerde de koku ve tat duyusu bozulabiliyor. Ama eldeki verilere göre, COVID-19 hastalarının yaşadığı koku ve tat duyularının kaybı daha şiddetli ve uzun süreli. Üzülerek belirteyim ne koku ne de tat duyusunu geri getirecek özel bir tedavi veya ilaç seçeneğimiz de yok.
Paylaş