Paylaş
Ve biz bu önemli vazifenin detaylarını biraz gecikerek de olsak hepimiz çok şükür az veya çok bir şekilde öğrendik. Öğrenmeye de devam ediyoruz. Çok iyi bilelim ki özellikle sosyal medya kirliliğinin zirve yaptığı şu son günlerde bilgili bir “sağlık okur yazarı” olmak, en az yetenekli bir ekonomi okur yazarı olmak kadar mühim bir iyi hayat ayrıntısı haline geldi. Belki de bu nedenle “sağlığı korumaya takıntılı” tecrübeli bir hekim olarak zaman zaman bazılarını kendime de sorduğum pek çok “deli soru” var. O sorular için hazırsanız buyurun...
İŞTE O SORULARDAN BAZILARI
Deli sorular aslında saymakla bitmez. Mesela “Neden ve nasıl yaşlanıyoruz?”... Mesela “Yaşlanmasak olmaz mı?”... Mesela “Daha genç ve geç yaşlanma imkânımız yok mu?”... Mesela “Yaşlanmayı yavaşlatmanın en etkili yolu ya da yolları hangileri?”... Mesela “Yaşlanmayı geriye sarmak, biyolojik saati geriye almak mümkün mü?”...
Soruları daha da çoğaltabiliriz. Samimiyetle ifade edeyim ki yaşlanma süreçlerini neredeyse moleküler düzeyde izleyen ve bilen ve bu işe yıllarını vakfeden biri olarak bu ve benzeri soruların çoğunun yanıtını ben de henüz biliyor ya da bulabilmiş değilim ama şu önemli soruyu yanıtlamayı da pek severim: YAŞLANMAKTAN NEDEN BU KADAR ÇOK KORKUYORUZ?
YAŞLANMAKTAN KORKMAYALIM
BANA GÖRE
Şu bilgi çok açık ve nettir; tarih boyunca hiç değişmedi, değiştirilemedi, değişmeyecek ve değiştirilemeyecektir: Hücre, doku, organ, sistem ve bedenlerimiz “termodinamiğin ikinci yasası”na yani entropi prensibine -uygun olarak- aşınıp yıprandığı için mutlaka ama mutlaka yaşlanacağız, yaşlanıyoruz, yaşlanmak zorundayız. Biyolojik nesnelerin de tıpkı fiziksel nesneler gibi yıpranması, eskiyip bozuşması, durdurulamaz -ama yavaşlatılabilir-, kaçınılmaz -ama yönetilebilir- doğal bir neticedir.
Görünen ve bilinen o ki daha yavaş ve iyi yaşlanmak yıpranma ve bozuşmalarımızı ileri yaşlarda da makul bir düzeyde tutmak istiyorsak kendimize iyi bakmalı, daha az hata yapıp daha doğru yaşam tarzı değişimleri edinmeli ve bunları mümkün olduğu kadar erken yaşlarda devreye sokmalıyız. Özetle uzun ömür ile ilgili aklımıza gelen her türlü “deli soru”nun yanıtı “entropi yasası”nda gizlidir, onu anlamak ve ona uygun bilimsel çözümler üretmekten ibarettir: Bozuşmayı önleyecek ya da yavaşlatacağız. Bunu da bilimsel ve geleneksel tıbbı kol kola sokarak sağlık bakımını önceleyip hastalık bakımını daha insani koşullara yaklaştırarak başaracağız.
NASIL DAHA İYİ VE DAHA YAVAŞ YAŞLANABİLİRİZ
ÖNEMLİ SORU
Hepimiz çok iyi öğrendik ki yaşlanmak doğal bir süreç ve önlenemez bir yaşam formu. Ne var ki daha iyi ve yavaş yaşlanmak, daha formda ve fit yeni yaşlar almak, hepimize tanınmış doğal bir hak ve fırsat. Tabii ki dikkatli ve akılcı davranabilirsek. Bana göre bu işi başarmanın yolu öncelikle muhteşem dörtlünün (beslenme, uyku, egzersiz, huzur) koluna girip kronik hastalıklara -diyabet, hipertansiyon, kanserler, Alzheimer...- paçayı kaptırmamak ya da o hastalıkları mümkün olduğu ölçüde ileri yaşlara postalamaktır. Sadece etkili ve bilimsel temelli bir “KRONİK HASTALIK ÖNLEME PROGRAMI”nı uygulamaya geçirebildiğimiz durumda bile yaşlanmayı erteleyebilir ve etkilerini minimuma indirebiliriz. Üstelik bu işi kronik hastalıklara genetik eğilimimiz olduğunda bile başarmamız kesinlikle mümkün. Zira kötü genler de birer tohum. O tohumları çimlendirip yeşertmemek, çiçek açmaları ve meyve vermelerini engellemek bizim elimizdedir. Tam da bu noktada “Peki o kötü tohumları nasıl susturabiliriz hocam?” diye bir sorunun aklınıza gelebileceğini çok iyi biliyorum. Yanıtım tek cümleden ibarettir: ŞİFACI BEŞLİNİZE SAHİP ÇIKIN!
ŞİFACI 5’LİDE NELER VAR
KESİP SAKLAYIN
Sadece daha doğru ve dikkatli BESLENEREK... Yalnızca daha aktif bir hayat sürüp yaşamınıza EGZERSİZ ALIŞKANLIĞINI da ekleyerek... Sadece her gün erken yatıp erken kalkarak ve daha güzel, daha bebeksi, daha derin UYKULARA ODAKLANARAK... Sadece STRESİNİZİ makul düzeyde tutup HUZUR dolu bir hayata yelken açarak... Ve sadece bir doğal şifacı olduğu kesinleşen MANEVİ ZENGİNLİK gücüne odaklanarak... Alzheimer’dan diyabete, artritten kansere, hipertansiyondan kalp krizine, beyin felcinden obeziteye kadar birçok kronik hastalıktan uzak daha keyifli yaş almamız ve yaşlanmamız mümkündür. Yapacaklarımız ise son derece basit ve küçük ama kalıcı bazı değişimleri yapmaktan ibarettir.
BİR: Şu önemli kararları vereceğiz: Yürüyerek mi, çürüyerek mi yaşlanacağız? Bin yıllık zeytin ağaçları gibi dimdik ve ayakta mı, yoksa hastalıklarla boğuşarak huzurevlerinde veya hastanelerde yatakta mı yaş alacağız?
İKİ: Sağlık bakımını önceleyip hastalanmamaya çalışacağız. Önce sağlık deyip kendimize iyi bakacağız.
ÜÇ: Şarlatan ve cambazların önerilerine değil, bilimsel tıbbın verilerine ve geleneksel tıbbın tecrübelerine güveneceğiz.
DÖRT: Kadere inanacak ama hayatın biraz da bizim yaptığımız bir şeyin olduğunu unutmayacağız.
BEŞ: Düne pişmanlıkla, yarına kaygıyla bakmayı bırakıp günü yaşayacak, bedeni ve ruhu bir arada ve barış içerisinde tutmaya çalışacağız.
Paylaş