Paylaş
Sosyal medyaya gömüldüğümüz desek daha bile doğru olur.
Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan araştırma geçen ay açıklanmış; günümüzün yüzde 33’ünü internette, yüzde 12’sini ise sosyal medyada geçirdiğimizi ortaya çıkarmıştı.
Geriye de pek vakit kalmıyor zaten.
Artık iş, güç, sevdiklerimizle vakit geçirme, kitap okuma, spor yapma falan nerede derseniz bilemiyorum!
Yemek yemeyi saymıyorum bile, çünkü o telefon, sofrada da ellerden düşmüyor. Bu durumun sonucu yalnızlık, izolasyon, mutsuzluk, depresyon, kaygı vs... Ve tüm bunlara nomofobi de eklenmiş durumda.
Nomofobinin kelime anlamını bilmeyenleriniz vardır belki ama bu hastalığa sizin de yakalandığınıza dair iddiaya girerim.
Çağın fobisi olarak adlandırılan nomofobi, “no mobile phobia”dan türetilmiş bir kelime.
Telefondan uzak kalma, telefona ulaşamama fobisi denebilir kısaca.
7’den 70’e herkeste, hepimizde var.
Küçücük çocuklar bile telefonları ellerinden alınınca ağlamaya başlıyorlar.
Büyüklerde durum farklı mı sanki!
Annemin elinden o telefon düşmüyor mesela, WhatsApp gruplarından çıkmıyor kendisi.
Fotoğraflar, videolar uçuşuyor arkadaşlar arasında.
Anneciğim sana buradan sesleniyorum, aynı bizlerde olduğu gibi sende ve arkadaşlarında da nomofobi var.
Çağın fobisine hoş geldiniz.
Köpeklerde de kanser arttı
Bilenler var, iki can dostumu Buddy ve Sheba’yı geçtiğimiz yıl içinde art arda kaybettim.
Beyin tümörü olan Sheba’yı Ateş Barut 5 yıl önce ölümden döndürmüştü.
Tümörü kortizonlarla baskılamıştık ama zaman içinde felci ilerledi kızımın.
Ve üstüne bir de hemanjiosarkom eklendi.
Hemanjiosarkom, kan damarı kaynaklı bir kanser türü.
Sheba bağışıklık baskılayıcı tedavi de gördüğü için kanserle uzun süre savaşamadı.
Aynı kanser türü evimizin üçüncü çocuğu Oğlum’da da var.
Petcode Hayvan Hastanesi’nde Murat Özhavala başarılı bir ameliyatla Oğlum’un patlayan dalağını aldı.
Ardından yine başarılı bir kemoterapi protokolü ile 6 ay ekledik kuzumun ömrüne.
Sonra yine bir kanaması oldu. Kanser diğer organa sıçramıştı, bu kez karaciğeri kanıyordu.
Murat Özhavala ve Ateş Barut birlikte girdiler ameliyatına ve bu kez da karaciğerin tümörlü kısmını aldılar.
Şimdi yeni bir kemoterapi evresindeyiz.
Bizimle geçirdiği her günü kâr sayıyoruz. En iyi şekilde, bol sevgi, öpücük ve sarılmalarla değerlendirmeye çalışıyoruz kalan vaktimizi.
Yaşadığı her gün bize hediye.
Murat Bey’le Oğlum’un durumunu değerlendirirken son yıllarda evcil hayvanlarda artan kanser vakalarını konuştuk.
Aynı insanlarda olduğu gibi çevre kirliliği, stres ve hormonlu besinlerin evcil hayvanlardaki kanser oranını artırdığını ve eskiye oranla çok daha fazla bu tip vakalarla karşılaştıklarını söyledi.
Özellikle köpekler çok geç belirti verdikleri ve sakladıkları için teşhis edildiğinde genelde geç kalınmış ve tümör çoktan içe kanamış oluyor.
Acil müdahale şart böyle durumlarda.
Biz Oğlum’u yarı baygın halde yetiştirmiştik Murat Bey’e.
İçeride o kadar kan kaybetmişti ki ameliyat öncesi kan nakli yapılması gerekti.
Evcil dostlarımız için de aynı insanlara uygulanan tedavi yöntemleri kullanılıyor.
Cerrahi müdahale ve ardından kemoterapi.
Bu şekilde ömürlerine ömür katmak mümkün.
Ne insan ne hayvan; bu hastalık kimsenin başına gelmesin tabii.
Kanserle mücadele eden tüm canlara acil şifalar, iyilikler diliyorum.
Paylaş