Paylaş
Her birinin çocukluğunda, gençliğinde hatta bugününde sorunlar olabiliyor.
Kendi sorunlarıyla uğraşırken bir de sabahtan akşama kadar farklı insanın dertlerini dinliyor, çözüm olmaya çalışıyorlar.
Aldatılan bir kadın çıkıyor, uyuşturucu bağımlısı bir genç giriyor, o çıkıyor ölümcül hastalıkla boğuşan bir adam giriyor...
İnsanın psikolojisi bozulur gerçekten de.
Bir rahatlama, deşarj gerekir, kendiyle yüzleşme gerekir.
İşte geçen gün tanışıp sohbet ettiğim psikoterapist Çağatay Öztürk de bunu kitap yazarak yapanlardan.
Yüksek öğrenimini İngiltere’de yapan Çağatay, yüksek lisansını yine Middlesex Üniversitesi’nde psikanaliz alanında tamamlamış ve ek olarak film eğitimi de almış. Sonrasında yüksek lisans araştırmasını Oxford Üniversitesi’nde yapmış.
Çağatay’ın uzun süre çok satanlar listesinde yer alan “Önce Sen” adlı kitabının ardından yazdığı beşinci kitabı “Sen Bilirsin” otobiyografik öğeler de taşıyor.
Bu kitabında kendi yaşam öyküsünden yola çıkarak başa gelen olumsuzlukların nasıl avantaja çevrilebileceğini anlatıyor Çağatay.
Kendisi çocuk yaşta tacize uğramış.
Çağatay Öztürk’ün kitabı okuyucuya bir umut ışığı yakıyor.
Kurban değil kahraman olmak
Çağatay’ın çocukken başından geçen taciz olayını kitabında anlatması aslında onun danışanları ile daha samimi bir ilişki kurup, tedaviyi sağlamlaştırmasını da sağlıyor.
Kurban olmayı seçmektense kahramana dönüşmek aslında herkesin elinde ve sadece doğru yolu seçmeye bakıyor.
Gelişmiş ülkelerde psikoterapistlerin kendi özel hayatlarına dair
paylaşım yapmaları gayet normal karşılanan bir durum.
Çağatay, İnkılap Kitabevi’nden çıkan “Sen Bilirsin” için yaz boyunca Bozcaada, Bodrum, Antalya ve Ankara’da imza günleri yapacak.
Ben de o arada kitabı okumaktayım, ilginç başlıkları sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.
Freud ve Jung’un izinde
Çağatay Öztürk’le sohbet ederken, son kitabında kendi yaşam deneyimlerini anlatmayı seçmesinin nedenini sordum.
Bana ünlü isimlerden örnekler verdi, onların da kendi hayatlarına, bilinçaltlarına yaptıkları yolculukları anlattı.
Mesela Freud...
23 Ekim 1896’da babasının ölümüyle acı veren ve kafasını karıştıran duygulara kapılan 40 yaşındaki Freud’un, kendini analiz etmeye karar vermesi bu döneme denk geliyor.
Freud’un kendini analizi, kendi bilinçaltına yaptığı yolculuk, psikiyatri tarihinde efsanevi bir an.
Kendi iç savunmalarını kaldırarak, içsel direncini yenebilen ve kendi bilinçaltını yorumlayan ilk kişi Freud.
Jung, Freud’un “Rüyaların Yorumu” kitabını birkaç yıl sonra tekrar okuyunca, çok etkileniyor ve kendi
rüyalarını yorumlamaya başlıyor.
1906 yılında Freud ve Jung düzenli olarak mektuplaşmaya başlıyorlar.
Ertesi yıl bir araya geldikleri gün ise 13 saat boyunca sohbet ettikleri söyleniyor.
Freud başlarda sıcak, dostane duygular beslediği Jung’u halefi ve kurduğu kraliyetin prensi olarak tanımlıyor.
Ta ki aralarındaki gerginlikle ayrılık noktasına gelene kadar.
Jung, Freud’dan ayrıldıktan sonra vaktini yalnızlıkla ve kendi analizini yapmakla geçiriyor.
Uzun lafın kısası, Çağatay Öztürk gibi kendi geçmişleri, yaşantıları ve iç dünyalarından yola çıkarak eser sunanlar aslında Freud ve Jung’u takip etmiş oluyorlar.
Paylaş